Orhan - Sevim Gencebay... BAYRAMLAR AYNI AMA, ROMANTİZMİ DEĞİŞTİ!
Aysha Yaşam ve Stil Dergisi, bayrama denk gelen bu ay ki sayısında müziğin babası hatta Orhan Gencebay ve Sevim Emre ile tatlı, içten, samimi bir röportaj gerçekleştirdi.
Gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan Türkiye’nin pek çok dönemine şahit oldunuz. Nasıl buluyorsunuz ülkemizdeki gelişmeleri?
OG: Bizim ülkemiz her zaman iyi olmaya namzettir. Son yıllarda ekonomik anlamda çok iyi verilerimiz var. Umarım ki bunları korur ve geliştiririz. Türkiye sağduyu sahibi bir ülkedir. Tarih boyunca da böyle olmuştur. İçinde bulunduğu ortamda, Türkiye güçlü bir ülkedir ve bütün olumsuzlukların üstesinden gelmiştir. Tabii Anadolu pek çok farklı medeniyetler beşiği oldu. Bugünün Türkiye’sinde yaşayanlar, geçmiş yıllarda bu kültürleri yaşayanların torunları. Yani geçmişin sağlam izleri ve kültürleri bugün de yaşanmaktadır. Şunu da hatırlatmak isterim; bugün dünyada konuşulan diller önemlidir. Dünyada en çok konuşulan dil sıralamasında Türkçe önemli bir yer tutar. Bu dili korumak ve geliştirmek adına daha yapılması gereken işler var. Dil ve kültür bilincini daha da geliştirmemiz ve yaygınlaştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Türkiye, derinliği olan insanlardan oluşan kadim bir ülkedir. Elbette kendi içimizde sorunlarımız var ama bir bir hepsini çözüyoruz. Temennim odur ki tüm insanlarımız mutlu olsun. Ben daha iyi olacağımıza inanıyorum.
Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte istediğimiz her şarkıya internetten ulaşabiliyoruz. Sizin için bu bir telif sorununa dönüşüyor mu? Nasıl görüyorsunuz bu yenilikleri?
OG: Bu çok önemli bir konu. İnternetteki düzensizlik emeğin karşılığının alınamamasına neden oluyor. Müzik piyasası çökmüş durumda. Biz paranın peşinde değiliz. Ancak yaptığımız emekler, parasal yatırımlarımız ve geçirdiğimiz zamanımızın da bir karşılığı var. Telif konusunda batıdakı bazı ülkeler tedbirler almışlar. İnşallah biz de o sistemleri ülkemize taşımaya çalışıyoruz. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte emeklerimizin çalınma oranı yüzde bir. Bu büyük bir oran. Yapılan emeğin karşılığı dönmediği için yeni yatırımlar yapılamıyor. Çünkü müzik emekçileri, ses yorumcuları çok zor durumdalar. Her tür müzik için uğraşan enstrümanistler, eser üretenler, aranjmanlar ve tüm bunları halkımıza ulaştıranlar sefil durumdalar. İMÇ’nin artık sadece adı kaldı! İnternet yüzünden on binlerce insan zarara uğradı. Müziğin üretimi durdu.
Aslında işin görünmeyen bir kısmı daha var. İnternetin sorumsuzca kullanımı gelecekteki Türk kültürünün gelişmesine engel oluyor. Türk kültürüne olan yatırım müzik adına da yapılıyor. Asimilasyona kadar gider bu iş. Çünkü üretim bu alanlardadır, kültürümüze ait icralar ve yeni sunumlarla müziği geleceğe taşımak isterken; teknoloji yüzünden önü kesiliyor. Müzik emekçilerinin hakları gasp ediliyor.
Geçtiğimiz yıllarda 32 ünlü sanatçı şarkılarınızı seslendirdi. Bu albüm hazırlanırken ve dinlerken neler hissettiniz? Albümün gördüğü ilgiden memnun musunuz?
