ATATÜRK'LE BİRLİKTE EKRANA GELİYORUM !

Çocukluk ve delikanlılık günlerimin geçtiği Beykoz; benim için acı tatlı unutulmaz anılarla doludur.. İlk, ota ve lise öğrenimimi tamamlarken oturduğum Beykoz'un hayatımda bir başka önemli yeri vardır.. Neydi o yıllarda tek eğlencemiz? Sinema..

Bir Sümerbank Deri ve Kundura Fabrikası'nın sineması vardı.. Gündüzleri kundura işçilerinin yemek yediği, geceleri de sinema olarak kullanılan kocaman bir 'salon'.. Bir de Ali Bey'in sinemaları vardı.. 1964 yılında yanlış hatırlamıyorsam ilk 'renkli' Türk filmini.. Çanakkale'de bir İngiliz hastabakıcısına aşık olan bir Mehmetçiğin öyküsünün anlatıldığı 'Çanakkale Aslanları' filmini izlemek üzere doldurmuştuk asıl adı Zafer Sineması olan ama Beykozlular arasında 'Ali Bey'in Sineması' olarak anılan ahırdan bozma sinemayı..

Yüreklerimiz güm güm atarak Mehmetçiğin, Çanakkale destanını izlerken, son sahneyi avuçlarımızın içi kızarırcasına alkışlamıştık.. Çünkü perdede Atatürk vardı.. Ve Atatürk'ü canlandıran ?gerçekten de çok benzerdi- bizim sinemacı Ali Bey'di..

Şimdi sıkı durun Ali Bey'in tam adını ve soyadını yazıyorum: Ali Pekkan..

Siz sormadan yazayım; Ajda Pekkan'ın öz be öz amcası.. Ajda Pekkan'ın da İngiliz hastabakıcıyı oynadığı bu film ayrı bir önem taşıyordu biz Beykozlular için..

Elbette ki Ali Bey; Türk sinemasında Atatürk'ü canlandıran ne ilk sanatçıydı ne de son..

Hafta başında Vatan gazetesini alıp da, Zülfü Livaneli'nin yeni filmiyle ilgili haberi okur okumaz, magazinkolik'teki yeni yazımın konusu da belli olmuştu..

Önce bu haberi vereyim:

Emmy ödüllü dünyaca ünlü saç ve makyaj ekibi, Zülfü Livaneli'nin yönettiği "Veda" filminde Atatürk'ü canlandıran Burhan Güven'i 4 saatlik çalışmayla Ulu Önder'e benzetti. Filmde Atatürk'ün ölümünün ardından intihar eden yaveri Salih Bozok ile Selanik'te 6 yaşındayken başlayan dostluklarının yanı sıra bir imparatorluğun yıkılışı ve cumhuriyetin kuruluşu anlatılıyor.

Projede Emmy ödülleri ve Oscar adaylıkları ile dünya sinemasının en önemli isimleri arasında yer alan makyaj ve saç ekibi görev alıyor. Büyük bir titizlikle işlerini yapan ekip, Atatürk'ün yaşlılık dönemini canlandıran seslendirme sanatçısı Burhan Güven'e gerçeğine en yakın şekilde makyaj uyguladı. Bunun için de 4 saat emek harcadı.

Haber bu kadar.. Sonra 4 saatte Atatürk'e benzetildiği iddia edilen Burhan Güven'in fotoğrafına baktım.. Acı acı güldüm.. Türk sinemasında da bir Atatürk hayranlığı [!] başladı ya hadi hayırlısı diyelim.. Kızdım, öfkelendim.. 1991 yazında Rod Stewart'ın Wembley Stadı'nda verdiği konseri izlemek için gittiğim Londra'da meşhuuur Madam Tussaud'un 'Mumyalar Müzesi'ni de gezip dolaşma imkanı bulmuştum.. Ve inanın müzedeki 'benzemediği' için kimselerin beğenmediği o Atatürk mumyası bile, Burhan arkadaştan kat kat daha fazla Atatürk'e benziyordu..

Son yıllarda.. Şu an hatırlayabildiklerimle.. Rutkat Aziz, Sait Ergenç, Haluk Bilginer; Atatürk'ü canlandırmışlardı.. Sinemada, televizyonda, reklamlarda.. Şimdi bir de Burhan Güven çıktı..

Satışa mı geliyoruz ne?..

Ne demek istediğimi anlatabilmem için; yıllar öncesine gitmem gerek.. Müşerref Tezcan'ın Müşerref Akay olmadığı yıllardı.. Eşi Mahmut Tezcan; karısını gündemde tutabilmek adına ne cambazlıklar yapıyordu bir bilseniz.. Dağlara taşlara adını mı yazmadı.. Sonra da 'Hayranları yazmıştır ben ne bileyim canım' dedi çıktı işin içinden.. Ama en büyük bombası, Türk Bayrağı'nı sahne kostümü yapıp, bir Cumhuriyet Bayramı'nda karısını bu kıyafet içinde o zamanın tek televizyon kanalı TRT'ye çıkartmayı başardı..

Olay öylesine tepki aldı ki; gene dönemin tek mizah dergisi Gırgır'ın o haftaki kapağında şöyle bir karikatür vardı: Törenlerde, kağıt bayrak satarak üç-beş kuruş kazanmaya çalışan bir minik çocuk, TRT'nin kapısına dayanmış ve şöyle diyor:

'Bana ne bana ne.. Ben de bayrak satıyorum.. Ben de televizyona çıkmak istiyorum..'

Satışa mı geliyoruz ne?.. derken bunu demek istemiştim işte..

Arkadaşlar; Vatan'ın yazdığı gibi kimse 4 saatlik bir çalışmayla Atatürk'e benzemez.. Benzeyemez.. Tırnağını bile 4 saatte kopya edemezsiniz Ata'mın.. Bulabildiğiniz kadar 4 rakamını yan yana koyun.. En sona da yıl yazın.. I-Ihhh! Gene yetmez..

Barış Manço'nun dediği gibi 'Kolay değil Kayaların Oğlu' olmak..

Kolay değil Atatürk olmak..

Geçtiğimiz haziranda katıldığım Kemer Festivali'nde düzenlenen imza günümde, Antalyalılar ile buluşmuş ve unutulmaz bir gün yaşamıştım.. 'Hey Gidi Günler' adlı son kitabımı imzalarken, yanılmıyorsam Kemer Atatürkçü Düşünce Derneği'nden gelen iki arkadaş, ellerindeki bir paketi bana uzatmış ve aynen şöyle demişlerdi:

'Sizin gibi aydın bir Türk yazarına bu tişörtün çok yakışacağını düşündük..'

Merakla kalktım.. Paketi açtım.. Ve üzerinde Ata'mın kocaman bir portresinin bulunduğu bir tişört ile karşılaştım.. Hemen gömleğimi çıkartıp onu giydim..

'Yıpranmasın' diye giymeye kıyamıyorum.. Ama kısmet olursa 4 Aralık Cuma günü 15.15- 16.45 saatleri arasında sevgili Nurcan Sabur'un Kanal T'de hazırlayıp sunduğu 'magazinkolik' programında konuk olacak ve huzurlarınıza işte bu tişörtle geleceğim..

AMA BİZDE SATIŞ YOK..

Saygılarımla.. Sevgilerimle..

hulusi.tunca@magazinkolik.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri

Ailemize Hoş geldin Burhan Akdağ...