Fuat Güner, MFÖ'nün 41 yıllık beraberliklerini Yeni Aktüel'e anlattı: Mazhar (Alanson) zor biridir. Morali bozuksa kırıcı olabilir. Aramızdaki dengeyi Özkan Uğur sağlar. Ama kavgalarımız sahneye çıkınca biter!..

Türkiye'nin efsanevi müzik grubu MFÖ'nün üyesi Fuat Güner, 41 yıllık beraberliklerini ve Kaygısızlar Grubu olarak başladıkları müzik yaşamlarını Yeni Aktüel dergisinden eski dostu Arda Uskan'a anlattı. Uskan, ilk kez Mazhar ve Fuat'ı Küçük Moda Gazinosu'nda dinlemiş ve ardından onlara Erdek'teki bir gece kulübünde sahne almalarını teklif etmiş. İşte iki eski dost tam 41 yıl öncesine geri döndü ve o günleri yeniden hatırladı.

* 1967 yılıydı... Rahmetli baban Sami Güner Erdek'e gitmene izin vermemişti. Ama sen gitarı alıp...

Aynen öyle! Geceden gitarı bahçeye gizledim, sabah alıp tüydüm. Zaten sınıfta da çakmıştım. "Kaçsam daha iyi olur" dedim. Mazhar için sorun yoktu. O zaman sadece on beş parça biliyorduk. Ama saatlerce dans müziği yapacaktık. Bir günde altmış parça çıkardık.

* Peki ya şarkı sözleri?

Hepsi yabancı şarkılar. Sözleri sallıyoruz; yarısı palavra tabii. Oradan kazandığımız parayla ses tesisatı almıştık. Bir yazda 11 bin lira biriktirmiştik.

* Türkçe'yi nasıl keşfettiniz?

Geçenlerde makara bantlarını temizledim. Baktım, gün ışığına çıkmamış altmış tane İngilizce bestemiz var. Türkçe'ye gelince; Yonca Plak'ın sahibi Ergin Bener bizi mavi yolculuğa götürdü ve orada beynimizi yıkadı. Döndüğümüzde Türkçe yazmaya başladık. 1970'de 'Türküz Türkü Söyleriz' adlı ilk Türkçe longplay'imiz çıktı. 'Güllerin İçinden' de, onun içindeydi.

MÜZİK AŞKIMIZ BİTMEDİ

* 1984'te 'Ele Güne Karşı' adlı şarkıyla büyük üne kavuştunuz.

Evet, bu kadar süre birlikte olmak ve birbirine tutunmak, sabretmek büyük hadise. 1970'de Özkan'ın da bize katıldığını düşünürsen, neredeyse 40 yıl olmuş. Kavgalarımız oldu, birbirimizden ayrı kaldığımız anlar oldu ama MFÖ'nün müzik aşkı kaybolmadı.

* Mazhar'ı ve Özkan'ı kendince anlatsana...

Mazhar zor adamdır. Şahsiyeti, kişiliği baskın, egosu önde olan bir arkadaşımızdır. Öyle anları vardır ki, insana hayatı ya zindan ya da cennet eder. Bazen sohbetine doyamazsın ama morali bozuk olduğunda öyle bir kötü elektrik yayar ki, bundan etkilenmemen mümkün değildir. Kırıcı olur.

* Konserlere de yansıyor muydu bunlar peki?

Kavgalarımız, münakaşalarımız sahneye çıkana kadardır. Orada her şey biter.

* Mazhar'ın daha ön planda olması rahatsız ediyor mu sizi?

"Sen şarkı söylüyorsun, seyirciyle ilişkiyi kur da, biz ona buna laf yetiştirmek zorunda kalmayalım" dedik. Ağzı da laf yapar bilirsin, formda olduğu zaman da çok tatlıdır. Ama zaten repertuvarın yüzde 70'i onun. Dolayısıyla onun gruba yaratıcı olarak katkısı çok fazladır.

* Özkan'a gelirsek...

Özkan bizim kınalı kuzumuzdur. Gruba geldiğinde yanakları pembe pembeydi, 16 yaşındaydı. Özkan gibi bir yetenek zor bulunur. Ve Mazhar ile ikimizin arasındaki dengeyi sağlayan adamdır.

* Siz daha önce Barış Manço ile de çalmıştınız değil mi?

Evet 1968 yılında Barış Manço- Kaygısızlar grubu olarak bir süre çalıştık. Paranın yüzde 60'ını biz alıyorduk, yüzde 40'ını Barış...

* Bunu nasıl kabul etti Barış Manço peki?

O zaman 'Dağlar Dağlar' filan patlamamış. "Biz grubuz, beş kişiyiz. Sen tek kişisin" dedik. Ama kaç para alındı, kaç para dağıtıldı o hep soru işaretidir. Paraları dağıtan o olduğu için o yüzde 60 ne kadar gerçekleşti bilmiyoruz. (gülüyor) Allah rahmet eylesin, tatlı adamdı.

* Mazhar ve Özkan'la, Ajda Pekkan'a vokal yaptığımız günlerdi. Sahneye çıktık. Önce biz 'Lasciatemi Cantare' diye şarkıya giriyoruz. Arkadan Ajda giriyor. Bir gece vokale girdik. Bir baktık Ajda eteğinin bir yanıyla uğraşıyor. Öylece kalakaldık. Döndü, mikrofonda, "Bensiz olmuyor değil mi?" dedi. Orkestra şarkıya yeniden girdi, bu sefer biz sustuk. Şarkıyı kesti, "N'oluyor?" dedi. "Bizsiz de olmuyor değil mi?" dedik. Hey gidi günler... Tabii Ajda çok kızmıştı ama biz de bozulmuştuk. Sonra çok iyi dost olduk! Laf aramızda, şarkı söylemek konusunda büyük yorumcudur.