OG: Böyle bir yapıt dünya çapında bir projedir. Bu çalışmamız dünyada bir ilk oldu ve albümün tirajı 900 bin civarı. Şimdilerde albüm satışlarında 20-30 bin rakamları bile şaşırtıyor. Ama internetin sorumsuzca kullanılması yüzünden albüm, manevi olarak zarar vermesinin dışında maddi olarak da milyar dolarlık zarar verdi. Aslında satması gereken 30 milyon adettir. Biz bu işi tamamen manevi hazzını yaşamak için yaptık. Albümü hazırlarken de büyük bir ekiple çalıştık. Beğenmediğim hiçbir eseri halkımıza okumadım. Önce benim içime sinmeli. Müzik benim aşkım, hobim. Ben hobisini meslek edinmiş şanslı insanlardan biriyim. 32 sanatçı arkadaşım şarkılarımı yorumladılar, bana herkese nasip olmayan büyük bir gurur ve onur verdiler. Çok gurur duydum ve mutlu oldum. Hepsine yeniden teşekkür ediyorum.
Şimdilerde bazı sanatçıların özel danışmanları ya da koçları var. Siz halkla birebir irtibat kurdunuz ve çok sevildiniz. Orhan Gencebay’ın Orhan Baba’ya dönüşme hikâyesi nasıl gelişti?
OG: Teşekkür ederim, bunu bana halkımız yakıştırdı. Çok hoşnudum tabii. Bizim halkımız iyiyi bilir ve anlar. Sağduyusu yüksek insanlarımız var. Ben Yaradan’ın vermiş olduğu yeteneği kullanıyorum. Tabii anlaşılmak kadar kendini anlatabilmek de önemli. Anlatabildiğiniz ölçüde kalıcı olabiliyor, bu sevginin sürekliliğini sağlayabiliyorsunuz. Şimdi bir iş yaparsınız hemen sevilir ama kalıcı ve özden sevilmemişse zamanla unutulur. Orada süreklilik devreye girer. Zaman içine yayılıyorsa işiniz, o zaman doğru emek vermişsiniz demektir. Halkımızın sevgisi, sağduyusu, geleneklere bağlılığımız bizi bu günlere getirmiştir. Sağ olsunlar… Şimdi de ‘dede’ diyorlar. Müzikte bayağı eski olduğum için pek çok kişi bana ‘Orhan Dede’ der. Benim gerçek dışında manevi torunlarım da var. Dede demelerini seviyorum, özellikle çocukları çok seviyorum. Alnımda bir yazı var sanki; ben sizi seviyorum yazıyor ki onlar da beni seviyorlar. Danışmanlık konusuna gelirsek; şimdiki sanatçı arkadaşlar sahneye çıktıkları için profesyonel insanlara ihtiyaç duyuyorlar. Bu normaldir. Sahnelere çıkmadığım için gerek kalmadı. Ben her zaman çevremdeki dostlarımla çalıştım. Yazar-çizer biri olduğum için tek başına her şeyle baş edebiliyorum.
Hayatınızın muhasebesini yaptığınızda, müzik dahil nasıl bir hayat yaşadınız? Keşkeleriniz var mıdır?
OG: Keşke demem ama kendimi çok eleştirdiğim olmuştur. Yaptığım her çalışmada şunu da ilave etsem iyi olur demişimdir. Ne yapıyorsam, ben beğenmişimdir ki sunmuşumdur. Yaşamda insanlar yaşadıkları zaman boyunca çok çeşitli olaylar da yaşarlar ve kararlar verirler. Benim o kararlarla ilgili keşkelerim yoktur. Doğmama karar vermedim, ölümüme de vermeyeceğim. Olması gereken olur. Benim felsefem bu. Yaradan’ın bizlere verdiği özel yetenekler var. Yani yapabileceklerin var, yapamayacakların var. Ben, bana verilen görevlerin olabildiğince en iyisini yapmaya, elimdekileri değerlendirmeye çalışırım. Bereket ki hiçbir zaman aşırı şeyler istemedim hayattan.
Sevim Emre ile uzun yıllardır birliktesiniz yan yanasınız. Ne gibi katkılarınız oluyor birbirinize?
SE: Ben, kendisinin her zaman yanındayım, her zaman arkasında durmayı bildim. Tabii Orhan Gencebay büyük bir değer. Ben hep onu sevenleriyle birlikte sevdim. Sevgi ve saygı olduğu zaman bunu başarırsınız. Gerçekten onu seven o kadar çok insan var ki! Kolay değildir bu sevgiyi paylaşmak. Dediğim gibi, ben Orhan Gencebay’ı sevenleriyle birlikte sevdim. Böyle alıştırdım kendimi. Daima arkasında durdum, öne çıkmayı istemedim.
