Başak Sayan... 'BİR YAZAR CİNSELLİĞİ YAZAMIYORSA KORKAKTIR!

‘Kelebeğin Kaderi’ adlı romanı çok satanlar listesinde. Hikaye müthiş. Hatta içinde geçen kısacık bar da sevişme sahnesi bile gündeme oturdu. Buyurun Başak Sayan’ın yaşama bakış açısı ve yolculuğu. İçiniz çok ferahlayacak bu sohbeti okuyunca...

Röportaj: Neslihan Yavuzcan

 Fotoğraf: Muzaffer Kantarcıoğlu

Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Karşımıza çıkan insanlarda, olaylarda. Biz de Başak Sayan ilelebet fotomodelliğe, benimse  modelliğe başladığımız yıllardan Başak Gürsoy ajansından tanışıyoruz. O oyunculuk ve yazarlık kariyerinde bende televizyonculuk,  gazetecilik kariyerimde ilerledim. 

Bizi birleştiren diğer bir konu ise bu dünyadaki kişisel gelişim sürecimiz. Hayatın bize getirdiği herşeyi karşılama, anlama, bilme yolculuğu. ‘Kelebeğin Kaderi’ adlı romanı çok satanlar listesinde. Hikaye müthiş. Hatta içinde geçen kısacık bar da sevişme sahnesi bile gündeme oturdu. Buyurun Başak Sayan’ın yaşama bakış açısı ve yolculuğu. İçiniz çok ferahlayacak bu sohbeti okuyunca...  

  • Yazma yeteneğini ne Zaman keşfettin?
  • Çocukluğumdan beri küçük denemeler, öyküler yazardım. Herşeyin bir sebebi var hayatta dedim ya. İşte içine doğduğumuz aile tesadüf değil. Annem Almanca öğretmeni, Babam da askerdi. Biz de çok disiplinli bir şekilde büyütüldük. Askeri lojmanda izole bir hayat yaşadık. Tek kaçışımda çok fazla kitap okumak oldu. Okudukça da yazmaya başladım. Ve küçük bir kızın hikayelerini yasamaya başladım. Babam benim yazar olacağımı düşünürdü. Ortaokul da sinemaya keşfettim sonra oyuncu olma yolunda ilerledim. Aslında iki büyük tutkum vardı oynamak ve yazmak. İkisinin de peşinden gittim
  • Kitabında ‘Hayatta hiçbir şey tesadüf  değildir’ diyorsun?
  • Karşımıza çıkan her insan,  başımıza gelen herşey bir sebeple geliyor. Ve bunların hepsi bizi bir noktaya götürmek için gerçekleşiyor. Bizim canımızı yakan, üzen, acıtan bütün insanlar aslında sadece hayatımızda oynamaları gereken rollerden ibaret. Başımıza gelen en büyük felaketler de bizi bir noktaya götürmek için bir araç. Biz insanoğlu olarak bilinmeyenden korkarız. O yüzden de içinde bulunduğu duruma ne kadar kötü olursa olsun saplanıp kalır. Kötü evlilik de yaşasa, işinden nefret ediyor da olsa o durumu bırakamaz. Çünkü iki adım sonra ne yaşayacağını bilmemek onu korkutur. Böylece de sahip olduğu mutsuz duruma da yapışıp kalıyoruz. İşinden kovulduysan, belki hayallerinin işini yapmak üzere kapı açılıyor. Ya da terk edildiysen belki de hayatının aşkı için başlayacak olan zemin hazırlanıyordur. Kimse bilemez neden veya neyin, niçin başına geldiğini. Son yıllarda bu farkındalığım geliştikçe bu romanla ilgili kurguda kafamda şekillendi. Özellikle eşimle tanışma hikayemi de sen biliyorsun. Bir dizi olasılıksız gibi gözüken hikaye ve ihtimallerin bizi bir araya getirmesi ile biz bir araya geldik. 

