Brand Week Istanbul’un üçüncü ve son gününde medya, iletişim ve yayıncılık üzerine farklı disiplinlerden konuşmacılar yer alırken, konuşmacılar kendi deneyimlerini ve geleceğe dair öngörülerini dinleyiciler ile paylaştı.
“Netflix: Türkiye’den neden bir La Casa De Papel çıkmasın?”
Brand Week Istanbul’un son gün oturumlarından, “Netflix: Türkiye’den Dünyaya” panelinin konukları;
Netflix İçerik Direktörü Pelin Diştaş, OGM Pictures Kurucusu ve Yürütücü Yapımcısı Onur Güvenatam, Yönetmen Ozan Açıktan, Görüntü Yönetmeni Gökhan Tiryaki ve Oyuncu Kaan Urgancıoğlu’ydu.
Yekta Kopan moderatörlüğünde gerçekleşen “Netflix Türkiye’den Dünyaya” başlıklı oturumda; Pelin Diştaş dijital platformların şu anki durumu ve geleceği ile ilgili önemli bilgiler verdi.
“Mucizelerin yaratıldığı bir sektör ve bir rekabet ortamı var. 8-10 yıl önce dizilerin yurtdışına satmaya başladık ve bunun ekonomik getirileri oldu.
Türkiye’nin tarihi, etnik yapısı, sosyolojisi itibarıyla “Toprağı sıksan hikâye çıkıyor” diyen Diştaş, “hikâyeleri dünyada ve uluslararası platformda çağdaş bir biçimde nasıl yaratacağımızı düşünmemiz lazım.
Türkiye bu konuda çok hızlı bir büyüme gösterdi. Eskiden çeşitliliği arttırmaya izin veren bir ekonomi yoktu.
Şimdi ise daha farklı, yaratıcılıkta çeşitliliği sağlayacak platformlar var. Dijital ve TV’deki kitle aynı değil. Artık genç bir nesle hitap edebiliyoruz.
Netflix Global yerelleştirmeye çok önem veriyor. Yerel içerik gücünün çok farkında ve Türkiye’de büyük bir potansiyel görüyor.
Türkiye’ye has olan hikâyeleri güncel metotlarla nasıl dünyaya taşıyabiliriz, bunları araştırmamız lazım. Neden Türkiye’den bir La Casa De Papel çıkmasın?” dedi.
Netflix’te yayınlanacak yeni yerli yapım Aşk 101 dizisinin kadrosunda yer alan Kaan Urgancıoğlu ise, oyuncular açısından dijital platformların varlığı ve gelişimi ile ilgili olarak;
“Bu platformlarda tüm sezonu önümüzde görerek ona göre bir tasarım yapıyoruz ve hiçbir geri bildirim almadan ilerliyoruz.
Ancak proje yayınlandığı zaman olumlu ya da olumsuz bir sürü geri dönüş alabiliyoruz. Bunlar bizim için bilinmeyen çok yeni sular” dedi.
“İnşallah 2022 Dünya Kupası’nda oluruz. 2022 benim için final olacak.”
Brand Week Istanbul’un son gününde “Ortak Hayalleri Tasarlamak” başlıklı oturumunun konuğu, A milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Şenol Güneş ve Sportsnet Group Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Gülüm oldu.
Konuşması boyunca önemli açıklamalarda bulunan Şenol Güneş, “İnşallah 2022 Dünya Kupası’nda oluruz. 2022 benim için final olacak” diye konuştu.
Şenol Güneş milli olayların Türk insanını bir araya getirdiğinin altını çizdi. Futbolseverlerin A Milli Futbol Takımı’na bakışlarının kısa bir sürede değiştiğini hatırlatan Güneş, “Tam olarak gurur duyduğumuz bir milli takım olsun istiyoruz.
Evrensel düşünüyoruz, yabancıya karşı değiliz ama biz de üretebiliyoruz. Sorunlarımız var ama çözümlerimiz de var.