OG: Ama bu sözler bir astlık-üstlük meselesi gibi anlaşılmasın. Bu dünyada herkesin bir görevi var ve o göreviyle anılır. İyi şeyler yapılmışsa mutlu olarak göçer bu dünyadan. Görev yapana, hele görevini iyi yaptığına inanan birine engel değil; yardımcı olmak lazım. Hepimiz görevlerimizi en iyi şekilde yapmalıyız. Hakk’a ve halka iyi işler yapmak gerekir. Ben müzik yapıyorsam bu yeteneği bana Yaradan vermiş. Yeteneğimi en iyi şekilde yapabilmeliyim. Yaradan’ın vermiş olduğu değerleri korumak benim görevim. Kime anlatıyorum; insanımıza anlatıyorum. Nasıl yapıyorum; manevi değerleri koruyarak yapıyorum. Ben bunu yaparken da yardımcı olmak önemlidir. Kıskançlık gibi duygular olamaz.
SE: Zaten kendine özgüveni olan bir insanda kıskançlık olmaz. Kendimi öne çıkarmayı hiçbir zaman istemedim, böyle bir çabam da olmadı. Her zaman söylerim: Ben Orhan Bey’in dergâhında olgunlaştım. Bir internet sitesinde haftalık manevi yazılar yazıyorum ve çok beğeniliyor. İlhamı nereden alıyorsunuz diyorsunuz ya; işte o yazılarımda Orhan Bey’den gelen bir olgunluk ve ilham var.
OG: Varlığım ve değerimle katkım olmuşsa ben de bundan mutlu olmuşumdur. Nasıl ki o bana yardımcı olmuşsa, ben de hep mutlu oldum. Gerisi de Sevim Hanım’ın yeteneğidir tabii.
Ben Orhan Beyi görmeden duramam!
Evliliğin size göre tanımı nedir? Ve tabii bu işin uzun yıllar sürmesinin sırlarını dinleyelim sizden.
OG: Sevgi, saygı, hoşgörü, bilgi, paylaşmak, sempati ve empati… Bir insan bu değerleri taşıyorsa ona fazla bir şey söylenmez. Biz mümkün olduğunca taşımaya ve korumaya çalıştık. Yaradan’ın yarattığı her güzelliğin anlamına erebilmek kolay değil ama çok zor da değil. Farklılıklarımız da var, benzer yönlerimiz de. Biz bunları bilerek yaşadık her zaman. Tabii alışkanlıkları da yadsımamak gerekir. İlişkiler sevgi ile başlıyor ama zamanla büyük alışkanlıklar halinde devam ediyor. Bir insan ömür boyu aynı şeyleri yapıyorsa, alışkanlıklarını seviyordur. Aynı alışkanlıklar sevgi ile birlikte devam ediyorsa bu harika bir şeydir.
SE: Mesela ben hiçbir zaman ayrı tatil yapmayı düşünmedim. Böyle bir şey beni mutlu etmez. Ben onsuz mutlu olmam ve tatilin zevki de olmaz. Tatil benim için onunla birlikteysek güzel. Geçtiğimiz Babalar Günü’nden bir yazımda şöyle yazmıştım: ‘Senin gözlerine bakarak uyandığım her güne şükürler olsun.’ Ona olan sevgim çok önemli. Benim sevgim çok farklı, aşırı düşkünüm. Tüm sevdiklerime çok düşkün bir insanım. Doğru mu bilemiyorum tabii. Sevdiklerimi hayatımın ortasına koyuyorum ve onlarsız mutlu olamayacağımı düşünüyorum! Evden yolcu ederim, daha sonra ofistekilere telefon açar nasıl diye sorarım. Aslında uzun yıllar önce bir hastalığı oldu biliyorsunuz. Çok panik oldum. Bir gece içinde yaşamın çok değiştiğini gördüm. Kaybedebilirsiniz, geri de kazanabilirsiniz. Bir düğün dönüşündeydik ve çok büyük bir şok yaşadık. O güne kadar insan yanındakine bazı şeyleri yakıştırmıyor. Ama bir anda öyle bir şey yaşıyorsunuz ki hayat duruyor. Hayat kısa. Sevdiklerimizle iyi değerlendirmenin gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden hayatı onunla paylaşmayı uygun görüyorum. Ben sevdiğimle birlikte yaşlanmayı düşünüyorum sadece. Rabbim izin verdiğince birlikteyiz. Orhan Bey gibi bir insanla ömür geçirdiğim için çok mutluyum. Yeniden dünyaya gelsem yine onunla beraber olurdum. Ben insanları da onunla daha çok sevdim. Her şeyden öte insan sevgisiyle dolu. Türkiye’de bir Orhan Gencebay daha yok! Sanat olarak da bilgi olarak da. Duruşuyla, her şeyiyle iyi bir insan. Çok insanlar görüyorum o kadar yapmacıklar ki! Bunların içinde gerçek ve samimi olan kişilere saygı duymak lazım. Yürekten seven, düşünen insan çok az.
