Türk Pop Müziği’nin aklı başında sandığım kızlarından Bengü, öyle bir gaf yaptı ki, beni 1971 yılına götürdü..
Evet; yıl 1971.. HEY Dergisi’nin 1. Yılın Müzik Oskarları anketi sonuçlanmış.. Hey muhabirleri 1. olan sanatçıları ya evlerinde ya da çalıştıkları gazinoda ziyaret edip müjdeyi veriyor ve görüşlerini alıyor..
Gönül Yazar; Love Story’nin Türkçe uyarlaması Aşk Hikayesi’ni 1970 yılında plak yapmış ve bu plak yani bu şarkı Yılın Türkçe Sözlü Şarkısı seçilmiş.. Yener Süsoy, tutuyor Gönül Yazar’ın çalıştığı gazinonun yolunu..
Yardımcıları kulisteki odasına girip Yener Bey’in geldiğini ve Hey’den bir ödül kazandığı haberini vereceğini söylüyorlar.. İçerden bir haber geliyor:
-Ödülü kabul etmiyorum..
O günden sonra HEY’e Gönül Yazar’ın adının G’si bile girmiyor..
Araya ne gazete patronları, ne gazino ve plak şirketi sahipleri giriyor ama: ı-ıhhhh!
Yıl: 2017: Aradan tam 46 yıl geçmiş ve aynı olay yeniden yaşanıyor; ödül verenle sanatçının adı farklı olarak tabii ki..
Bengü; Günaydın’a yaptığı açıklamada ‘Altın Kelebek Ödülü umurumda bile değil..’ diyor..
Yani Bengü; cami duvarına çişini yapıveriyor..
Çarpıldı, farkında değil..
Kelebek demek Hürriyet demek, Posta demek, bu gazetelerin ekleri demek, Kanal D demek, CNN Türk demek..
Artık bu yayın organlarında Bengü’nün yer almayacağı demek..
KELEBEK’E DİKKAT ÇEKMEK İÇİN
Bu Kelebek başka Kelebek.. Kelebek hastalığına dikkat çekmek amacıyla Hayaller Gerçek Olsa Derneği'ni kuran Fulden Uras'ın öncülük ettiği farkındalık hareketine destek büyüyor.
Esra Erol, Muazzez Ersoy, Bülent Serttaş, Dilan Çiçek Deniz, Açelya Akkoyun ve Ayşe Tolga, sosyal medyada paylaştıkları videolarla kelebek hastalığına dikkat çekmiş..
Fulden Uras, kampanya sonrası duyarlılığın arttığını ve daha çok çocuğun tedavisine yardımcı olabildiklerini söylemiş..
Ne diyeyim; helal olsun size..
BU NE BİLGİÇLİKTİR YA RABBİM!
Yani yazmayayım, bulaşmayayım diyorum ama ille de yazdırmak için elinden geleni yapıyor.. Sözüm Beyaz TV’nin bilgiç kızına;
Zekeriya Ünlü; ‘Sıra Gecesi ekibimizle; 14 Aralık’ta Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’ndeyiz dedi..
Bilgiç atladı: Evet tekrar ediyorum 14 Aralık Salı…
Uyardılar:
-Salı değillll..
-Salı; Allah Allah benden iyi mi bileceksiniz…
Miladi takvimden önce Julian Takvimi kullanılmaktaydı. Papa 13. Gregory yeni bir takvim yapılması talimatını verdi.
Sanırsınız ki talimatı alan o.. Ezbere biliyor her günü..
Sonra; 14 Aralık’ın perşembeye denk geldiği (sanırım rejiden) kulaklarına fısıldandı..
Bizim bilgiç; sustu..
SENİ UZAYLILAR ŞEY YAPSIN..EEE… KAÇIRSIN E Mİ!
Çiğdem Bozkurt (ev hanımı) 33 yıllık evli; 29 ve 24 yaşlarında iki oğlu var.. Ve bu hanımefendi Yemekteyiz programında dedi ki; ‘Mezarlıkta dolaşmayı çok severim.. Hep bekledim Uzaylılar gelip beni kaçırsın diye ama gelmediler… (Bu bölüm yayınlamadan önce Hakan Ural’ın programında Uzaylı Mustafa konuktu.. Adamcağız bilse, ‘iyilik yap deniz at’ deyip kaçırıverirdi Çiğdem’i)..
