Hulûsi TUNCA
HEY'E GİRMEME VESİLE OLAN ÜSTAD GİTTİ; TÜRK `ÇOCUK'LARININ MEHMET ABİ'Sİ
Geldi mi arka arkaya gelir.. Sanat dünyasından son aylarda arka arkaya gelen kötü haberlere bir yenisi daha eklendi biliyorsunuz. Meral Okay, Cüneyt Türel, Baykal Kent, Erol Kardeseci ve Ekrem Bora derken bir büyük usta daha yaşama veda etti. Uzun zamandır hastalıklarla mücadele eden usta radyo ve televizyoncu Orhan Boran 84 yaşında aramızdan ayrıldı..
Haberi alır almaz.. Tam 40 yıl öncesine gittim.. Orhan Boran ile tanışma onur ve şerefine ulaştığım 1972 yılına.. O anı bir kez daha yaşadım.. Sonra bu anımı, magazinkolik.com'da 8 Ağustos 2007'de yayınlanan 'ilk' yazımda sizlerle paylaştığımı hatırladım.. Baktım aradan tam 5 yıl geçmiş.. O günden bu yana nice yeni okurlar katıldı aramıza.. Hem bir anlamda HEY Dergisi'ne girmeme ve gazeteci olmama vesile olan.. Daha sonra da HEY'de birlikte çalışma şansını bulduğum üstadımı bir kez daha anmak hem de bu unutulmaz anımı 'yeni' magazinkolik okurlarıyla paylaşmak adına bir kez daha anlatmak istedim..
Biliyorsunuz; şu sıralar ekranlar yarışma programından ve dolayısıyla onları sunan ?belki de sunmaya çalışan- sunuculardan geçilmiyor.. Gönül isterdi ki; bugünün genç sunucuları zaman tüneline girip Orhan Baba'yı izleme imkanı bulsalardı da, 'sunuculuk' nasıl yapılırmış bir görebilselerdi.. Neyse..
Zamanında ben de yarıştım.. Radyoda.. Üstelik TRT'de.. O zaman bırakın televizyonu, özel radyolar bile icad edilmemişti.. Kulağıma gelen 'Dinazor' kelimelerini ciddiye almıyor ve anlatmaya başlıyorum efendim.. Anlatayım.. Anlatayım da, bu 'yarışma' işleri bizim zamanımızda nasıl ciddi ciddi yapılırmış hele bir görün!
'Tamam mı Devam mı?'
İpana Sunar: 'Tamam mı? Devam mı?'... 1960'lı yıllarda başlayan ve 'üstad' Orhan Boran tarafından sunulan bu yarışma programı, cumartesi geceleri radyoda yayınlanır ve milyonları radyo denilen o sihirli kutunun içinde buluştururdu! 1961 yılında 'Şen' bir genç katıldı yarışmaya!
Devamını Fenerbahçe'nin efsanevi başkanlarından Ali Şen'den dinleyelim:
"Fındıkzade'de bir daire alacaktık. Fiyatı: 45 bin lira. Bizim de 39 bin liramız var. Çıkarı yok borç bulacağız. Aklım da İpana'nın yarışmasında. Bir akşam, Atlas Sineması'nın üstündeki ünlü Kulis salonundaki yarışmaya katıldım. Yedinci sorudan sonra Orhan Boran sordu:
-Tamam mı? Devam mı?
'Devam' dedim. Sonuçta bütün soruları doğru bilmiş ve 12 bin 500 lira kazanmıştım. Evi almak için artık borç aramama gerek kalmamıştı...'
Evet; Sayın Ali Şen 'Ev'lenmişti, bakalım ben ne yapacaktım?
+ + +
11 Ekim 1972 tarihinde İpana'nın 'Tamam mı? Devam mı?' yarışmasına Hafif Batı Müziği dalında hayli iddialı olarak ben de katıldım. Jüri; Erol Büyükburç, Şenay Yüzbaşıoğlu ve Hey Dergisi'nin ilk yazı işleri müdürü 'rahmetli' Yener Süsoy'dan oluşuyordu... Sonra girdim telefon kulübesine benzer bir cam kulübenin içine. Taktım kulaklığı ve başladım beklemeye.
Orhan Boran ilk soruyu sordu:
-Ayla Algan, geçtiğimiz aylarda Paris'te büyük bir konser verdi. Ona eşlik eden Büyük Orkestra'da iki de Türk müzisyen vardı. Kimdi bu sanatçılarımız?
Duyduk zilin sesini:
'Cevap veriyorum! Orkestrayı Timur Selçuk yönetti... Eee'
-Evet, diğer sanatçımız?
'Eee...'
-Ne yazık ki size ayrılan süre sona erdi. Doğru cevap Cemil Demirsipahi idi. Alkışlarımızla sizi kulübenizden alıyoruz.
O gece, Beykoz'daki evimize elimde 'teselli armağanı' 5 PAKET İpana diş macunu ile dönmüş, 12 bin 500 liralık hayallerimi bir başka bahara ertelemiştim.
Amma! Yener Süsoy'un dikkatini çekmiş, bir hafta sonra onun teklifi ve Doğan Şener ağabeyimin onayı ile HEY dergisinde muhabir olarak işe başlamıştım bile. Bundan daha büyük bir 'ikramiye' olabilir miydi? [18 Ekim 1972]
Yıllar sonra günlerden bir gün Türküola Plak Şirketi'nin Şişli'deki merkez bürosunda o güne kadar tanışmadığım gibi karşı karşıya bile gelmediğim Cemil Demirsipahi'ye rastladım.
Kendimi tanıttıktan sonra 'Bana 12 bin 500 lira borcunuz var...' dedim.
Önce bir şaşırdı. İpana olayını dinledikten sonra da kahkahalarını koyuverdi..
BİR ACI KAYIP DAHA
İnternette Orhan Boran ile ilgili gelen haberleri takip ederken, Hey'e yıllarca görsel yönetmen olarak hizmet veren ve gazeteciliği bıraktıktan sonra Bodrum'a yerleşen sevgili Nurgün Çatkın'dan bir mail aldım:
'Mehmet İlkokurur'u kaybettik.. Bugün son yolculuğuna uğurluyoruz..'
Mehmet İlkorur.. Mesleğe neredeyse birlikte başladığımız gazeteci arkadaşım.. O; Milliyet Çocuk dergisinin yazı işleri müdürü idi ben de Hey dergisinin.. Cağaloğlu'nda unutulmaz günlerimiz, gecelerimiz, anılarımız oldu.. Sonra Bab-ı Ali'ye küstü, gitti Bodrum'a yerleşti.. Bana da 'Hala ne duruyorsun İstanbul'da.. Gel burası cennet gibi.. Burada yaşamına devam et..' demişti..
Gitmedim.. Ama Mehmet şimdi gerçekten cennette.. Cağaloğlu Hamamı Barı'ndan rahmetli Farisi Ağabey ve rahmetli Üstün Ağabey'e de selamlarımızı ilet Mehmet.. Gerçek cennetinde nurlar içinde uyu.. Seni asla unutlayacağız.. Bir dönemin Türk 'ÇOCUK'ları da..
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.