OG: Sevim Hanım’ın tespitleri çok doğrudur. Ben yürekten olmayan kişilerin varlığını da biliyorum. Ama o insanların varlığını kabul ediyorum. Onların ve farklı düşünenlerin varlığıyla da yaşamayı bilmek lazım. Biz hâlâ iyiyi, doğruyu, kötüyü ve çirkini bilemiyoruz. Bunu anlayabilmek için hepsini tatmak lazım. Bunlar üstatlarımızın sözleri. Bizler onların izinden gidiyoruz. Bütünü görmemiz gerekir. O yüzden ne dedik: ‘Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni...’ Herkes hata yapabilir. Hatanın özrü kabul edilecek mi mesele budur. Yanlışın akıbeti de cezalandırmak oluyor. İlahi adalet vardır. Bu her konuda tecelli eder. Biz her şeyi bilmiyoruz ki! Yaratıyoruz diyoruz örneğin. Biz yaratmıyoruz, sadece var olanı keşfediyoruz.
Sürekli beste ve söz çalışmaları yapıyor musunuz? Nedir bu ilhamın kaynağı, ilham kaynaklarınız neler?
Son bestelerimden bir tanesi ‘Bedensiz Aşk’ta bunu ifade etmeye çalıştım. İnsan doğarken Yaradan o insana her şeyi verir. Bebek her şeyi ile birlikte doğar. Olması gereken bütün değerler ona verilmiştir. Yaradan’ın ilahi sisteminde böyle bir yapısallık vardır. O manevi değerlerin hepsi bedenleşmemiştir daha. Bebek doğar, bir süre sonra anneyi tanır. Annenin emeğini burada görüyoruz. İlk gördüğü varlık anne, anne sevgisi burada bedenlenmeye başlıyor. Sevginin en yücesi de anne sevgisidir. Sevginin anne bölümü böylece başlamış oluyor. Bedensiz olan değerler artık bedenlenmeye başlıyor. Daha sonra baba diyor, kardeş, dayı, amca diyor. Yaşamı boyunca böyle devam ediyor. Yani tüm kavramlar bedenleşmiş oluyor. Çocuk her şeyi fark etmeye başlıyor. Sonradan aldığı bilgilerle, ona verilenleri bütünleştiriyor. Tabii çocuk bunların farkına varabilecek ortamdaysa her şeyi anlamaya, öğrenmeye çalışıyor. Ailesi, okulu, arkadaşları vs…. Değilse fark edemiyor ve bazen geç olgunlaşıyor.
SE: Zaten ruhu arındırmak mesele. Hiç’liğe ulaşmak belki de böyle bir şey. Onu bulduğunuz ve inandığınız zaman tüm canlıların, her şeyin fani olduğunu fark ediyorsunuz. Kaybolup gidecek… Annem yok, babam yok. Her insan fani. Hiç’lik bunu anladığınız zaman farklı oluyor. Bedensiz Aşk da bunu yeterince anlatıyor.
OG: Bedensiz Aşk’ın sözlerinin içinde tüm ifadeler var. Anlatmak istediğim yaşamın içerisindeki değerlerin nasıl oluştuğu ve ne şekilde tezahür ettiğidir.
Bunlar önemli tespitlerdir diye düşünüyorum. Hayat devam ediyor. Yaradan’ı anlayabilen, onun bilgileri ile haşır neşir olan insanın bakışı farklıdır. Öğrenme isteğimizle varlığımızı bilgilendirmek lazım.
Bana zaman zaman derler ki: ‘Aşk bitti, sevgi bitti baba!’ Hayır, aşk bitmez! Aşk ancak insan yok olduğu zaman biter. Ama kainatta aşk devam eder. Niye insanda bitmez? Çünkü insan, iki insanın bir araya gelmesiyle devam eden bir varlıktır. O iki insanın beraberliğinden doğacak yavru aşkın devamıdır. Onu en büyük sevgiyle, aşkla büyütürler. Sevginin karşılıksız en büyük hali evlat sevgisidir. Bu devam ederse aşk biter mi? Bizler var olduğumuza göre kim demiş aşk yoktur diye. Şimdilerde sadece romantizm değişti, sözler duruyor da aranjmanlar değişti.
