Mustafa Güngece... "HER TELİN ADAMI"

Mustafa Güngece... "HER TELİN ADAMI"

Kıpır kıpır, dolu dolu, sahnelerde “her telin adamı” Mustafa Güngece, müzik kanallarında “Erik Dalı”nı yorumladığı single’nın ardından ayağının tozuyla Magazinkolik’in misafiri oldu.

Röportaj; Adem GİDEN

Kıpır kıpır, dolu dolu, sahnelerde “her telin adamı” Mustafa Güngece, müzik kanallarında “Erik Dalı”nı yorumladığı single’nın ardından ayağının tozuyla Magazinkolik’in misafiri oldu.

Dile kolay, “yolun yarısı” dediği yaşlarında 25 yıldır mikrofonun eksik olmadığı, güneşten çok tenine sahne ışığının değdiği, akustik ile yoğrulmuş bir hayat…

Tarkan, Ajda Pekkan, Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses gibi mega isimlerin düğün sahnelerini hatırlatan Mustafa Güngece’nin çarpıcı açıklamaları arasında iki ayrıntı çok dikkatinizi çekti; “Egoya gerek yok, düğüne çıkmam diyen silinir, yok olur. 

Son zamanlarda youtube ve sosyal medyadaki bazı şarkıların kliplerindeki yüz milyonlarca tıklanma oranı, sahte ve şişirilmiş!”

İnternetteki skandala gelmeden önce, şöyle bir düğünlerimize gidelim…

DEVİR DEĞİŞTİ, KITALARDAN KITALARA DÜĞÜN İÇİN UÇMAK…

Yıllardır şarkılarında pop, slow, fantazi, rap, arabesk, aranbesk, türkülere yer vererek zengin çeşitlilik oluşturan Mustafa Güngece albümler, programlar derken her daim aklının köşesinde olan düğünleri de doya doya yaşayan sanatçılardan. 9-10 yıl önce, henüz youtube ve sosyal medyaya sahte tıklanma hileleri bulaşmadığı dönemlerde şarkıları organik olarak 2 milyon tıklanan sanatçı zemini sağlam atınca, bugünlere gelebilen isimlerden oldu.

“Devir artık değişti, kıtalardan kıtalara düğün yapmak için uçuyoruz. Ayda bazen onlarca kez” diyen Güngece, başta ailesinin de bulunduğu Almanya olmak üzere ayda birkaç kez binlerce kilometre gökyüzü yolculuğu yapıyor, düğün sahneleri için…

Aynı zamanda sıkı bir Kadıköy aşığı da olan Mustafa Güngece, röportajımızda içten konuştu. İşte o ayrıntılar;

  • Neden düğünler?

Düğünlerin yeri hayatımda çok ayrı. 1992 yılında Malatya’dan çıkıp Almanya’ya yerleştiğimde yeni bir dönemin kapıları aralandı. Talep çok, söyleyen yok. O yıllarda hangi düğüne gitsem, “senin sesin çok güzel” deyip şarkı söyletiyorlardı.

Düğünler, konser sahnelerinden daha zor ve ağırdır, tamamen müzik hayatına hazırlayan bir okul aslında; aynı zamanda birliktelik ruhunun en eğlenceli olduğu anlar…

  • Türkiye ve Avrupa arasında düğünleri kıyaslarsak?

Avrupa’da düğün salonları şehirlerin dışında ya da yakınındaki sanayi siteleri içerisinde müstakil. İstanbul’a baktığımızda apartmanların altında itiş kakış düğün salonları, 150 – 250 kişilik. Almanya’da 1.500 – 2.000 kişilik düğün salonları mevcut.

İstanbul’da şimdileri oteller bu açığı kapatıyor, düğünler otellerde gerçekleşiyor ancak, organizasyon ayağına bakarsak daha çok yol kat etmeliyiz. Her ekonomik kesime güzel düğünler planlanabilmeli, 2-3 saatte bitmemeli etkinlikler. Avrupa’da 5-6 saat sürüyor düğünler ve lezzeti tarif edilmez, yaşanıyor.

  • En çok hafızanıza kazınanlar?

İnsanları zengin elit, az gelirli ekonomik kesim diye kesinlikle ayırmıyoruz ama, yıllardır kokteyllerden çıkamamış işadamlarını, işkadınlarını görüyorum. Düğüne geldiklerinde Anadolu ezgileri ile “yeter be” edasıyla ceketlerini fırlatıp pistte kurtlarını dökmesini izlemek müthiş bir duygu.

Özellikle halay çekerken. Halayın enerjisi bambaşkadır, herkesin içinde gizli bir halay ruhu vardır bence. Halay da bir dans türüdür, halayı eleştirenlerin bunu bilmediğini direkt anlayabilirsiniz. Bakın son zamanlarda, sosyetenin trendi Anadolu ezgileri, halay ve bu böyle gider. Ünlüler de kültürünün düğünlerini istiyor.

Bir de Recep İvedik’in filmini hatırlayın; DJ’in sosyete kokteyl şarkısını bir anda "Ankara’nın Bağları" ile değiştirince kopan fırtına gerçekten de var. 

