TRT'deki hiçbir bölümünü kaçırmadığım, son Çalıkuşu Aydan ŞENER'le röportajı için, şuan anda sahnelenen "Çılgın Yenge" oyunu öncesi buluştuk. Samimi, zarif, tam bir hanımefendi samimiyetiyle röportaja başladık. Röportaj boyunca konuklarımı daha iyi analiz etmek için röportaj içerisinde yaşanan sohbetlerimi de araya sıkıştırıyorum. Her zamanki gibi konuklarımı sizlere iyi bir şekilde aktarabilmek için.

-Tanrı'nın size verdiği hayatla yetinmeyi bilir mi Aydan ŞENER?

"-Ben biraz kaderciyim, kadere çok inanıyorum. Bazen ne kadar uğraşsanız da kaderin önüne geçemiyorsunuz. Ne yaparsanız yapın bazı şeyler, bazı küçük tesadüfler de var hayatta, ben buna çok inanıyorum. Ve onlar sizi bir yere götürüyor. Bazı şeyler ne kadar çabalarsanız çabalayın, ne kadar emek verirseniz verin, olamaya da biliyor. Onun için benim kaderci bir tarafım var. Kadere inanıyorum ve Tanrı'nın verdikleri ile yetinmeye çalışıyorum. Tabiki insanız, zaman zaman isyan ettiklerimiz olabiliyor. Niye böyle oldu, şöyle olmasaydı falan, işte bunu hak etmedim gibi düşünüyoruz. Tabi ki çok şanslı olduğumuz zamanlar da çok oluyor. Zaman zaman bazı olaylar karşısında sabredemediğimiz olabiliyor ama neticede sabırlı davranmamız gerektiği kanısındayım."

-Aydan Hanım, insanın asıl kimliği olmak istediğidir. Hedeflediği yolun ucuna sizce varır mı?

"-Biraz önceki soruyla da biraz bağlantılı bu! Bazen ne yaparsanız yapın, hedefinize her zaman ulaşamıyabiliyorsunuz. Herkes hedefine ulaşacak ama tabiki bir amacınız olması iyi bir şey.

Mutlaka bir hedefi, amacı, hayali olmalı yaşamak için, hedefiniz olmadığı zaman hayatın bir anlamı kalmıyor. Biraz daha hedefler ulaşılamayacak hedeflerse, biraz daha hedeflerin boyutlarını küçültebilir. Herkes çok zengin olmak ister hayatta ama bana sorarsanız ben maddiyattan çok maneviyata daha çok önem veriyorum. Hayatım boyunca ben hep öyle yaşadım zaten, manevi ve insani değerlere çok önem vererek yaşadım. Ama genel olarak insanlar çok zengin olmak ister ama buna şartlar, eğitim, aile, tesadüfler, bu tür olayların faktörü bu konuda çok önemli bir gerçektir. Benim çevremde var böyle insanlar işte herşeyden kötü sonuçlar çıkarmaya çalışan, her zaman mutsuz olacakmış gibi davranan ve her olaya olumsuz bakan, şükretmeyen sürekli şikayet eden insanlar var."

-Öfkenizin en sıcak anında, öfkenizi kontrol etme stratejileriniz var mıdır?

"-Ben biraz fevriyimdir, çok çabuk tepki veririm. Görünüşüm öyle değildir. Ama kızılacak bir noktaya gelindiyse eğer, kızıp ani reaksiyon veririm. Çabuk geçer, öyle kinci asla değilimdir. Ama yapılan bir şeyi de asla unutmam. Öyle de bir yapım vardır. Ve haksızlığa hiç tahammülüm yoktur benim, hani kime yapılırsa yapılsın. Kendim mağdur duruma bile düşecek olsam, karşımdaki haklı ise onun hakkını mutlaka veririm. Ve inanılmaz adaletçi bir yapım var. Ama dediğim gibi bazen böyle ani çıkışlarım olabiliyor. Artık kızdığım şeylerin sayısı çok azaldı. Birde insanlara daha hoşgörülü yaklaşmaya başladım."

