1960'ın başlangıcı..
O yıllar, o yıllar; Doktor Alaeddin Yavaşça'nın muhafazakar alaturkacılar tarafından Zeki Müren kadar beğenildiği ama asla sahneye çıkmadığı yıllar.
Mualla Mukadder ile Şükran Özer'in assolistlik rekabeti.
Urfa'dan esen fırtına Nuri Sesigüzel'in İstanbul'a gelişi.
Behiye Aksoy'un solist oluşu. Adnan Şenses'in parlak aktörlüğü.
İsmet Nedim'in Türk Musikisinde çok seslilik denemeleri. İlk defa bir türkücünün assolistler kadar etkin olması, yani Ahmet Sezgin'in yükseliş yılları..
Ve assolist olan tek kadın türkücü: Muzaffer Akgün.
..Ve eğlence dünyası dışında, politikada bir yıldızın doğuşu: İsmet İnönü Hükümeti'nin genç Çalışma Bakanı Bülent Ecevit.
Çiçeği burnunda Bakan Ecevit, Türkiye'de sosyal hakları yasalaştırıyordu. Patronların "hiç bir iktidar cesaret edemez", muhalefetin "hayal", çalışanın "rüya mı görüyoruz?" dediği haklardı.
Sandukaya değil sendikaya girmenin şaşkınlığını yaşıyordu işçiler: "Bu haklar bize verilebilirmiş demek?"
"Çay-simit-ucuz sigara mahkumları" gazetecilere de sosyal haklar tanınmıştı. Artık "fikir işçisi" sayılıyorduk. Sayıldık ama patronların baskısıyla hakları tam kullanamadık.
Sosyal hakların verilmesine TSK rol oynamıştı.
Bodrum mu? Orası neresi?
Turist denilen kıymetli şey o yıllarda bizde pek bilinmezdi. "Gezmeye gelmiş ecnebiler bunlar yahu.. Heç de kafa yok hemşerim. Eski taşlara bahıp bahıp fotogıraf çekip gidiyler.. Paraları hoş emme… "
Yunanistan, askeri darbeden bir yıl önce; 1966'da 2.672.920 turist ağırlamıştı. Aynı yıl Türkiye'ye 361.758 turist gelmişti. Fark büyüktü, Yunanistan turizmde yükseliyordu.
Türkiye'ye gelen turistin yüzde 10'u Bodrum'u seçmişti. 1966 yılında Bodrum; 36.024 turisti ağırlamıştı. Ve 3 buçuk milyon lira gelir sağlamıştı. Ne para!.. "Maşallah" dedirtiyordu Bodrumlulara...
Bodrumlu, bu muhteşem parayı haketmişti. Turistin değerini keşfetmişlerdi. Tertemiz ve edepliydi küçük sahil beldesinin halkı.. Onlar denizciydi. Hayat koyup sünger alırlardı derinlerden.. Şimdi minik pastaneler, kafeler, kar beyazı çarşaflı pansiyonlar açmışlardı.
Otellerin ve pansiyonların konaklama tarifesi şöyleydi:
Banyolu çift: 40 TL.
Banyosuz: 20 TL.
Çiftler yemek içmek dahil günde 55 liraya konaklayabilirdi.
Kahvaltı: Bal, süt, tereyağ, peynir ve yumurta 1.5 TL.(Bir buçuk lira)
Yemek: Et, salata, tatlı en lüks 4 TL. veya 3.5 TL.
Denizin insanlara sunduğu nimetler: Ahtapot, çipura, lahos, sübye, kalamar, fangri, sinarit ve Orfoz yemekleriyle tanışıyordu Bodrum'a gelenler.
Bodrum'un derdi karayoluydu. Milas'ta asfalt bitiyordu. Nerede havaalanı? Uçak İzmir'e kadardı. 170 lira bir bilet.
Eh, haftada iki vapur vardı.
O yıllarda Bodrum'a her giden "İstanbul'dan kaçacağım, Bodrum'a yerleşeceğim" derdi. Gerçekleştiren pek az olabildi o zamanlar...
"Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim, dedin,
...Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler.
Hep peşinden gelecek şehir. Sürteceksin hep aynı sokaklarda,
hep aynı mahallelerde geçecek ömrün ve kocayacaksın."
Varnalis/Çeviiren: Herkül Milas