ZENGİN, ZENGİN OLMAYAN AYRIMI YOK…

Bir gün Çırağan Sarayı’ndayken hemen ardından dar gelirli bir ailenin düğününde de bulunabiliyorum. Önemli olan birliktelik. Buradan çıkıyor ve soluğu Fransa’nın güneyinde, şatonun içinde Türkiye’nin sayılı tekstilcisinin düğününde alıyorum, üç gün üç gece.

Güzel tanışmışlıklarımız oluyor her gün. Fransa’daki Türk tekstilci işadamımız, Avrupa’da kurduğu fast food zincirini Türkiye’ye taşımaya hazırlanıyor, bunu herkesten önce öğrendik.

  • Örnek aldığınız isimler oldu mu?

Şarkılarımda ve bestelerimde olmadı ama, düğün sahneleri açısından tabi. İbrahim Tatlıses düğünlere çıkmasaydı, bizler de “acaba yanlış mı yapıyoruz” derdik. Bakın; Tarkan, Ajda Pekkan, Bülent Ersoy, Ceylan düğünlerde görürsünüz. Açık ve net, ayıp mı?

Düğünler bizim cemiyetlerimiz, renkli buluşmalarımız. Zamanında bizleri de yanlış yönlendirmek isteyen menajerler oldu, “sen artık ünlüsün, düğünlere çıkma” gibi. Ego yapanları anlayamıyorum, direkt söylüyorum. Düğünlere burun kıvıran eninde sonunda kaybetmeye mahkumdur.

  • Hangi kültür daha zengin; Avrupa mı, Türkiye mi?

Şüphesiz Türkiye’miz… Bakın o kadar seyahat ediyorum; değil Avrupa’da, ben dünyada görmedim böyle zenginliği. Karadeniz, yanıbaşında Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Ege… İlden ile halayları değişiyor, çeşit çeşit. Nevşehir, Kırşehir, Malatya, Urfa derken her yörede başka motifler, çok şanslıyız çok.

  • Türkiye’de müzik sektörü ne durumda?

İyi değil açıkçası. Eski şarkıları cover yapma döneminde Türkiye. Bakın, birçok meslektaşımız yıllar önceki nostalji şarkılarını günümüze derliyor. Artık, yeni bestelerin konuşulduğu döneme geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. İnternet alemi ise bambaşka…

  • İnternet, sektörü ele mi geçirdi?

Bu zaten kaçınılmaz, izlendiğiniz platform teknoloji ile değişir ama amaç aynıdır, müzik… Ancak burada önemli bir ayrıntı var, örneğin youtube gerçeği. Youtube’de bir müzik platformu üzerinden yayınlanan klipler ne hikmetse bir iki ayda 100 milyon izlenmenin üzerine çıkıyor.

Bunun sahte olduğu ortaya çıktı. Yani tıklanma oranları sahte, medyaya da belirli ölçüde yansıdı ancak ne hikmetse birden sesi soluğu kesildi herkesin.

Bize de “kliplerini şu kadar milyon gösterebiliriz” diyenler oldu. Yahu kendimizi mi kandıralım. Bu göz boyamadır, emek hırsızlığıdır. Konserlere ve organizasyonlara giderken daha fazla para kazanmak için sahteciliği koz kullanmaktır.

Ben organik tıklanma oranlarımla başarımı tartıyorum. 10 yıl önce youtube bu kadar ilgi odağı değilken bile şarkım 2 milyon tıklanmış ise, bugünün 200 milyonudur.

  • Emeğin değerini neyle ölçersiniz?

Ne yapıyorsan kendi tırnaklarınla kazıyarak geldiğin nokta kalıcı ve güzel olanıdır. Bakın ben Malatya’da ilkokuldayken 7’li yaşlarımda ilk mikrofonu elime aldığımda yolumu çizmeye başlamıştım.

O zamanlar çeşitli Milli Eğitim yarışmalarına da katılırdım. Beslenme uygulaması vardı okulumuzda. Yarışmalarda birinci olur, bazen de çeşitli dereceler alarak okulumuzun erzak ihtiyaçlarını kazanırdım; fındık, fıstık gibi teneffüslerde öğrencilere dağıtılan beslenmeleri…

Odun kömür gibi yakacakları yarışmalardaki derecelerle temin ederdim. Emeğin keyfi tarif edilemez…

  • Birçok tarzda şarkılarınız var. Peki, tarzınız ne?

Tarzım benim, kendim. Bir şarkıcı illaki popçu, arabeskçi, türkücü olmak zorunda değil. Hepsinden keyif alabiliyor ve bunu icra edebiliyorsa, hepsidir. Sadece birini de seçebilir kişi ama ben hepsinden keyif alıyorum. Tek tarz dönemi ortadan kalkıyor… Aranjörüm, müzik yönetmenin Sedat Sakarya da bu yönde düşünüyor.

  • Röportajımızın sonunda mesajınız?

Şarkı söylüyor ve dinliyorsanız, mutlusunuzdur. Mutsuzken de şarkı söyleyip dinliyorsanız, mutlu olmak içindir. Hep şarkılarla kalalım, mutlu ve güzel…

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.