OLASILIKSIZ GÖZÜKEN HERŞEY ASLINDA

  • Neler olasılıksızdı sizin hikayenizde bir hatırlayalım?
  • Ben o sırada çok kötü günler geçiriyordum. İşim iptal oldu, ben gittiğim şehirde mecburen kaldım. O uçağı kaçırmıştı. O sırada kahrediyorum neden bunlar başıma geliyor, diye. Sonradan anladım ki, bütün bunlar hayatın beni eşimle bir araya getirmek için uyguladığı senaryo. Biz tanıştıktan 40 gün sonra evlenmiştik. Bazen kısa sürede görüyorsun senaryonun ne olduğunu resmin bütününü, bazen de aradan Zaman geçiyor sonradan anlıyorsun. En kötü şeyler bile bir sebeple oluyor.
  • ‘Kelebeğin Kaderi’ peki karekterlerin kaderi?
  • İşte ‘Kelebeğin Kaderi’n deki herşey olasılıksızlığın mümkün olması üzerine kurulu. Bütün karakterler kendi yaşam mücadelelerini verirken başlarına gelen olaylar onları gitmeleri gereken noktaya taşımaktadır.

ROMANDAKİ BÜTÜN KARAKTERLERİM BENDEN BİR PARÇA

  • Nehir, Tuğba,  Seda, Onur ve Fiko karakterlerinden hangisi sensin?
  • Stephan King’e her kitabından sonra ‘Baş kahramanınız siz misiniz? Diye sorarlarmış. O da ‘aslında bütün karakterler benim’ demiş. Bu benim içinde geçerli, bütün karakterlerde benden izler var. İnsan en iyi bildiği şeyi anlatır.
  • Sana en yakın karakter peki?
  • En yakın karakter Onur ve Nehir.
  • Onur gizli gay...
  • Evet Onur, cinsel kimliğini saklayan ve içine kapanık birisi. Ancak bunun tam tersi gibi davranıyor. Sosyal hayatında bir maske takıp insanların ondan beklediği hayatı yaşarmış gibi gözüküyor. Kendi özü ile bağlantıda değil. O iç hesaplaşmaları yaparken Onur’da kendime çok yakın buldum.
  • Sen nerelerde maskeler taktın, sence?
  • Hepimiz hayatımızın her dönemİnde maskeler takıyoruz. Ve maskenin ne olduğu önemli değil. Ve ben çok Zaman önce maskeleri bıraktım. Ve hayatımın önemli bir dönemi benden hep oynamamı bekledikleri roller vardı. Ben de Bana empoze edilen rolleri bıraktım. ‘Bir kız şöyle davranmalı, böyle giyinmeli’ gibi kalıplar. O maskeleri  takip çıkartıyorsan ne ala. O maskeyi kendin zannediyorsan eğer  işte problem orda başlıyor.

ZAMAN GEÇTİKÇE HAYATIMDA AYNI SENARYOYU OKUDUĞUMU ANLADIM

  • Nehir’in hayatının akışı sen hayatının akışına daha çok benziyor. Senin yolculuğuna baktığında Nasıl bir Başak Sayan görüyorsun?
  • 8 yıl önce kişisel gelişim yolculuğum başladı. Çocukluğumdan beri sorardım, neden buradayız, yaşıyoruz?diye. İnsan gençken çok anlamıyor. Ve Zaman geçtikçe sanki ben aynı senaryoyu oynuyorum. Roller değişiyor ama hepsi aynı diyorsun. Birdenbire o olaya dikkat kesilmeye başlıyorsun. İşte tam orda sen kendinle bağlantıya geçebiliyorsan, gerçeği o Zaman fark etmeye başlıyorsun. ‘kendini tanı’ lafının aslında anlamı bu. Bu kimi Zaman karşına bir insan çıkıyor onun sayesinde bu yola giriyorsun, kimi Zaman okuduğun kitaplar araç oluyor. Herkesin yolu farklı. Öğrenci hazır olduğunda öğretmen onu buluyor.