Torun sevgisi nasıl?
OG: Evlat sevgisi ile eşdeğerdir ama torun bambaşka. Dede ile bir araya gelince senkronik oluyor bambaşka bir halde oluyorsunuz. İnşallah bir tane daha torunum olur. Dede de, anne de bütün büyükler de ona her şeyinizi veriyorsunuz.
Ramazan Bayramı’nı da sormadan geçmeyelim. Var mı geçmiş bayramlardan özledikleriniz?
OG: Bayramlar aynı da sadece romantizm değişti. Ben ailece olmayı tercih edenlerdenim. Önceliğim ailemdir. Aslında herkesin büyük bir ölçüde değerlerimize ve bayramlarımıza saygısı var. Bu değerler toplumları ayakta tutar. Milli, dini ve çağdaş değerleri de benimsemek gerekir. Zaman geçtikçe yorgunluklar fazlalaşıyor, tatil yapma ihtiyacı çoğalıyor. İnsanlarımızın hepsi bir görev yapıyor, dolayısıyla tatillerde dinlenmek istiyor. Ben buna saygı duyuyorum. Yeter ki aile için az da olsa zaman ayıralım, geleneklerimizi yaşatmamız lazım. Çünkü birlik ve dirliğimizi bir arada tutan değerlerimizdir. Sevdiğim bir hadis-i şerif vardır: “İki kişi bir araya geldiği zaman birisi başkan olsun” der. Bu astlık-üstlük anlamına gelmez. Birlik ve dirlik için tek karar olursa iyidir. İki ayrı karar olursa orda birlik, dirlik olmaz. Bu çok önemli bir sözdür.
Sizi yıllardır hep formda görüyoruz. Özel bir beslenme şekliniz var mıdır?
OG: Ben eski sporculardanım. Yılların verdiği bir görünüm var tabii. Sevim Hanım da çok güzel yemekler yapar. Fakat güzel yemek de yeniyor, yedikçe de kilo alınıyor. Dedem derdi ki: ‘Et vücuda misafirdir, gelir geçer. Ama biz de misafiri seven bir milletiz.’ Aşırı yemek yememek lazım. Bazen kaçırıyoruz tabii.
SE: Benim ailem Bosnalı. Zengin bir mutfağımız vardı. Harika bir annenin evladıyım. Anne çok önemlidir yaşamda, annem bize her şeyin en güzelini öğretti. Çok küçük yaşta kaybettim annemi. Ne anneye, ne babaya doyamadım. O yüzden bayramlarda garip olurum. Bayramlar ufukta güneş batana dek derler ya, benim için de öyledir. Bayramda el öpmek var, mezara gidip ziyaret etmek var. O da Yüce Yaradan’ın takdiridir tabii. Ben herkese annenizi kırmayın, üzmeyin diyorum. Sonra aklınızda iyi şeyler kalmıyor, kırdıklarınız kalıyor.
OG: Evlat sevgisi karşılıksız sevginin en büyük örneğidir. Zaten anneler çocuklarını affeder her zaman. Zaten şöyle düşünmek lazım; affetmek Yaradan’a aittir. O bizi affeder, biz kimiz ki…
Yeni projeleriniz var mı? Bir film, albüm ya da konser çalışmalarınızı görebilecek miyiz?
Yeni albüme çalışıyorum besteler hazır, notalar hazır. Aslında çoktan çıkmış olmalıydı ama biraz ağır gidiyor. Meşguliyetlerim vardı. Televizyon için net olan bir şey yok ama projeler var. Masamda pek çok film ve dizi senaryoları var. Film çekebilirim ama her şeyini ben yapmak istiyorum. Çok başarılı diziler var. Ama dizi işi yorucu, oynayan sanatçılara üzülüyorum. Çok yoruluyorlar, ben fazla yorulmak istemiyorum. Daha net değil ama sahne ile ilgili belirli miktarda çalışmalar yapabilirim. Önümüzdeki dönemde farklı sürpriz çalışmalar gelecek. Bazı gönül dostlarına senfonik nitelikli eserler var. Yoğun çalışmalarımız da olacak inşallah.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.