2009'un getirdikleri? 1 LİRANIZA BİN DÜĞÜM ATIN?
Herkese selamlar,
2008'e veda etmekle kalmayıp, 2009'un ilk ayını da yavaş yavaş geride bırakıyoruz. Zaman hızla ilerliyor. Hele bizim gibi yoğun çalışanlar için daha da hızlı? Bu da beni bir hayli strese sokuyor. Ne kendime, ne de etrafıma yetemeyecekmiş gibi hissediyorum kendimi. Daha çok koşturmalıyım, diyorum. Güne daha erken başlayıp, bana ait olan ve yalnız kendimle paylaştığım o değerli zamanı daha verimli değerlendirmeliyim. Tabi sizler de öyle? Hayat bize sunulmuş güzel bir hediye, onu en güzel şekilde yaşamak lazım, diye düşünüyorum.
2009'a ailemle huzurlu bir şekilde girdim. Ama ilerleyen günlerde üzücü haberlerle sarsıldım. İlk üzücü haber, hayatımda önemli yeri olan Hıncal Uluç'un sağlık problemleriyle ilgiliydi ve soluğu onun yanında aldım. Neyse ki şu an sağlık durumu iyi ve korkulacak bir durum yok. Önümüzdeki günlerde boyun fıtığı ameliyatı olup, bir an önce eski sağlığına kavuşacak. İyi dileklerim hep onunla? Ardından, yine bende emeği olan sevgili Uğurkan Erez'in akciğerinde tümör tespit edildiğini öğrendim. İyi ki tümör başarılı bir operasyonla alındı da, biz de rahat bir nefes aldık. Durumu daha da iyiye gittiği için son derece mutluyuz.
Asıl, İsrail'in Filistin-Gazze' ye saldırıp insanları ve özellikle çocukları haince katletmelerini tüm dünya olarak dehşetle izledik ve hala da izlemeye devam ediyoruz. Bütün dünya, İsrail karşıtı propagandalar ile destek olmaya çalışıyor ama ne fayda! Savaş halen sürüyor ve insanlar, özellikle o günahsız çocuklar ölmeye devam ediyor. Bence ne büyük bir yanlıştır ki, bir tek Türk basını, hemen her gün, katledilenlerin cansız fotoğraflarını basıyorlar. Ne Avrupa ülkeleri, ne de Amerika içinde bulundukları yayın politikasından ötürü, bunlara yer veriyor. Sadece Filistin üzerinde patlayan bombaları karanlık bir resim karesinin üzerinde, yoğun bir ışık patlaması olarak yayınlıyorlar. Sonuçta zaten kötü olan savaşı ve ölümleri her gün tekrar tekrar insanlara yaşatmak doğru değil. Çünkü bu yayınlara çocuklar da ulaşabiliyorlar. Bu açıdan Türk basınının biraz daha duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Elbette ki bunun ciddi bir soykırım olduğunun çoğu ülke farkında ve gereken tepkiler de verilmekte. Fakat bazı kişiler, politik nedenlerden dolayı bunu maalesef görmezden geliyorlar. Zamanında Adolf Hitler'in, Yahudilere yaptığı soykırımı, şimdi İsrail, Gazze'ye yapıyor. İçlerindeki intikam duygusunu bu kez onlar 'öteki' milletlere kusuyorlar? Tarih yine tekerrür ediyor?
Bu kadar acı olaylar olurken, bir de dünyadaki ekonomik kriz aldı başını gidiyor. Çoğu esnaf dükkan kapatıyor. İşten çıkarılan vatandaşlarımızın sayısı gittikçe artıyor. Beni endişelendiren ise marttan sonra, yani yerel seçimlerden sonra, her şeyin daha da kötüye gideceği? Ama inanmak istemiyorum. Daha pozitif bakmak istiyorum hayata? Bizim de işlerimiz büyük oranda azaldı. Durumlar sıkıntılı? Ama dediğim gibi ümidimi kaybetmek istemiyorum geleceğe karşı? Çünkü yeterince sıkıntı çekmedik mi? Yalnız tek yapacağımız, akıllı ve dikkatli davranmak... Harcamaları en aza indirip, risk almamak... Yani arkadaşlar, benim yaptığım gibi sizler de bir liranıza bin düğüm atın?
Ve son olarak bu yazımda size tavsiye edeceğim kitap; tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Khaled Hosseini'nin "Bin Muhteşem Güneş" adındaki romanı olacak. Yazar bu romanında da doğduğu toprakları yani Afganistan'ı ve ülkesinde yaşanan savaşı anlatıyor. Ama ne anlatım? 430 sayfalık bu romanı, 3 günde bitirdim. İnanılmaz sürükleyici, nefesinizi kesecek ve gözyaşlarıyla okuyacaksınız. Aynı zamanda iki kadının kesişen yaşamlarını ve birbirlerine olan bağlılıklarını, dostluğu, hasreti, aşkı ve en önemlisi insanlığı bu kadar iyi anlatan bir yazar uzun zamandır okumamıştım. Yazarın bir sonraki romanını merakla bekliyorum?
Yazımı da Franz KAFKA'nın bir sözüyle bitirmek istiyorum:
"Bir kitap, içimizdeki donmuş denizi kıracak bir balta olabilmelidir."
Sevgiyle kalın?
ECE GÜRSEL
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.