BİR YAZAR CİNSELLİĞİ ES GEÇİP YAZAMIYORSA KORKAKTIR

  • Kitapta Fiko karakterinin bar da sevişme sahnesi var. Türk Edebiyatında cinselliğin yerini tartışılır hale de getirdin. Cinsellik tabu mudur?
  • Cinsellik o kadar birşey ki bu. Sinema da, edebiyatta gerçek hayatın bir yansıması. Sen orda bir karakterin İçine girip en karanlık taraflarını da okuyorsun. Herkesten gizlediği, görmesini istemediği taraflarına şahit oluyorsun. O da sevişiyor, yemek yiyor, üzülüyor. Doğal olarak da bunun tartışılması garip zaten. Edebiyat tabulara başkaldırma yöntemlerinden biri tıpkı sanat gibi. Cinsellikte hayatın doğal bir parçası. Edebiyatta insanların en karanlık, gizli taraflarına ışık tutuyor, gözler önüne seriyorsak cinselliğinde korkmadan kaleme alınması gerekir. Yazar bunu kaleme alırken hafif bir şekilde geçiyorsa, o Zaman korkaktır. Orada var olan tabunun onu da etkisi altına almış olduğunu  görürüz. Bir yazarın görevi tabulara kafa tutmaktır.
  • Yazar kendine gerçekten şeffaf bakamıyorsa korkak mıdır?
  • Evet, karakteri yazarken tabuları varsa korkaktır.  Çünkü yazdığı karakterinde bir parçası o.’ Yanlış anlaşırım’ endişesiyle yazılmamış bugüne kadar. Son zamanlarda kullanılmaya başladı. Benim kitabımda ufacık bir sahne. Marjinal bir hayat ve bomboş ilişkiler yaşayan Fiko’yu yansıtan bir sahneydi. Toplumumuzun gerçeği bu, öyle büyütülüyoruz. Hala kadınlar ‘namus’  diye öldürülüyor.
  • Cinsellik ders olarak okutulmalı mı?
  • Zor bir soru. Bu konunun uzmanlarına sormalı. Aileler çocuklarını iyi bir eğitim sağlamalı. Kızlar okula gitmeli. Bu sorunun cevabı bilinseydi zaten çözülürdü. Belki 50 sene sonra çözülmüş olacak.

ŞİMDİLERDE ‘MANKENDEN OYUNCU VEYA ŞARKICI OLMAZ’ KONULARI BİTTİ

  • Modellik ile başladın kariyerine?
  • İstanbul’da okumaya geldim. Annem ve Babam da İstanbul’da yaşamamı istemiyorlardı. Ben de onlara rest çekmiştim. Ve harçlığımı çıkartmak için Başak Gürsoy’un ajansına girdim. Oyunculuk ajansları pek yoktu o Zaman, 2 yıl çalıştım. Sonra da televizyon ile devam ettim. Sonra da oyunculuk teklifleri geldi. Star’da eski Türk filmlerinin versiyonları çekildi 97 yılında başladım. Fırat dizisi, Çılgın Bediş derken, Yaprak Dökümü ile gerisi geldi.
  • Senin için magazin nedir, hiç canın yandı mı?
  • Eğlence. Magazini seviyorum hep de sevdim.  Artık class bir yere geldi. Yıllar evvel çok kabaydı. Hayatın sıkıcılığından kaçtığı bir yer magazin.. Benim canım çok yanmadı cannı yanan çok insan oldu.
  • Her önüne gelen modelim diye gezmeye başladı. Ayağı düşürüldü. Bu seni Nasıl etkiledi?
  • Galiba her dönemin gözde mesleği var. Bir dönem modellik çok popülerdi. Herkes bir dönem süper model, erkek çocuklarda futbolcu olmak isterlerdi.  O da kolay yoldan para kazanacaklarını düşünürlerdi. Şimdi oyuncu olmak istiyorlar. Ya da oyunculuğa geçmek için model oluyorlar. Artık manken şarkıcı, manken oyuncu kavramları bitti. Şu anda bu kavramlarda yıkıldı. Çünkü en ünlü oyunculara bak, hepsi model kökenli.

Bunlar hepimiz için yollar, seni gitmen gereken noktaya götüren yollar.

  • Sen kimleri  Beğeniyorsun?
  • Aras Bulut İyemli’yi çok beğeniyorum. Gerçek oynuyor. Ve o duyguyu karşısındakine geçiriyor. Bence çok daha iyi yerlere gelecek. Kadınlarda Farah Zeynep Abdullah’ı beğeniyorum. Çok karakteristik ve iyi bir oyuncu. Kıvanç Tatlıtuğ’u beğeniyorum, yakışıklı çocuk kontenjanında algılansa da, iyi bir karakter oyuncusuna döndü.  Kenan İmirzalioğlu öyle muhteşem.

