Bir oyunla örtülüydü o yalan,
Ağlanacak güldürüydü oynanan.
Çevresini küçüklerin sardığı
Gülmelerin arkasından ağlayan,
"Aldanmamış" aldatılmış insan.
Yukarıda okuduğunuz şiirin yazarı Özdemir Asaf o geçmiş günde iki masa ötemdeydi. Bugün yok edilmiş tarihi Krepen Pasajı'nın bir lokantası. İmroz, Kadir veya Yakup… Tam karşısındaki masada bir kadın. İki koltuk değneğini, iki yanına dayamış. Ünlüydü o kadın.. "Sinemamızın değerli karakter oyuncusu" diye yer alırdı film festivali söylevlerinde:
"-Muazzez Arçay hanımefendiiii.."
Şak, şak, şak alkışlar. Boru değil, Muazzez Arçay bu!.. Antalya Altın Portakal Ödülü sahibi sinema sanatçısı.
Ödülü almıştı, ama..
"-Rolümün karşılığı parayı yapımcı Yılmaz Duru'dan alamadım" diyordu. Sonra n'oldu?
Sonrası ha?.. Bakın; gizli kalmış bazı şeyler vardır.. Onları anlatacağım:
Muazzez Arçay'ın filmden alacağı 2 bin liraydı. Parasını alamadığını açıkladığında şaşırmıştı herkes. Meğerse Muazzez Arçay zenginler zengini değilmiş Hollywood yıldızları gibi… Muazzez Hanım film başına aldığı ufak paralar ile kıt kanaat yaşamını sürdürüyordu. Sıkıntıyla kıvranıyordu, ödül alıp, para alamadığı o sıralar.
Kapısını çaldılar bir gün.. Kalın laci paltolar içinde iki ciddi bey..
-Muazzez Arçay siz misiniz ham'fendi?
Ürkmüştü Muazzez hanım. Çünkü adamın elinde zarf vardı. Zarf demek, bir Yeşilçamlı için "haciz emri" demekti:
-Siz kimsiniz?
Adamlardan biri zarfı uzattı:
-Nazmiye hanım gönderdi. Zarfın içinde 5 bin liralık çek var.
Muazzez Arçay şaşkındı:
-Allah razı olsun, ama Nazmiye hanım kim?
Adam, Nazmiye hanımın adını anarken saygıyla toparlanmıştı:
-Başbakanımız Sayın Süleyman Demirel'in sayın eşleri Nazmiye Demirel hanımefendi.. Size çeki gönderendir efendim, dedi .
Nazmiye Demirel, bu yardımını, her saygın yardımsever gibi gizli tutmuştu. Reklam olarak kullanmamıştı. O dönemde hatırı sayılır para olan 5 bin liralık çeki Muazzez Akçay, benim gibi bir iki gazeteciye anlatmıştı minnetle..
Zaman geçti. Muazzez Arçay hastalanmış, koltuk değneklerinde mahkum olmuştu. Durum vahimdi. İş vermiyorlardı artık.. "-Koltuk değnekleri ile karakter rollerine çıkayım" demişti. Kim uğraşacak senaryoyu "koltuk değnekli kadına" uydurmak için.. Sonra; yeni artistler de vardı.
Boşluğunu buldular
Yeni ürün koydular
Yeni ürün dolunca
Eski çanak çatladı
Bir adı kaldı bunca.
Meyhanenin köşesinde bu şiirin yazarı Özdemir Asaf oturuyordu. Kum rengi saçları, kum rengi zengin bıyıkları ile aynı renk olan pardesüsünü ince omuzlarına atmıştı. Dalgın gözlerle nereye bakıp neyi görüyordu acaba? Meyhane duvarının ötesindeki dünyaların içine bakmaktaydı mutlaka... Bizim giremediğimiz dünyalar…
Meyhanenin anason ve kızartma kokusuyla dolu atmosferi tiryakiye hayat vermekte oksijen ve sudan önce gelir. Şöyle demiş Şair Nedim:
Meyhâne mukassî/kasvetli görünür taşrada/n (dışarıdan, uzaktan) amma
Bir başka ferah, başka letâfet var içinde.
Tam karşı köşede Muazzez Arçay az once gelen masa arkadaşına bakıyordu dalgın gözlerle. Bir yanı çökmüş abideye.. O kadın: Cahide Sonku idi.
Sırtında kaldırım rengi deri paltosuyla.. Kat kat giydiği etekleri sidik kokan Cahide Sonku. Türkiye'de Rolls Royce otomobil hediye edilmiş kadın. Güneşi saçlarında taşıyan ihtiraslı güzel..
Yitmişti Cahide Sonku. Yaşama direnmiyordu artık.. Muazzez Arçay çözülür gibi oluyor, sonra toparlanıyordu "Ha gayret, Allah'tan umut kesilmez.."
Onlar iki kadın; başbaşa, ama yalnız. Umutlarını kesin kaybetmiş Cahide, dişlerini sıkan Muazzez. O iki kadın: Mağrurdular. İkram kabul etmezlerdi, hesaplarını kendilerini öderlerdi.
Geçse de umudun baharı yazı
Gözlerde kalıyor yaşanmış izi
Kimseler kınamaz burada bizi
Ne varsa hesabı öder gideriz.
Gitmişlerdi. Cahide sallanarak, Muazzez koltuk değneklerine dayanarak..
***********************
Cahide Sonku (d. 27 Aralık 1919, Yemen - ö. 18 Mart 1981, İstanbul),
Muazzez Arçay Di: 6 Şubat 1907, Üsküp, Makedonya Ö. i: 24 Ağustos 1982