Hele ki markette yaptıkları.. Hani soylarından geldiğimiz iddia edilen yaratıklar var ya.. Hah işte onlar gibi çığlıklar akıp hoplayıp zıplamalar.. Yerlere yatmalar.. (evet aynen plajda uzanır gibi uzanıverdi marketin taş zeminine).. Çocuk gibi konuşmalar.. Çiğdem hanım; yakıştı mı size?..
Bir de programı izleyen eşiniz ve oğullarınızın yorumu ne oldu gerçekten merak ediyorum..
EVLENME PROGRAMLARI GERİ GELSİN.. VALLA.. ÇOK CİDDİYİM..
Bir gün bu başlıkla karşınıza çıkacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.. Öyle bir nefretlik gelmişti ki.. Oh be demiştik cümle alem kurtulduk sonunda..
Ama gerçekten gelen, gideni aratırmış..
Kayıplar, evden kaçanlar, çözülmemiş cinayetler.. Hamile kalanlar, hamile bırakanlar.. Eşikteki beşikteki bile öğrendi tecavüzün ne olduğunu..
Bir ‘yoğurtçu’ çıktı ortalık alt üst oldu.. Dünyalar güzeli Meral adında bir kadın (!) bir dudağı yerde bir dudağı gökte.. 3 kez DNA testi yapılmış.. Çocuğu nikahlı kocasından değil.. Dünyalar güzeli kadın inanmıyor; stüdyoda 4. kez DNA testi yapılıyor (Türkiye bunu da gördü ya) sonuç gene aynı.. Test bu kez yoğurtçuya uygulanıyor.. Sonuçlar bekleniyor..
O sırada ‘adının açıklanmasını istemeyen’ biri bağlanıyor canlı yayına:
-Çocuk benden de olabilir Seda Hanım..
-Aldatan Kadın: Sen kimsin çocuk nerden senin oluyormuş..
-O işi yaptık ya?
-Kadın: Hangi işi?
-Adam: Sööölim mi Seda Hanım..
-Manyak mısın zaten yeteri kadar ceza alıyoruz..
-Kadın: Nerde yapmışız?
-Seni ormana götürdüm ya..
Bu arada stüdyoda yapılan DNA testinin sonuçları da açıklanıyor:
Meral’in çocuğunun babası % 99.99999 yoğurtçu..
Abi burada böğür böğür kusmaya başladım.. İğrençliğin bu kadarı da fazla.. Programda daha neler var neler:
Ben satılmış bir çocuğum diyen Mete, canlı yayında gerçek ailesini arıyor..
Ali; hamile eşi Zeynep’i sokağa attı mı? Kayınvalidesi Zeynep’e sahte bilezik taktı mı?
Hastaneden çalınan çocuklar canlı yayında..
Ankara’nın Seda Sayan’ı esti gürledi: Şoförüm benim zorla çıplak resimlerimi çekti..
RTÜÜÜÜÜK; evlenme programlarımı geri ver.. Lütfen.. Bak sunucular da söz veriyor, bi daha önüne geleni değil, ciddi olanları çıkartacaklar programlarına..
E YANİ... BİR STADIN ADINI BİLE TARTIŞAMAYACAK MIYIZ?
Konu İzmir’de yapılacak yeni futbol sahasına verilecek isim...
Rıdvan Dilmen sordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da fikrini söyledi...
“Mustafa Denizli olabilir” dedi...
Olabilir tabii...
Bense fikrimi Metin Oktay diyerek açıkladım.
Yılmaz Özdil, “Oranın adı Alsancak’tır, Alsancak kalmalı” deyince ben de “Öyleyse Alsancak Metin Oktay Stadı olsun” dedim...
Ama o ne... Ne görüyorum...
Çevremdeki futbolla ilgili tanınmış kişilere, iş insanlarına soruyorum...
Kimse gıkını çıkaramıyor...
Hepsinde “Cumhurbaşkanı öyle dediyse, bize bir şey demek düşmez” havası...
Ne bu korku yahu...
Ben Cumhurbaşkanı’nın bu konuda fikrini belirtecek insana bir şey söyleyeceğine hiç ihtimal vermiyorum.
Acaba diyorum...
Bu korku iklimini, efsanesini biz biraz da kendi kendimize mi yaratıyoruz...
İLK KEZ KATILDIM
Evet ilk kez Sayın Ertuğrul Özkök’ün bir yazısına satır satır değil harf harf katılıyorum.. O stadın adı;
Alsancak Metin Oktay Stadı olsun..
Kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum..
Sayın Cumhurbaşkanımız dahil..
