Hulûsi TUNCA
Hulusi Paşa Yazıyor… DENİZ AKKAYA; İCRADAN GAYRİMENKUL ZENGİNİ OLDU..
Bugün Pazar.. Hemen tüm köşe yazarlarının okurlarını rahatlatan, keyif veren yazılar yazdığı gün.. 15 gün önceki pazar günü Karadenizli sanatçılar ve fıkraları ile bir nabız yoklamış ve hayli de ilgi görmüştüm..
Bugün amacım Kayserili sanatçılar ve Kayseri fıkraları ile karşınıza çıkmaktı.. O da ne‘Kayserili’ Deniz Akkaya ile ilgili çarpıcı bir haber gelmez mi?..
Kayserili amca trende gidiyormuş.. Acıkmış.. Açmış çıkınını.. Kayseri Mantısı, Pastırmalı Domdom Çorbası, Çemenli Ekmek, Güveçte Köfte.. Anacığı ne yaptıysa doldurmuş çıkına.. O sırada karşısında oturan delikanlı ile göz göze gelmiş:
-Buyur kardaş beraber yiyek!
-Yok dayı sağ ol bende basur var..
-Olsan önce bunları yiyek, doymazsak seninkini yiyek!
Bizimkisi de o hesap; önce Deniz Akkaya haberini ‘yiyek’ (az kalsın önce Deniz Akkaya’yı yiyek diyecektim). Sonra da sanatçılı fıkralara ‘geçek’..
‘Ağlayanın Malından Hayır Gelmez..’
Günaydın’dan Gökhan Gökduman’ın konuştuğu Deniz Akkaya, ‘Kayserililer’in eli sıkı olur’görüşüne cevap vererek başlamış:
“Kayserililer’le ticaret yapmak kolay değildir derler. Kayserililerin eli sıkıdır derler. Ben aksini düşünüyorum. Kayserililer cimri değildir sadece paralarının hesabını iyi bilirler. Ben de bir Kayserili olarak paramın hesabını iyi bilirim..
Bana göre gayrimenkul en iyi yatırımdır. Keza iyi bir araç da can güvenliğiniz açısından son derece önemlidir. Bu ikisini de almak benim için bir gereklilik. İcradan uçak alanlarda var tabii ama benim tercihim icradan gayrimenkul yatırımından yana. Lüks spor araba tutkum da yok..”
Deniz Akkaya, ailesinden kalan gayrımenkullere, icradan topladıklarını ekleyerek iyi bir servet yapma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Ve bunları biricik kızına bırakacağını söylüyor: “Kızım paraya ihtiyacı olduğu için çalışmak zorunda kalmasın. Seveceği işi yapsın..” Helal olsun bu devirde böyle düşünen anne baş tacı.. Ama;
Hulusi Paşa: Ah Deniz Kızım ah! Bilmez misiniz Türkçemizde ‘Ağlayanın malından hayır gelmez’ diye bir söz vardır.. Umarım o hacizli evlerin sana hayrı olur..
‘HAYIRSEVER DENİZ..’
Kayseri’de faaliylet gösteren hayırsever vakıflarından biri, o güne kadar bağış yapanlar listesinde Deniz Akkaya‘nın adını görmeyince kapısını çalmaya karar verirler:
-Deniz Hanım, bugüne kadar vakfımıza hiç bağış yapmamışsınız!
Fıkra bu ya Deniz başlar kendini savunmaya:
-Annem ağır hasta; hastane masraflarını karşılamakta güçlük çekiyorum..
Görevli kıpkırmızı olmuş:
-Kardeşim malul gazi. Tekerlekli sandalyeye mahkum olduğunu biliyor muydunuz?
Görevli yerin dibine girmiş..
-Kız kardeşimin kocası, kazada hayatını kaybetti. Üç çocuğu ile benim başıma kaldı biliyor musunuz?
‘Hayır hiçbirinden haberimiz yoktu, çok özür dileriz..’ diyecek Deniz devam etmiş:
-Kardeşim ben onlara 5 kuruş yardımda bulunmuyorum size niçin para vereyim?..