Biz ürettiğimiz çocukları önce kendi ülkemizde değerlendirmeliyiz, sonra dünyaya sunmalıyız. Futbol zahmetli, zor bir iş.
Milli takım olgusu, taraftarı olan bir milli takım. Tüm takımları tutan taraftarların, piramidin en tepesinde birleşmesini istiyoruz” dedi.
Şenol Güneş futbolun bilimden faydalanmak zorunda olduğunun da altını çizerken, “Futbol da bilimden faydalanmak durumunda.
Futbol endüstriyel bir hal aldı. Bunun içine teknolojiyi sokmazsanız başarı mümkün değil. Para futbolda amaç olmamalı ama parasız da bu iş olmaz.
Sadece parayla sonuç da olmaz, bunu zaten görüyoruz. Akıl, bilgi, sevgi ve çalışmayla birçok kulübün daha iyi sonuçlar aldığını biliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
“Çocukluğumdan itibaren evrenle ve insanla ilgili merak edilen soruların peşinden gidiyorum. Bu merakım beni en sonunda Karadelik ile buluşturdu.”
Brand Week Istanbul’un son gününün en dikkat çeken sunumlarından biri dünyada ilk kez karadeliğin görüntülenmesini sağlayan bilim insanları içindeki tek Türk bilim insanı olarak yer alan Prof. Dr. Feryal Özel’di.
Konuşmasına “Neden astrofizik?” diye sorarak başlayan Özel, hayatını astrofiziğe adamasının sebebini de “ilginç soruları cevaplamak için” diyerek yanıtladı.
“Çocukluğumdan itibaren evrenle ve insanla ilgili merak edilen soruların peşinden gidiyorum. Karadelikler, galaksiler ve diğer gezegenler…
En çok da maddenin yapısında ne var sorusu, ilgimi en fazla çekenler. Tüm bu sorular günün birinde karadeliklerde kesişti” diyen Özel, konuşmasına karadeliğin ilk kez görüntülemesi üzerine yapılan çalışmayı nasıl gerçekleştirdiklerine dair detayları paylaşarak devam etti.
Bu senenin en önemli bilim olaylarından olan karadeliğin görüntüsünün elde edilebilmesi için var olan en büyük karadeliği seçmeye çalıştıklarını anlatan Özel, yaptıkları araştırmalar sonucunda ulaştıkları ve fotoğrafladıkları karadeliğin Güneş’ten milyarlarca kat büyük olduğunu ifade etti.
Astronomide büyük ve küçük tanımlarının kafamızda algıladığımızdan çok daha farklı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Feryal Özel “M87 gezegeninin merkezinde büyük bir karadelik olduğunu tahmin ediyorduk.
Buradaki enerjinin kaynağının ne olabileceği bize bu konuda ipucu veriyordu açıkçası. Ancak şu vardı ki bahsettiğimiz gezegen bizden 55 milyon ışık yılı uzaklığında ve bize algımızın ötesinde bir küçüklükte idi.
Dolayısıyla burayı görüntülemek için bize iyi bir teleskop gerekiyordu” dedi. Fotoğrafın çekim sürecini de anlatan Özel, bu görüntülemenin gerçekleştirilebilmesi için teknik olarak Dünya büyüklüğünde bir teleskoba ihtiyaç duyulduğunu ancak bunun fiziki olarak mümkün olmamasından kaynaklı olarak, Dünya’yı bir teleskop olarak kullandıklarını ifade etti.
Aralarında Güney Kutbu’nun da bulunduğu Dünya’nın en kuzey, en güney, en batı, ve en doğusuna yerleştirdikleri son teknolojili 8 teleskoptan elde ettikleri verilerin birleştirilmesi ile bu imajı insanlarla paylaşabildiklerini söyledi.
Veri toplama ve analiz sürecinin 2017’de başladığını anlatan Özel, 2 yıl süren bir çalışmanın sonucu olarak karadelik fotoğrafını bir kez daha Brand Week Istanbul katılımcılarıyla paylaştı.
