Merhabalar,
Bu hafta komik ama vizyona 4 film ile merhaba diyeceğiz.
Hiç kimse bu sıcaklarda sinemaya gitmeyi tercih etmiyor ama bazen evlerde toplanıp sinema partileri yapılıyor..
Sinema tutkunu insanlar bu ülkede şükürler olsun ki var onları hiçe saymayalım mesela bazı sinema eleştrileri altına yorum yapanları okuyorum yeminle inanılmaz bilgiye sahip insanlarımız var..
Ben yine, benim için konusu enteresan bir ruh hastası filmi sizler için kaleme aldım dilerim beğenirsiniz diyeceğim çünki ben çok beğendim inanılması güç bir hikaye ama olmaz diye bir şey de söz konusu değil..
VERONİQUE’İN İKİLİ YAŞAMI / PODWOJNE ZYCİE WERONİKİ
Filmin yönetmeni Polonya’lı Krzysztof Kieslowski, aynı zamanda Piesiewicz'le birlikte filmin senaryosunu da yazmışlar.
Film Kieslowski'nin kısmen de olsa Polonya dışında yapılmış ilk filmi.
Özgün adı Fransızca olan filmin dili hem Fransızca hem de Lehçe'dir.
Başrolünde Fransız aktris Irène Jacob'un oynadığı bu fantastik filmin müziklerini ise Zbigniew Preisner yapmıştır.
"Véronique’in İkili Yaşamı", birbirinden uzak iki ülkede yaşayan ve isimlerine kadar bir birlerine çok benzeyen, buna karşılık hiçbir ortak noktaları bulunmayan ve hiç tanışmamış iki genç kadının gizemli ve anlaşılmaz bir şekilde birbirlerinden etkilenmelerini şiirsel bir dille anlatır.
Veronika Polonya’da yaşamaktadır, Veronique ise Paris’de.
Birbirinden haberleri bile olmayan bu iki insan, bir şekilde birbirlerinin hayatlarını etkileyeceklerdir.
Weronika ve Véronique (İkisini de Irène Jacob oynuyor) 1966 yılının aynı gününde dünyaya gelirler.
Biri Polonya'da diğeri ise Fransa'da doğmuştur.
Birbirlerinin varlığından bile haberleri olmadan büyürler, ama tam ifade edemedikleri belli belirsiz bir hassasiyetle adeta birbirlerinin varlığını hissederler.
Film Polonya'da başlar.
Weronika, tıpkı Paris'teki ruh ikizi Véronique gibi, yetenekli bir vokalist, bir müzik öğrencisidir.
Saygın bir şan yarışmasını kazanarak yerel bir senfoni orkestrası ile konsere çıkma şansını elde etmiştir.
Konser gecesi sahnede düet yaparken bilincini kaybederek ölür.
Bunu adeta hisseden Paris'teki ruh ikizi Véronique duygusal olarak incinir ve şarkıcılık kariyerini bitirmeye karar verir.
Filmin Sonrası için, demek ki ne yapıyoruz?
Hemen biletimizi alıyoruz ammaaaaaaaaa
BENİ OKUMADAN SAKIN SİNEMAYA GİTMİYORSUNUZ.
Sevgisiz, Sinemasız ve beni takipsiz kalmayın
12 AĞUSTOS / 19 AĞUSTOS 2016 HAFTASININ EN İYİ 2 FİLMİ
CAFE SOCİETY
"Café Society" terimi 19.yy sonu ve 20.yy başında New York, Paris ve Londra’nın o dönem moda olan kafe ve restoranlarında toplanan sosyete, aristokrat, sanatçı ve ünlü takımını tanımlamak için kullanılıyor.
Tıpkı kitaplarda olduğu gibi filmde de bir anlatıcı var ve bu üst ses Allen’ın kendisine ait. “Kendim seslendirdim çünkü kelimelerin tam olarak nasıl ifade edilmesi gerektiğini en iyi ben biliyordum,” diyor.
“Café Society” döneminin renkli kişiliklerinin konu edildiği eğlenceli filmin başrollerini
Jesse Eisenberg, Kristen Stewart, Blake Lively, Steve Carell ve Parker Posey'nin yanı sıra Corey Stoll, Anna Camp ve Paul Schneider paylaşıyor.
Bobby’nin ebeveynleri Bronx’ta bir kuyumcu dükkanı işleten, oldukça sıkı ahlaki kurallarla yaşayan bir çifttir.
Rose, yanıldığını düşünsem de, başka bir kocayla daha iyi bir hayatı olabileceğine inanıyor, diyor Allen.
Sürekli kavga ediyorlar ama birbirlerine sadık ve aşıklar, sadece bunu farklı bir şekilde gösteriyorlar.
Birinin başına bir şey gelse, diğeri onu asla yalnız bırakmıyor.”
Dorfman ailesinin en büyüğü Ben bir gangster.
Ailesinin sahip olduğu sıkı ahlaki kurallardan uzak olsa da Ben, her zaman her koşulda akrabalarının yardımlarına koşmaya hazırdır.
Ailenin parlak çocuğu Evelyn ise öğretmen olup, bir profesörle evlenir.
Bobby (Jesse Eisenberg), kuyumculuktan daha iyi bir işte çalışma umuduyla L.A. yollarına vurur kendini.
Dayısı Phil Stern (Steven Carell) için çalışmak daha cezbedicidir.
Bobby, Hollywood’a gittiğinde el üstünde tutulacağını, cemiyet tarafından hemen kabullenileceğini sanan saf bir hayalperest, diyor Eisenberg.
