MÜGE-GÜLŞEN VE ECE.. HAYDİ ELLER HAVAYA!
Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu sonunda gündeme geldi sevgili magazinkolik okurları.. TV konusunda 'uzman görüşleri'ni bu sitede keyifle okuduğunuz sevgili Fehmi Ketenci kusura bakmasın ama bu kez onun sahasında bir deplasman maçına çıkacağım..
Karşı takım üç kişi.. Üçü de birbirinden dişi.. Kanal Türk'ün sevimli kızları Müge Dağıstanlı (Posta Gazetesi Magazin Müdürü), Gülşen Yüksel (Vatan Gazetesi Magazin Müdürü) ve Ece Erken (Magazin Dünyasının Fahri Magazin Müdürü)..
Üçünü de ayrı severim.. Müge; Posta'yla birlikte Milliyet'in binasına geldiklerine minicik bir 'kara kız'dı.. Sonra büyüdü, azmi ve çalışkanlığı sayesinde Türkiye'nin en çok satan gazetesinin magazin müdürü oldu.. Gülşen'i magazin muhabirliği yıllarından beri bilirim.. Çalışkanlığı ve hanımlığı ile.. Hatta Müge Anlı'nın Vatan'ın magazin müdürü olduğu ama magazini unutup, polis muhabirliğine sevdalandığı günlerde 'Müge artık adliye muhabiri olsun..
Yerine de Gülşen gelsin..' diye yazmıştım o dönem yazdığım Hürriyet gazetesinde.. Ve Müge gitmiş, Gülşen gelmişti.. Ece'yi anlatmam ise gerek yok.. 15 yaşındaki biricik kızım Ecem Naz'ın babası olarak, onu da hep kızım olarak görmüş ve çalışmalarından dolayı devamlı takdir etmişimdir..
Ammaaaa! 'Dost acı söyler' değil mi?.. Bugün ben de biraz acı söyleyeceğim.. Urfa ya da Antep usulü.. Darılmaca gücenmece yok..
Sevgili Müge ve Gülşen'in Kanal Türk'teki '2. Sayfa' adlı programlarını keyifle izlerdim.. '?dim'.. Çünkü artık izleyemiyorum. Kızlarda müthiş bir performans düşüklüğü var.. Dersine iyi çalışmamak var.. Canlı yayın gaf'larıyla bir rekora gitmek var..
Geçenlerde bizim sevgili Nurettin Soydan konuklarıydı.. Müge başladı onu tanıtmaya:
'Magazin medyasının duayeni veee.. Magazinkolik sitesinin kurucusu..'
Tam bir 'Haydaaa? Atilla Maydaaaa' durumları.. Neyse ki sevgili Nurettin hemen düzeltti yanlışı ve kendi sitesinin adını vererek, doğru olanı yaptı..
Bir başka gündü.. Mesleğe gazeteci olarak başlayıp daha sonra Yeşilçam'a adını altın harflerle yazdıran Arif Keskiner, eski anıları anlatıyordu.. Bir ara 'Sevgili Selim Soydan çok sık gelirdi.. Hatta Hülya Hanım da..' diye bir cümle kurdu.. Çiçek Bar'ın müdavimlerini anlatıyordu..
Sevgili Gülşen sordu: 'Hülya Hanım.. Hülya Koçyiğit di mi?..'
Yok annem.. Hülya Avşar.. Soru mu şimdi bu?..
İşte bu ve benzeri.. Sevgili Yüksel Aytuğ'a yeni bir 'Gaf' kitabı yazdıracak kadar yoğunlukta gaf karşısında artık izlememe kararı almıştım bizim kızları.. Ta ki önceki sabaha kadar.. Baktım ekranda Doç. Dr. Armağan Samancı, İbrahim Tatlıses'in son durumunu yorumluyor.. Arada geçen konuşmalardan not defterime düşenler:
Doktor: Kritik nokta ilk 6 ay..
Müge: 6 ay mı?
Hulusi iç ses: Gözüm adam 6 ay dedi ya..
Gülşen: Halk arasında bir deyim vardır, 'Beyin bir kere açıldı mı bir daha eskisi gibi olmaz..'
Hulusi iç ses: Halk deyimi mi?..
Gülşen: Sol tarafındaki felç durumu ona nasıl anlatılacak?
Hulusi iç ses: Galatasaray- Fenerbahçe derbisi sırasında.. Ki dikkat çekmesin..
Müge: Bu durumu normal bir insana anlatmakla İbrahim Tatlıses'e anlatmak farklı olmalı di mi?
Hulusi iç ses: İnsan insandır sevgili Müge.. Bu durumda normali anormali olur mu?
Gülşen: İbrahim Tatlıses'i diğer sanatçılardan ayıran en büyük özellik gidip inşaat işçileriyle yemek yemesi..
Hulusi iç ses: Ciddi misin?.. Hiç fark etmemiştim bugüne kadar.. İbo'yla arayı kapatmak isteyen sanatçılar hadi bakalım doğruca inşaat işçileryle bir akşam yemeğine.. Hem de Boğaz'da..
Müge: Bu durum bilinci yerine gelince hemen mi söylenir?
Hulusi iç ses: Yooo beklenir.. Kulak memesi kıvamına gelinceye karıştıılır.. Sonra yavaş yavaş üzerine sıvı yağ eklenir.. Tövbeeee!
Gülşen: Hocam ilk tepkisi ne olacak?...
Doktor; anlatıyor da anlatıyor.. Yaklaşık bir 4 dakika geçiyor veeee;
Müge: Hocam ilk tepkisi ne olacak?
Hulusi iç ses: Valla benim tepkim çok kötü olacak!
Müge: Yakınları ona nasıl davranmalı?
Doktor: İyi davranmalı (tamam doktor da çıktı zıvanadan.. kızlara uydu bi kere..) "Zaten iki hafta sonra bu şeyler daha şey olacak" (yemin ederim kelimesi kelimesine böyle dedi)..
Ohhhhh bittiiiii!
Reklamlar? Ben çayımı koymaya gidiyorum..
Gittim.. Geldim; Davut Güloğlu ile Ece Erken'in 'Hayata Gülerken' adlı programı başlamış.. Bi de baktım bizim sevgili Halit Nart çıktı, Edip Akbayram'ın yorumu ile yıllardır büyük bir keyifle dinlediğimiz 'Aman Kerem'i söylemeye başladı yeni bir anlayış ve yeni bir düzenlemeyle..
Aaaa o da ne?.. Ece giti, kıçını sahneye ve ekrana dönüp koltuktaki Kader'in yanına kıvrılıp başladı koyu bir sohbete.. Bu mu sanata ve sanatçıya, hem de konuğuna saygı sevgili Ece?..
Sonra kalktı.. Halit'in arkasına geçip, 'haydi eller havaya?' modunda başladı oynamaya.. Ece Erken bilir mi ku bu türkü Aşık Kerem'in en unutulmaz ezgilerinden biridir.. Bu türkü insana hüzün verir, göz pınarlarını harekete geçirir.. Demek ki bilmezmiş.. Sahnedeki sanatçıyı Fatih Ürek sandı.. Şarkıyı da 'Hadi hadi..'
Bu durumda her üç kızımıza da şimdi son bir şey söylesem ayıp ve de saygısızlık olur mu acep?.. Ne mi söyleyeceğim:
Hadiii.. Hadiii.. Hadiiii..
Sevgilerimle.. Saygılarımla..
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.