Kendi kariyer süreci ve hayatından da bahseden Profesör Özel, hayata dair neler öğrendiğini anlattığı noktada şu ifadeleri kullandı; “ Öncelikle hiçbir hedefin kolay olmadığını öğrendim.
Küçük hedefler koyup büyük hedefi gözden kaçırmamayı ve de sabırla çalışmayı öğrendim.” Bilimde her zaman sonucu bilmediğimizi söyleyen Özel, hayatta da işin girişimin sonunun nereye gideceğini tam olarak bilinemeyeceğini belirtti.
Her zaman anlık sonuçlar alınamayacağı için uzun planlar yapmanın gerekliliğine de değinen Özel, hayatta seçilen uzun vadeli hedefler sürecinde yaşanabilecek tökezlemelerde kişinin idealini bırakmadan, yılmadan devam edilmesi gerektiğini tavsiye etti.
Feryal Özel konuşmasını “Devamlı öğrenin ve devamlı öğretin. Kendiniz devamlı yenileyin.
Öğrenmek sadece okulda olmuyor, her an herkesten öğrenebiliyorsunuz; öğretmek de aynı şekilde. İlla sizden büyük birilerinden öğrenmek zorunda değilsiniz, o konuda kimin deneyimi varsa ondan öğrenebilirsiniz ve devamlı kendinizi yenileyebilirsiniz.
Çünkü statik bir noktaya geldiğinizde, çevrenizde dünya değiştiğinde yeni fikir üretemiyorsunuz. Bildiğiniz şeyleri başkalarıyla paylaşmaya da istek duyun.
Çünkü işin en ilginç yanı öğretirken daha iyi öğreniyorsunuz, bir başkasına anlatırken kendi ön yargılarınızı sorguluyorsunuz, gerçekten derinden anlayıp anlamadığınızı tespit edebiliyorsunuz” sözleriyle tamamladı.
“İnsan zekâsını ve bilgisayarı birleştirmek inanılmaz bir deneyim, insanlar bir bilgisayardan komut almayı garip ve şaşırtıcı buluyor.”
Brand Week Istanbul’un son gününde Marka ve Yapay Zekâ: Yerine Getirilmemiş Sözler, Alternatif Gelecekler konu başlıklı oturumda;
Carnegie Mellon Üniversitesi, Yapay Zekâ ve İnsan-Bilgisayar Etkileşimi Profesörü Prof. Dr. John Zimmerman gelecek ve markalar hakkında görüşlerini paylaştı.
Dijital ve geleneksel olanın birbirinden farklı olduklarına vurgu yapan Zimmerman, sahip olma teorisi ile ilgili tüketici davranışları araştırmacılarının verilerine göre; insanların farklı rollere sahip olduklarını anne, baba, sevgili, arkadaş gibi pek çok rollere büründüğümüzü ve bu roller ile hangi ürünleri satın alacağımıza karar verdiğimizi belirtti.
20 yıldan beri yapay zekâ arayüzü tasarlayan Zimmerman, “İnsan zekâsını ve bilgisayarı birleştirmek inanılmaz bir deneyim, insanlar bir bilgisayardan komut almayı garip ve şaşırtıcı buluyor” dedi.
Yapay zekâ oluştururken sistemsel olarak bir algoritma yaratabilirsiniz ancak insanların sevdikleri, ilgi duydukları şeyleri yapay zekâya dönüştürmek farklı bir durum.
Markalar artık yapay zekânın geleceğinin farkında ve bunun için özel ekipler kuruyorlar, hedef kitleleri için kişiselleştirilmiş pazarlama yöntemleri sunuyorlar.
Konuşmasında Uber’in uçan taksilerini örnek olarak göstererek, gelecekte yapay zekâ ile birçok şeyin mümkün olacağına da değindi.
