DARBE GİRİŞİMİ, TOPLUM RUH VE BEDEN SAĞLIĞINI NASIL ETKİLEDİ?..
Psikiyatrist Prof. Dr. Ahmet Tamer Aker,darbe girişiminin insanlarda belirsizlik, tedirginlik, korku, kuşku, dehşet, kaygı, uykusuzluk, kabus, çabuk sinirlenme ve dikkatsizliğe yol açabileceğini söyledi.
Türkiye’de son aylarda peş peşe yaşanan canlı bomba olayları toplum psikolojisini zaten olumsuz etkilemişti.
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Tamer Aker, terör eylemleri ve üstüne gelen darbe girişiminin toplumun ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapabileceğini söyledi.
Hürriyet'ten Mesuda Erşan'ın haberine göre, girişimin, özellikle İstanbul ve Ankara başta olmak üzere tüm Türkiye'de yaygın etki yarattığını belirten Prof. Aker, “Cuma gecesi (15 Temmuz) çok özel bir şey oldu.
Girişim önce belirsizlik, tedirginlik, korku ve kaygıyı yaydı. Sonra ölüm ve yaralanmalarla çaresizlik ve öfkeye yol açtı. İnsanlar en güvendikleri ortam olan evlerinde bunları yaşadı. Sesleri bizzat duydu.
Yine en çok güvendikleri, güvenlikle ilgili kurumların saldırıya uğradığını, yerle bir olduğunu gördü. İşin ilginci yine bu kurumlara saldıran başka güvendikleri kurum ve yapılar.
Bu da korku ve dehşetin yanı sıra güvensiz, kuşku, şüphe yaratabilecek bir ortam. Böyle ortamlarda insanlar yaşananları anlama, kavrama uğraşı içine girer” diye konuştu.
BİRLİK VE DAYANIŞMA HİSSİ VERİLMELİ
Hangi grup ve kişiden gelirse gelsin terör eylemlerinin önemli hedeflerinden birinin güvensizlik hissi, korku ve çaresizlik yaratmak ve bu duyguları yaymak olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Aker, şunları söyledi:
“Bu olumsuz koşullardan etkilenmeyi en aza indirmek için doğru, açık, şeffaf ve güven verici bilgilendirme yapılması çok önemli.
Toplumsal dayanışma ağlarını harekete geçirmeye ihtiyacımız var. Yanı sıra insanları sağduyuya çağıracak, birbirlerine karşı hissettikleri güven, birlik ve dayanışma duygusunu artıracak mesajların, özellikle rol modellerce verilmesi gerekiyor.
Çünkü insan olarak korktuğumuz zaman bir başka insanın varlığına ihtiyaç duyarız. Bu varlık bizim korkumuzu yatıştırır. Hayatın getirdiği zorluklarla daha iyi baş etmemizi sağlar.”
BİRLEŞTİRİCİ DİL KORKUYU AZALTIR
Meydanlarda, ayrıştırıcı dilden ziyade, birleştirici, korku ve çaresizliği yenen bir dilin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Aker, “Bu hem anlatımlar hem de simgelerle gerçekleştirilebilir. Kültürel bazı semboller de kullanılabilir.
Farklı farklı insanların bir araya geleceği ortak yaslar, anma etkinlikleri, toplantılar yapılabilir” dedi.
Prof. Aker, darbe girişiminin yarattığı olumsuzluklarla baş etmek için şu önerilerde bulundu:
- Yaşadıklarınızı, kaygı ve korkularınızı paylaşın,
- Birbirinize destek olun,
- Duygularınızı daha açık dile getirin. “Ben de korkuyorum”, “tedirginim”, “yaşadıklarımız olağan” demenin bir başka yolu,
- Günlük rutininizi sürdürün. Günlük hayat akışının sağlanması önemli. Çünkü alışkanlıklar devam ettiği sürece yaşamınızı denetim hissi yaşarsınız,
- Hala baş edemiyor ve ihtiyaç duyuyorsanız profesyonel destek almaktan kaçınmayın.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.