YİNE KATILMADIM
Ertuğrul Özkök; ertesi gün Kelebek Jüri Toplantısı’nı yazdı.. Jüriye çağırdıkları Hülya Koçyiğit’le Erol Evgin’i yerlere göklere sığdıramadı.. Öve öve bitiremedi.. Ciddiyetinden, iş ahlakından, falandan filandan söz etti..
Oysa Hülya Hanım’ın 1987 Eurovision Türkiye Finali’ne jüri üyesi olarak nasıl bir imza attığından belli ki haberi yoktu.. Anlatalım efendim;
1987 Eurovision Türkiye şampiyonunu TRT’nin seçtiği kişilerden oluşan Seçici Kurul belirleyecekti.. Kurul üyelerinden Hülya Koçyiğit’in ‘Ben gündüz şarkıları dinleyip oyumu versem. Akşama Dedeman Otel’de konserim var, yarışmaya gelmesem’ demesi.. Finalistler ve TRT yöneticileri arasında soğuk bir duş etkisi yaratmıştı..
Bu olay; Eurovision 87 Türkiye’nin ciddiyetine gölge düşürse de (Belki de Hülya Hanım’ın ciddiyetine..) yarışma yapıldı..
Aradan tam 30 yıl geçti. Belli ki Hülya Hanım, jüri konusunu artık ciddiye almaya başlamış..
Gelelim sevgili Erol Evgin’e.. Bu aralar Kelebek ekine bulaşmak için fırsat kollayan Günaydın’cılar ortaya çıkardı:
Erol Evgin, Kelebek jürisinde yer alırken, Sıla ile yaptığı bir şarkı da meğer Yılın Şarkısı kategorisinde yarışıyormuş..
E yani.. Gerçekten olmadı..
SİNAN; HANDE YENER’İN EKİBİNDEN Mİ?
Hadi bakalım Kelebek’çiler bu fırsat da size..
Günaydın’ın yayın yönetmeni sevgili Sinan Özedencik; Daf Bama Müzik Ödülleri dağıtım töreni için Almanya’ya gitmiş.. Ki; ödül alanlar arasında bizim Hande Yener de var.. Onun başarısına ortak olmuş..
Dönüşte haberini yapmış.. Günaydın 1. Sayfa; neredeyse tamamı.. 5. Sayfa; tamamı..
Birinci sayfadaki resimlerden birinde Sinan da var.. Ve resim altında aynen şöyle yazıyor:
Yener ve EKİBİ; aldıkları ödülü kuliste çığlıklar ve neşe içinde kutladı..
Eee; bu durumda Sinan; Hande’nin ekibinden mi oluyor?..
O resim altını yazanı hemen kovardım, iyi ki bana denk düşmedi..
Şaka.. Hayatımda adam kovmadım ve özellikle spor servislerinin çok sık kullandığı bu sözcükten hep nefret ettim.. O resim altını yazan kişiyi yanıma çağırır ve resim altının yazıdan daha önemli olduğunu bir kez daha anlatırdım kendisine..
YAZIK ETTİNİZ MELEK ANNE’YE
Ev hanımı Anne Neriman (Oya Başar), emekli bir baba Cahit (Tarık Ünlüoğlu), şoförlük yapan ve hala ailesiyle yaşayan evin büyük oğlu Metin (Şahsuvar Aktaş); karşı dairede ailesiyle yaşayan küçük oğlan Çetin (Ali Sunal), Çetin'in karısı Ece (Dolunay Soysert), kızı Sinem (Ezgi Yeşiltan), Çetin'in patroniçesi Hayrunisa (Nilgün Belgün), evin büyük oğlu Metin'in saf nişanlısı Nalan (Ayçin İnci), Metin'in dolmuş durağındaki arkadaşlarından dolmuş şoförü Artiz (Ufuk Özkan) ve nişanlısı Şebboy’un (Hande Dane) başlıca rollerini paylaştıkları Benim Annem Bir Melek, yayına girdiği 2008 yılında ekran severlerin büyük tutkusu olmuştu..
Atv; bininci kez yeniden yayınlamaya başladı (her gün sabaha karşı 03- 03.30 suları).. Vasaf Küçükoruç yeniden yazsa, Hakan Algül yeniden yönetse.. Gördüğüm kadarıyla oyuncu ekipten şu an işi olan Ali Sunal’la Dolunay Soysert.. Onun dışındakiler evlerinde.. Yeni bir Çetin’le karısı bulunsa.. Ekip bir araya gelse.. Tadından yenmez valla..