Tabii olaylar böyle gelişmiyor.
Ama çok daha heyecan verici bir şey istediğini biliyor.
Hayallerinin mümkün olduğuna inanan bir nesilden ve kültürden geliyor, hele ki hayallerini gerçekleştirmiş bir dayısı varken!
Gerçek hayata tosladığında, yaşamın güzelliği ve zorluğu içerisinde kendini tatlı ama kusurlu bir şekilde yeniden inşa ediyor.
Filmin kısaca konusu;
Birbirinden ilginç bireylere sahip olan bir ailenin en küçük oğlu Bobby Dorfman (Jesse Eisenberg) yaşadığı hayattan bezmiş durumdadır.
Bobby babası Marty (Ken Stott) kuyumcu dükkanından kaçıp, dönemin en popüler film yıldızlarının menajerliğini yapan dayısı Phill (Steve Carell) in yanına gider.
Phil’in ajansında çalışmaya başlayan Bobby, Hollywood’un skandal, dedikodu ve güzel kadınlarla dolu göz kamaştırıcı dünyasına ilk başlarda hayran kalsa da Phil’in güzel asistanı Vonnie (Kristen Stewart)’a aşık olur ama Vonnie başka biri ile beraberdir.
Bildiği acı ve aşk kavramlarının bir bir yıkılışını gören genç adam edindiği deneyimlerle zaman geçtikçe farklı bir adam olmaya başlar.
Vonnie günün birinde erkek arkadaşı tarafından terk edilir ve Bobby için bu kaçınılmaz atak fırsata dönüşür.
Hollywood deneyimlerinden sonra New York'a dönen Bobby sıfırdan yeni bir hayata başlasa da geçmişin parıltılı ancak acılı izleri onu rahat bırakmayacaktır.
12 AĞUSTOS itibarı ile sinemalar da,
Hepinize iyi seyirler.
Fragman >>
LANETLİ ANAHTAR
Buyrun bir yerli korku fimi daha anlayamadığım niye herkes korku filmi yapma hırsına kapılmış acaba?
Ülke olarak hikayesi bol olan bir yerde yaşıyoruz tamam bu konuda ok de hikayeleri gerçek gibi ekrana yansıtmak o kadar kolay bir şey değil maliyeti daha ucuz olduğu içinmi acaba?
Korku fimi konusu olarak inanılmaz güzel ama ben biraz amatörce çekilmiş buldum..
Hadi hep beraber biraz inceleyelim..
Şüphesiz ki Aidos’un yaptığı büyülerden hiç kimse sağ kurtulamamıştır ve “Daktylos” cinlerinin şerrinden kimse huzura kavuşamamışlardır..
Ancak Allah’ın yardımıyla kurtulan Allah’ın Salih kulları hariç.
Bu cinlerin en azgını ve tehlikelisi olan “Dammaneus’un musallat olduğu hiç kimse acısız bir ölüm tatmamıştır…
Büyü yapan'da yaptıranda Allah'ın nazarında şüphesiz'ki kafirlik mertebine girer..!
Haram tatlıdır,, "Şeytan" İnsanları kafir etmek için tüm haramları tatlı gösterir,, lakin nefsini vicdanına hapsedenler galip gelecektir..
Büyü haramdır,, O gaflete düşen insanoğlunun gözlerindeki perde, kalplerinde ise vicdan yok olur..
Yönetmenliğini ve senaristliği Hasan Gökalp'in üstlendiği filmin başrollerinde Zeynep Buse Kale, Ayça Büsküvütçü, Deniz Özbalcı, Zeynep Ülkü Kam, Mehmet Sabri Arafatoğlu, Hasan Gökalp, Koray Veral, Muhammet Durmuş Yılmaz, Ünsal Kızılkaya, Öznur Baykan, Sema Sevinç, Muhammed Oğuz Başar, Zeynep Aydın, paylaşmakta.
Filmin konusu;
Bir grup arkadaş arkadaşlarına yardımcı olmaya çalışırken kendi başlarını içinden çıkılmaz bir belanın içine sokarlar.
Kendisine büyü yapılan arkadaşlarını kurtarmak adına internetten indirdikleri büyü ve cin yazılarını yakan genç grup çok tehlikeli bir kabile olan Daktylos cinlerinin hedefi haline gelir. İda dağında yaşayan Daktylos cinlerinin en azgını olan Damanaus'un gazabından hiç kimse kurtulamamıştır ve Damanaus'un yeni hedefi de genç arkadaş grubundan başkası değildir...
12 AĞUSTOS itibarı ile sinemalar da,
Hepinize iyi seyirler.
Fragman >>
12 AĞUSTOS / 19 AĞUSTOS 2016 ARASI SİNEMA VİZYON TAKVİMİ
12 AĞUSTOS
CAFE SOCİETY
Yönetmen: Woody Allen
Oyuncular: Jesse Eisenberg, Kristen Stewart
LANETLİ ANAHTAR
Yönetmen: Hasan Gökalp
Oyuncular: Zeynep Buse Kale, Hasan Gökalp
SUİCİDE SQUAD / GERÇEK KÖTÜLER
Yönetmen: David Ayer
Oyuncular: Will Smith, Jared Leto
VERONİQUE’NIN İKİLİ YAŞAMI / PODWOJNE ZYCİE WERONİKİ
Yönetmen: Krzysztof Kieslowski
Oyuncular: Irène Jacob, Aleksander Bardini