Gelecek için kişiselleştirilmiş müşteri hizmeti, tersine reklamcılık ve her bir müşteri için kişisel müşteri temsilcisi bulundurmanın markalar için önemini vurguladı.
Profesör Doktor Zimmerman, Konuşmasını sonlandırırken “nunchi” kavramının; yani, sosyal okumanın, içgörünün, gözlemin, insanları tanımanın ve anlamanın önemini vurguladı.
“Apple’ı diğer markalardan ayrıştıracak bir logo tasarlamalıydım.”
Üçüncü günün en önemli oturumlarından bir diğeri dünya devi Apple’ın efsane statüsüne erişen logosunun tasarımcısı Rob Janoff ‘un “İkonik Bir Marka Nasıl Yaratılır” başlıklı oturumuydu.
Apple’ın logosu ile merak edilen pek çok soruya yanıt veren Janoff’un katılımcı olduğu oturuma ilgi büyüktü.
“Steve Jobs ile ilk tanıştığı günü anlatan Janoff “İkimiz de 20’li yaşlarda hippi gençlerdik. Çalıştığım ajansta Steve’i ilk gördüğüm anda patron olduğunu anlamam imkânsızdı.
Üstünde salaş bir kot pantolon olan genç bir adamla karşı karşıyaydım” dedi.
Steve’in bir bilgisayar markasına bir meyvenin adını vermiş olmasına oldukça şaşırmış ve bunu eğlenceli bulmuştum diyen Janoff, logodaki elmanın ısırılmış olmasının sebebini ise şu şekilde anlattı: “Logonun bir elma olduğunu insanların anlaması gerekiyordu, bir domates ya da bir kiraz olmadığının anlaşılması için onu ısırılmış bir elma şeklinde tasarladım.
Bir teknoloji firmasının logosunu ısırılmış bir elma şeklinde tasarlamak alışılmışın dışında bir şeydi.” Janoff konuşmasında Steve Jobs ile çalışmanın oldukça kolay olduğunu ve bu süreçte karşılıklı olarak birbirlerine güvendiklerini belirtti.
İnsanlar bu logoyu hangi bilgisayarla tasarladığımı bana sıkça soruyorlar ancak şunu unutuyorlar ki o zamanlarda bilgisayar yoktu, diyen Janoff “Logoyu tasarladığım gün, bir gün bu logoyu gittiğim her yerde göreceğimi, logoya özel tasarlanmış bilgisayar ve telefon kılıflarının üretileceğini kesinlikle tahmin edemezdim” diyerek sözlerine devam etti.
Şu anda kendi kurduğu uluslararası şirkette pek çok kurumsal firma için logo tasarlamaya devam eden Janoff, bir logoyu tasarlarken markanın kitlesinin kim olduğuna ve bu kitleye ne söylemek istediğine dikkat etmenin iyi bir tasarım için en önemli iki unsur olduğunu dile getirdi.
“Bu işte birilerine dokunduğumu hissediyorum ve bu paha biçilemez bir duygu”
Otizmli bir doktorun hayatını konu alan FOX TV’nin sevilen dizisi Mucize Doktor’un oyuncuları, yazar ve yapımcısının yer aldığı “Geleneksel Medyada Mucize Başarılar” oturumunda ise geleneksel medyada başarıya ulaşma yolculuğuna değinildi.
Dizinin yapımcısı Asena Bülbüloğlu, insanların cesaret edemediği bir konuyu ele almalarının yanı sıra, toplum içinde herkese umut aşılayan bir dizi olmasının bu başarıyı getirdiğini belirterek, “Bu projede otizmin bir sembol olduğunu düşünüyorum.
Toplum içinde hepimizin kendimizi çok kötü hissettiği zamanlar oluyor. Sadece fiziken değil, bazen ruhen de kendimizi sınırlandırılmış hissediyoruz. Bu aslında hepimizin başarıya kavuşma yolcuğu” sözleriyle dile getirdi.