HAYATIMDA HİÇBİRŞEYDEN PİŞMAN DEĞİLİM

  • İstanbul’a tek başına geldin, modelliğe başladın. Sen kendini Nasıl koruyabildin? Neler tavsiye edersin?
  • Cevabını bilmiyorum. Ailem temel değerlerimi bana verdi. Öz çok önemli. Ben hiçbir zaman hırslı olmadım. Oyunculuğa başladığımda ‘ne Zaman şöyle olacak?’ Diye düşünürdüm. Sonra fark ettim ki herkesin hazır olduğu bir dönem var, sen işini gerçekten Aşk’la yapıyorsan bir şekilde o fırsat dönüyor, dolaşıyor seni buluyor. Bunun için panik olmaya, pes etmeye, kendini kötü hissetmeye gerek yok. Bir de donanımlı olmalarını, kendilerini geliştirmelerin tavsiye ederim. Sen de yetenek hamuru yoksa zaten hiç birşey olmaz.
  • Keşkelerin var mı?
  • Hayattımda hiçbirşeyden ne pişmanım. Ne de hiç birşey için keşke diyorum. Çünkü benim başıma gelen herşeyin beni şu an bulunduğum noktaya getirdiğini biliyorum. Herşey iyi ki oldu. İyi, kötü bütün canımı yakan insanlar ‘neden bunu bana yaptırlar, bu benim başıma niye geldi?’ dediğim insanlar, olaylar vardı ve bir sebebi vardı. Ben o sebebin hepsini biliyorum artık.
  • En canını yakan bir olay?
  • Şudur diyemem. Çok yakın arkadaşlarının ihanetine de uğruyorsun. Hiç ummadığın bu yapmaz dediğin olaylara da tanık oluyorsun. İnsanız işte. Olan herşey bizler birşey göstermek için oluyor. Bulmacayı çözünce büyük planda ‘vay anasını’ diyorsun. Ve başına gelen herşeye şükrediyorsun. Bütün o insanlara şükran duydum, affettim. Çünkü o insanlar bizi, Gitmemiz gerektirdiği yere ittirdiler. Onlar rollerini oynadılar. Ortada kızacak, öfkelenecek, affedecek birşey olmadığına da uyanıyorsun. Hepimiz bir başkasının sınavıyız. Bir insan bu dünyaya affetmeyi öğrenmek için geldiyse şayet, affedilmeyecek bir durumla karşı karşıya kalacak ki affedebilmeyi öğrensin. Suriyeli bir çocuk sahile vurdu hatırlarsan çok üzüldüm. O küçük çocuk sayesinde Avrupa kapılarını açtı. O çocuğun görev buymuş. Belki çocuğu olanlar bana kızacaklar ama büyük resme baktıklarında gerçeğe uyanacaklar.

MUTLU AŞK VAR BEN YAŞIYORUM

  • Aşk nedir senin için?
  • Şu an yaşadığım şeydir. Tarifi zor. Eskiden olsa tutkudur, inişler, çıkışlar derdim ama şimdi, kendini güvende hissetmek, huzur duymak ve bir insanı hiçbir nedeni olmadan sevmek aşk. Mutlu aşk diye birşey vardır. Benim kocamla yaşadığım şu an da Burdur. Her sabah uyandığımda gözünün içine baktığım zaman hala aynı heyecanı duyuyorum. Hakikaten Mutlu aşk diye birşey varmış, olmayacağını sanıyordum ama var. Ve bu dünyada herkese uygun birisi var. Bir noktada bizi bekliyor. Sen buna hazır olduğunda geliyor.

POLEMİK YARATIYORLAR Kİ GÜNDEMDE KALSINLAR

  • Seks?
  • İkinci ayrılmaz bir parça. Çok içiçedir geçmiş kavramlar. Aşkın içinde cinsellik olmadan olacağını sanmıyorum.
  • Gülben Ergen ‘eşkıya dünyaya Adam olmaz’ dizisi için topluma kötü örnek oluyor demişti. Sen bu fikre katılıyor musun?
  • Çok saçma düşünce. Toplumun aynası diziler. O zaman savaş filmlerini de kaldıralım. Polisiye ler de kalksın. O hayatları seyrederek onun tam tersi davranabilirsin. Olumlu mesajlara çevirebilirsin. Bu tarz polemiklere gerek yok.
  • Polemik yaratmak istesen ne derdin?
  • Valla. Hiç beceremem. istanbul’a tek başına geldin?
  • istanbul’a tek başına geldin?
  • Mesajın nedir?
  • Eğer bu röportajı okuyanlar kendilerini çok mutsuz hissediyorlarsa ve başlarına gelen şeyin nedenini anlayamıyorlarsa. Eğer işlerinden kovuldularsa, aldatıldılarsa, terkedildilerse, bir dursunlar derin bir nefes alsınlar tüm bunlar için şükran duysunlar. Çünkü aslında yaşamaları gereken süreç başlamış durumda.  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Röportaj Haberleri