Babasının güzeli!
35 yıl oldu gazeteciliğe başlayalı. Muhabirlik yıllarımda sanırım her ay bir güzellik yarışmasını takip ederdim. Yok mankenlik, yok güzellik, yok zarafet gibi birbiri ardına yarışmalar düzenlenirdi. Hatta bir süre sonra yarışmanın kamp döneminde kimin dereceye gireceğini bile tahmin ederdik. Rahmetli Meftun (Olgaç) abi, hemen tahminini yapar ve o genç kızımızı güzel bir köşeye götürür ve fotoğraflarını çekerdi. Biz de anlardık ki, o kız dereceye girecek…
Sonra yarışmanın final gecesi olur, hemen hemen gazetecilerin tamamının tahmini tutar ve o genç kızlar dereceye girerdi. Hatta bazı yarışmalarda “Basın Güzeli” olur, medyadan en çok ilgi gören yarışmacı dereceye girmese bile “Basın Güzeli” seçilirdi.
* * *
Dedim ya, her yıl en az 8-10 tane güzellik yarışması takip ederdim. Hatta bir tanesini hiç unutmam, Antalya Falez Otel’in açılışında “Uluslararası” bir güzellik yarışması düzenlenmiş, Antalya Konyaaltı’ndaki sahilde ne kadar yabancı “güzel” turist varsa yarışmaya katılması sağlanmıştı.
“İlk”, “tek” ve “son kez” yapılan güzellik yarışmasıydı.
Hatırlıyorum, her yıl yaz başında Club Flipper’da güzellik yarışması yapılırdı. Bu güzellik yarışması bahanesiyle sevgili Tayfun Omay, magazincileri toplar Club Flipper’da ağırlardı.
Benzerlerini daha sayarım da konumuz o değil.
* * *
Güzellik yarışmaları, adı üstünde “güzellik” yarışmasıydı.
Finale kalan yarışmacıların hepsi, “güzeldi”.
Jüri üyeleri, finalist yarışmacıların “güzelliklerini” değerlendirirdi.
Finalde sorulan sorular, yarışmacının “genel kültürünü” ya da “dünyaya bakış açılarını” ölçmek için değil, sesi “güzel” mi veya diksiyonu “düzgün” mü diye sorulurdu.
Hatta sorular finalistlere önceden verilir, cevapları da ezberletilirdi.
Anlayacağınız finalist güzellerin “ne dediğinin” hiç mi hiç “önemi yoktu.”
* * *
Her yıl düzenlenen güzellik yarışmaları, şimdiki ödül törenleri gibi birbiriyle kıyaslanır ve en değer verilenleri ortaya çıkardı.
Şimdiki Altın Kelebek ve bir dönem yapılan Kral TV Ödülleri ve birkaç yıl öncesine kadar “Altın Portakal”ın önemli olması gibi o dönem en değerli “güzellik” yarışmaları, “Miss Turkey” ile rahmetli Erkan Özerman’ın organize ettiği “Best Model” yarışmasıydı.
10 yıl öncesine kadar da bu böyle gitti.
Ödül törenlerinde sponsorların öne çıkması, güzellik yarışmalarına da ilginin azalması nedeniyle artık çok önemli organizasyonlar yapılmıyor.
Ödül kazananlar ve birinci seçilenler, bir yıl bilemediniz iki yıl sonra hatırlanmıyor bile…
Soruyorum size, son 10 yılda kaç tane “Miss Turkey güzelinin ismini hatırlıyorsunuz…
* * *
Gelelim bu yılki Miss Turkey güzelimiz İdil Bilgen’e…
Efendim, Kemal Sunal’ın canlandırdığı “Şabaniye”ye benziyormuş.
Dış güzellikten çok kültürü ve bilgisi önemliymiş.
Podyumda yürümeyi bile bilmiyormuş.
Bir başka organizatörün açıklamasına göre, “Bizim güzellerimiz daha güzelmiş.”
Miss Turkey organizatörü ve Miss Turkey güzelimizin açıklamasına göre, “Dünyada artık güzellikten çok kültürlü ve bilgili oluşu” önemliymiş…
* * *
Geçiniz efendim bunların hepsini…
Miss Turkey’de “aslolan” güzelliktir!
Bülent Ersoy’un “kitabın ortasından” dediği gibi, “Zekasına ve bilgisine güveniyorsa güzellik yarışmasına değil bilgi yarışmasına katılsın!
Çünkü “Miss Turkey”, adı üzerinde Güzellik Yarışması!
Miss Turkey, estetiğin, fiziğin, zarafet ve güzelliğin, kısaca yüz ve fiziksel güzelliğin birlikte sunulduğu ve not verildiği yarışmadır.
Doktor olmasına, kültürüne ve bilgisine kimsenin laf ettiği yok!
Miss Turkey güzelimiz zekasına ve bilgisine güveniyorsa “Kim Milyoner Olmak İster” yarışmasına katılsaydı.
O yürüyüşle, o fizikle ve yüz güzelliğiyle Türkiye’nin değil ancak “büyükelçi babasının güzeli” olur!
Kalın sağlıcakla!