-Stres ile ilgili kendinizi değerlendirme alıştırmaları yapar mısınız?

"-Tabi ki! Ama böyle özel yaptığım bir şey yok da, mesela balkona açık havaya çıkarım. Derin derin nefes alırım. Ondan sonra maalesef kullandığım, sürekli kullanmam gereken bir yatıştırıcım var. Antidepresan, doktor kontrolünde kullandığım, bu tür yardımlar da kullanıyorum.

-İnsan bedeni ruhu, aklı, kalbi ve potansiyel yetenekleri ile evrendeki en yüksek donanımlı canlı mıdır?

"*Tabiki; Tanrı bize konuşma, düşünme ve gülme gibi özellikler bahşetmiş ve bunlar çok insani şeyler. Bunlar çok önemli farklılıklar bizi diğer canlılardan ayıran, fakat benim için tüm canlılar değerli. Benim mesela en çok takıldığım konulardan biri hayvanlara kötü muamele etmek. Çünkü onlar bize Allah'ın emanetleri , ağızları yok, dilleri yok! Tek istedikleri şey bizden iki lokma yemek ve sevgi bu kadar yani."

-Zaman zaman tekdüze heyecanı ve ilerleme şansı olmayan bir başka meslek seçseydim dediğiniz oldu mu?

"-Oluyor. Beden yorgunluğu değil bahsettiğim, tabiki oyunculukta o da çok önemli bir yeri vardır. Sabahın sekizinden, ertesi sabahın 8'ine kadar çalıştığımız günler oluyor. Tabiî ki beden yorgunluğu da oluyor. İşte bu reyting amaçları TV dünyasının içinde dönen savaşlar, insanlar, çekememezlikler, hep bir yerde kalma savaşı, basın, onu koruma zorluğu hakikaten bunlar zaman zaman çok yıpratıyor. Çünkü ben 18 yaşından beri şöhretim yani. Onun için bunlar normal karşılamak gerekiyor. Artık bu benim yaşam biçimim oldu. Ama bazen diyorum yani şöhret olmasaydım, bu mesleği seçmeseydim. Sıradan, belli bir maaşı olan, belli bir yerde çalışan bir insan olarak hayatımı devam ettirseydim dediğim dönemler oluyor."

-Aydan hanım yaşamda kelimelere dökülmeyen tek sevgi evlat sevgisi midir?

"-Öyle bir duygu ki; gerçekten tarifi yok. Bir kere onun için yaşıyorsunuz. Kendi hayatını ikinci plana atıyorsun, ve bunu çok ilginçtir ki seve seve yapıyorsun. Hani bunu bir fedakarlık olarak yapmıyorsun. Ya da mesela kızıyorsun ve beş dakika sonra unutuyorsun o kızdığını. O kadar enteresan bir şey..."

-Aydan Hanım sorumsuz insanların hayali ve benlikleri bizi oyalamaya sürükler, siz buna müsaade eder misiniz?

"-Yok etmem. Yani benim sorumsuzluğa hiç tahammülüm yoktur. Öyle bir insanı hayatıma almam. Hayatıma giren herhangi biri kim olursa olsun, hani boş konuşan insanları da sevmem ben. Mesela o zamanlar bir maske takıyorum ve dinlemiyorum doğrusu, başka şeyler düşünüyorum falan? Ben karşımdaki insandan bir şeyler almak isterim. Hem dinlemek isterim, hem de dinlenmek isterim. Ama bazı insanlar bu konularda tahammül edilemez oluyorlar."

-Sağlıklı beslenmek ve yaşamak için vücut sisteminizi nasıl yönetebileceğinizi biliyor musunuz?

"*Valla ben kendime göre iyi beslendiğimi düşünüyorum. Mesela çok az et yiyorum. Biraz kıyma? Hayvanların kesilmesine dayanamıyorum. Ama balık yiyorum. Beyaz et ağırlıklı yiyorum. Sebze çok yiyorum. Her gün sabah kalkınca benim nescafem vardır. Onu içmeden uyanamam. Onun haricinde çay kahve pek fazla içmiyorum. Yeşil çay içmeye özen gösteriyorum."