‘KULLANAN ATIYOR’
Kayseri’deki akrabalarını ziyarete giden Ali Rıza Binboğa; bir et lokantasında yemeğini yer, masada kürdan göremeyince hesap öderken kasadaki adama sitem eder.
-Kardeşim burası et lokantası neden masalara kürdan bırakmıyorsunuz?
Adam pişkin pişkin cevap verir:
-Vallahi biz bırakıyoruz beyefendi.. Ama kullanan yere atınca biz de artık kullanmamaya karar verdik..
‘TAKSİMETRE YAZIYOR’
Lokantadan çıkan Ali Rıza Binboğa; bir taksiye atlamış ‘Havalimanı’ demiş.. Fıkra bu ya;
Taksinin yokuşta frenleri patlamış, müthiş bir hızla aşağı iniyor.
Binboğa bağırmış.
-Durdur şu arabayı.
Şoför panik içinde haykırmış.
-Durduramıyorum!
-O zaman taksimetreyi kapat hiç olmazsa!
EVET İKİNCİ SORUNUZ’
Baha; bundan önceki hayatında Kayserili meşhur bir doktormuş, ilk defa gelen hastasına:
-Muayene ücretimin iki yüz lira olduğunu biliyorsunuz sanırım, dedi. Ayrıca ancak iki sorunuza cevap verebilirim.
-Aman doktor bey, iki soru için iki yüz lira fazla değil mi?
-Değil, şimdi gelelim ikinci sorunuza...
KİM KADIN KİM ERKEK?
Reyhan Karaca, bir konseri sonrası bir beyle karşılıklı sohbet ederlerken dert yanmış:
-Ah, ahh halimiz ne olacak bilmem, bu çağda erkeklerle kadınları ayırt etmek mümkün olmuyor!
Bu sırada yanlarından bir şahıs geçmiş; şikayet eden yanlarından geçen şahsı işaret ederek:
-Bak şu gence! Saçları uzun olmasa erkek sanırdım vallahi, demiş.
Karşıdakinin kırılganlığı yüzünden okunur bir şekilde:
-Yahu o benim oğlum! diyerek sitem etmiş .
Aaa, kusura bakmayın çok özür dilerim, sizin onun babası olduğunuzu bilmiyordum! diyerek mahcubiyetini dile getirmiş.
Karşısındaki iyice sinirlenerek:
-Vallahi hakaretin böylesini beklemezdim! Ben onun annesiyim ya!
HERKES GÜVERTEYE
Okyanusta büyük bir gemi hızla ilerliyorken, bir an gemi kaptanı herkesi güverteye çağırmış. Herkes güverteye toplanınca:
-"Size bir kötü bir de iyi haberim var" demiş "Hangisi ile başlayayım?"
-"İyi olanla" demiş başta Göksel Arsoy olmak üzere tüm yolcular...
Kaptan devam etmiş:
-"11 dalda oscar kazanacağız..."
AMERİKA’DAN İTHAL MÜHENDİS
Kayseri'de yol çalışması yapılıyormuş. Başlarında da genç mühendis Hakan Altun..
Köylüler eşeğin birini salıp geçtiği yerden yolu geçiriyorlarmış. O sırada oradan geçmekte olan Amerikalı bir mühendis görmüş bunları.
Merak etmiş; gitmiş yanlarına.
-Merhaba dayı ne yapıyorsunuz böyle? demiş.
Hakan:
-Yol yapıyoz diye cevap vermiş.
-"E bu eşek ne" diye devam etmiş mühendis.
Hakan genel prosedürü şöyle bir anlatmış. Eşeğin yolun nerden geçeceğine karar verdiğini söylemiş.
Bizim Amerikalı mühendis yerlere yatmış gülmekten, öyle şey mi olur diye.
Alaycı bir tonla:
-"Eee demiş, eşek bulamıyınca napıyonuz?"
Köylü:
-"O zaman Amerika'dan mühendis getirtiyoz.
NOT; Fıkralarda adı geçen tüm sanatçılar Kayserilidir...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.