Dizinin başrol oyuncusu Taner Ölmez ise; dizinin başarısının uyum ve yapılan işi benimsemekten geçtiğini belirtirken “Bu işte birilerine dokunduğumu hissediyorum ve bu paha biçilemez bir duygu” sözleriyle anlattı.
Dizide Ali karakterinin manevi babası Adil rolüne hayat veren Reha Özcan ise diziyle ilgili “Hayatımız boyunca hep mucizevi bir şeyleri düşünerek hareket ediyoruz.
Bir sabah nasıl Somalı olduysak bugün de Ali Vefalı oluyoruz. Dizi, gerek konusuyla gerekse hikâyesiyle bizim için, herkes için bir umut aslında” ifadelerini kullanırken; dizinin senaristi Pınar Bulut ise yakaladıkları başarıyı “Ülkece ve dünya genelinde karanlık zamanlardan geçtik. Ülkece umuda ihtiyacımız var.
Mucize Doktor’un başarısının temelinde bunun yattığını düşünüyorum” sözleriyle açıkladı.
“Biz Kral Şakir’in tutacağından emindik.”
Brand Week Istanbul’un son gününde çocuklar için de bir sürpriz vardı.
Türkiye’de en çok izlenen çocuk programı Kral Şakir’in yaratıcısı yazar ve karikatürist Varol Yaşaroğlu’nun yer aldığı oturumda Kral Şakir’in çocuklar tarafından bu kadar sevilmesinin temelinde neler yattığını anlatan Yaşaroğlu, Kral Şakir’de Türk ailesinin ve kültürünün yansıtılmasının yası sıra hem çocukları hem de büyükleri buluşturabilecek bir mizah yakalamayı hedeflediğini belirtti.
Kral Şakir Korsanlar Diyarında filmi ile ilgili “Biz filmin tutacağından emindik fakat sinema çok farklı bir sektör, çok farklı dinamikleri var ve sonuçlar ne olursa olsun belli de olmaz diye düşünüyorduk ama kitaptaki başarıyı sağlayan aynı kitle filme de geldi, bu bizim için çok güzel bir sonuç.
Çocuklar Kral Şakir’in müziğini duyduklarında hemen devamını söylemeye başlıyorlar. Sinemalarda filmin sonunda tüm çocuklar kalıyor ve müziğimizle dans ediyorlar.
Bu artık resmen bir akım oldu” dedi. Geçtiğimiz Kasım’dan itibaren Cartoon Network ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 18 ülkede 8 ayrı lehçede yayınlanmaya başlayan “Kral Şakir” in dünyaya açıldığını da belirten Yaşaroğlu, bu tür karakterleri yaratmanın yaşam sevinci olduğunu, gerçekten sevdiği bir işi yaptığı için kendisini çok şanslı hissettiğini söyleyerek, konuşmasını sonlandırdı.
“Ayıp olmasın diye takip ettiklerimi sessize alıyorum.”
Etkinliğin ana sahnesinde son olarak Instagram için ayrılan “Instalove” oturumları gerçekleşti.
Bölümün sunuculuğunu üstlenen başarılı sunucu Burcu Esmersoy ise kendi Instagram deneyimini “Instagram benim için çok eğlenceli bir yer.
Orada vakit geçirmeyi çok seviyorum ve her sabah uyandığımda İnstagram’a daha fazla vakit ayırmam gerektiğini düşünüyorum.” dedi.
Buna rağmen çok az kişiyi takip ettiğini ancak bazı kişileri ayıp olmasın diye takip ettiğini söyleyen Esmersoy, “onları da sessize alıyorum” itirafında bulundu.
Brand Week Istanbul’da oturumların sonlandığı Instalove bölümü, MediaCat ve Instagram Türkiye ortaklığında hayata geçirilen ve reklam kampanyalarının Instagram’daki performansını ödüllendiren yarışma InstaChamp’in şimdiye kadarki kazananlarının ödüllerini almasıyla sona erdi.