Milliyet Cadde yazarı Ali Eyüboğlu'nun yazısı:
'47'nci Altın Portakal Film Festivali' kapsamında düzenlenen etkinliklerden biri de Kemal Sunal için düzenlenen anma programıydı.
Özdilekpark'ta etkinliğin konuşmacıları, Kemal Sunal'ın 'tez danışmanı' Prof. Dr. Şükran Eser, yapımcı Arif Keskiner, senarist Umur Bugay, Beyazıt Öztürk ve Ali Sunal'dı.
Kemal Sunal'ın eşi Gül, kızı Ezo'nun da dinleyiciler arasında olduğu etkinlik Cüneyt Özdemir ve Nihat Özcan'ın hazırladığı belgeselle başladı.
Müziklerini rahmetli Melih Kibar'ın yaptığı belgeselde, Kemal Sunal gibi yitirdiğimiz Türk sinemasının önemli isimlerinden biri olan Atıf Yılmaz'la yapılmış söyleşi bile vardı.
Belgesel o denli eskiydi, ama altını çizdiği bazı Türkiye gerçekleri hâlâ güncelliğini koruyordu.
Oyuncuların telif hakkı sorunu Kemal Sunal'ın sinemaya "merhaba" dediği 1972 yılında da vardı, bugün de.
Ertem Eğilmez, Kemal Sunal'a ilk filminde figüran rolü veriyor. Eğilmez, çekimler başlamadan figüranlara, kamera kendilerine döndüğünde ne söylemeleri gerektiğini anlatıyor. Sıra Kemal Sunal'a gelince söz bitiyor, ona da "Kamera sana gelince gül" diyor.
İşte o gülme sahnesi onu Kemal Sunal yapıyor.
Film vizyona girdiğinde seyirci o gülme sahnesinde kopunca Ertem Eğilmez, Kemal Sunal'a yeni bir rol biçiyor. Sunal, 'İnek Şaban' tiplemesiyle alıp başını gidiyor.
Bodrumda yaşayan star
'İnek Şaban' olarak oynadığı her film hasılat rekoru kırıyor, ama Sunal, ekonomik olarak bu işten nemalanamıyor. Çünkü Arzu Film onu aylıkla çalıştırıyor.
Kemal Sunal gibi star, bir apartmanın bodrum katında yaşıyor.
Eşi Gül Sunal, eve misafir geleceği günler sabahtan akşama kadar yağda patates kızartıyor.
Niye mi?
Yağ kokusu, evdeki rutubet kokusunu bastırsın diye.
Kemal Sunal gibi bir starı, aylıkla çalışan oyuncu olmaktan Fatma Girik ve Dündar Kılıç kurtarıyor.
1972'den 1991'e kadar 81 film çeviren Sunal'ın o tarihten öldüğü 2000'e dek oynadığı film sayısı ise sadece bir.
1999'da çektiği 'Propaganda' Sunal'ın son filmi oldu. 'Balalayka'nın çekimine giderken de hayatını kaybetti.
Yeniler ondan ders aldı
Kemal Sunal gibi bir sinema starının mesleğine sekiz yıl zorunlu ara vermesinin sebebi ise özel televizyonlar. Çünkü Sunal'ın çektiği sinema filmleri özel televizyonların kurtarıcısı oldu.
Özel televizyonların reyting uğruna sabah akşam 'Şaban' filmi göstermesi, ona bir kuruş kazandırmadığı gibi, para kazanacağı pazarı da baltaladı.
Belgeselde dile getirilen bu sorundan sonra Arif Keskiner ve Umur Bugay da, Sunal'ın sinemadan hak ettiği parayı kazanamadığına dair örnekler verdi. Oturumun sonunda Ali Sunal'a, varisleri olarak babasının filmlerinden bugüne kadar ne kadar telif kazandıklarını sordum. Ali Sunal'ın verdiği yanıt şuydu:
"Şimdiye kadar bir kuruş telif almadık."
Peki aynı mağduriyet Cem Yılmaz ya da Şahan Gökbakar gibi yeni kuşağın komedi yıldızları için geçerli mi?
Değil. Çünkü onlar, Kemal Sunal'ın başına gelenlerden ders alıp, iplerini daha yolun başında sağlam kazığa bağladı.
Onlar kendini kurtardı, peki ya diğerleri.
Yeşilçam'da ve dizi sektöründe Kemal Sunal gibi hâlâ hakkı yenen o kadar çok oyuncu var ki!
Türkiye, çıkarılan onca 'telif kanunu'na rağmen bu ayıptan nedense bir türlü kurtulamadı.