Herkesin bildiği ama magazinkolik.com?cu sevgili okurların pek çoğunun bildiğini sanmadığım bir gerçeği bir kez daha buradan yinelemek isterim:
Müzik dünyasına 41 yıldır gazeteci ve müzik yazarı olarak hizmet ediyorum.. Allah ömür verdiği, elim kalem tuttuğu sürece de devam edeceğim.. Tanıştığım, arkadaş olduğum sanatçı sayısı 41 yılda 41 bin olmamıştır ama 4 bin 100 olmuştur mesela.. O kadar çok yani..
'Kaçını biriktirdin?? derseniz.. Haaa orada bir durun işte.. 41 yılda tanıdığım yüzlerce sanatçı arasından bugüne gelen tek bir kişi kalmıştır ki o da sevgili İlhan İrem.. Gün gelir kardeş, gün gelir kardeşten de öte.. İşte yüreği öylesi ışık ve sevgi dolu bir adamdır sevgili İlhan İrem..
'Kafa Kağıdı? yaşı olarak da 'Mesleki? yaş olarak da 1 fark atarım İlhan?a.. Hem nüfusta ondan 1 yaş büyüğüm.. Hem de ben gazetecilikte, o sanatçılıkta derseniz.. Gene 1 yıl öndeyim..
Şimdi bir TV programında olsak sorarlar hemen; 'Unutamadığınız bir anınız var mı?..?
Ulen 41 yılda anı birikmez mi?.. Hem de binlerce.. Hangi birini anlatsam.. Örneğin İlhan?ın Hey?e ilk gelişi..
Hey?de birinci yılımı doldurmuş hafiften palazlanmaya başlamışım.. Ekip; Doğan Şener, Yener Süsoy (nur içinde yatsın), Ahmet Kılıç, Erhan Akyıldız (nur içinde yatsın), Cengiz Tünay, Arda Uskan ve de bendeniz..
Misafir mi?.. Gelenin gidenin haddi hesabı yok.. Konu 'haber?se hemen kıdemine göre birine sevk.. İlhan da öyle geldi bir gün.. Çat kapı.. Doğan Abi, Yener Abi?ye, Yener Abi de bana.. Bana sevk çünkü 'yaptığı plak henüz çıkmamış?.. Çıkmış olsa Doğru Erhan Abi?ye.. Neyse tanıştık:
-Merhaba ben Bursa?dan İlhan İrem.. Yener Bey, sizin ilgineceğinizi söyledi..
-Merhaba ben Hulusi.. Buyurun oturun.. Cemaaal; bize iki çay..
İlhan minik el çantasını açtı.. İçinden poloroid makine ile çekilmiş bir resim çıkardı.. Bir koltuğa oturmuş.. Uzayan saçları fönlü.. Kucağında bir gitar ve bir kedi.. Sonra da ilk plağının öyküsünü anlattı.. Not aldım.. Gitti.. Haberini yazdım, Yener Abi?ye teslim ettim.. Haber de ertesi haftaki Hey?de çıktı..
Bu ilk tanışmamız, bu İlhan?ın Hey?de çıkan ilk haberiydi.. Ne yazık ki ilk röportajını yapmak bana kısmet olmadı.. Çünkü ikinci gelişinde koltuğunun altında ilk 45?lik plağı 'Birleşsin Bütün Eller/ Bazen Neşe Bazen Keder? vardı ve doğruca Erhan Abi?ye yönlendirilmişti.. Kıskanmıştım.. 'Ulan? demiştim içimden 'Bir gün İlahn?ın en güzel röportajları Hey?de benim imzamla yayınlanacak..?
Dediğim çıktı.. Hatta bir kitap oluşturacak kadar çok röportajım oldu İlhan?la ki kitap da hazır.. Yayınlanması yakındır..
Her gelişi bizi biraz daha yakınlaştırıyor, dostluğumuzu ve arkadaşlığımızı biraz daha perçinliyordu.. Öyle ki ailece görüşmeye başlamıştık.. Henüz İstanbul?a yerleşmemişti.. Bursa-İstanbul arasında mekik dokuyordu.. Her İstanbul?a gelişinde rahmetli annemin gözlemesinden mutlaka yer, ben her Bursa?ya gidişimde onun annesinin kahvaltısını etmeden sokağa çıkmazdım..
Kırmnızı renkli bir Mini Cooper?ı vardı.. Belki 'minik?ti ama içi ikimizin kalbi kadar o kadar büyüktü ki, bizi nerelere taşımadı ki.. Moda burnunda sabaha kadar biralayıp, tanker yanışını izlerken bize ev sahipliği yapan da o otomobildi, HEY?e bir kapak çekimi için Uludağ?a giderken de..
Sahi ne gündü.. İlhan; beni ve rahmetli Haluk Aktar?ı İstanbul?dan aldıktan sonra koyulduk yola.. Öyle otoban motoban yok.. Bastık gittik İzmit üzerinden.. Önce evlerine uğradık.. İlhan?la Haluk, mutfağa koşarken ben doğruca pencereye.. Pencere ile neredeyse 'cam cama? olan Bursa Kız Lisesi?nin kızlarını çok göresim gelmişti.. Önce kızlarla hasret giderdik, çifter çifter bakışlar atarak, sonra da anacığının kalkmak bilmediğimiz kahvaltı sofrasıyla..
Yolcu yolunda gerek vardık Uludağ?a.. Ben röportajımı İstanbul?da yapmıştım.. Eksik olan tek şey fotoğraflardı.. Yanılmıyorsam Beceren Otel?in (ulan nasıl oteil adı bu? insan bu otelde gece yatmaya korkar n?olur n?olmaz diye) hemen altındaki barda ben; Ali Poyrazoğlu ve arkadaşlarının muhteşem muhabbetinde kahkahalarımı koyuverirken onlar dışarıda lapa lapa karın altında resmen buz tutmaya yüz tutmuş bir halde resim çekmeye devam ediyorlardı..
Bir ara baktım ki 'ayıp oluyor? ben de dışarı çıktım.. Yanlarına vardım.. O sırada İlhan?ın ayağı kayıp düşmez mi?..
Dönemin bir 'Hafta Sonu gazetesi muhabiri? edasıyla bağırdım:
-Halukkkkk kaçırma çek!
İlhan dellendi:
-Kayıp düşmüş resmimi n?apıcan olum?
-Şimdi zirvedesin.. Ama gün gelir zirveden düşersen, o zaman kullanırız..
Şakaydı sözüm tabii.. İlhan çıktığı zirveden asla düşmedi geçen 40 yılda ve bundan sonra da artık hiçbir güç onu zirvedeki tahtından indiremez..
Müzik hayatının daha üçüncü yılında HEY?in '1974 Yılın Müzik Oskarları? anketinde Yılın Erkek Şarkıcısı seçilmez mi?.. Seçilir.. Ödüller şöyle sahiplerini bulmuştu:
Nilüfer [Yılın Kadın Şarkıcısı], İlhan İrem [Yılın Erkek Şarkıcısı], Kurtalan Ekspres [Yılın Topluluğu], Rıza Silâhlıpoda-Ritm 68 [Yılın Orkestrası], Yeşim [Yılın Ümit Veren Kadın Şarkıcısı], Muzaffer Uludağ [Yılın Ümit Veren Erkek Şarkıcısı], Namus Belâsı- Cem Karaca [Yılın Bestesi], İnce İnce Bir Kar Yağar- Edip Akbayram- Dostlar [Yılın Düzenlemesi], Memleketim- Ayten Alpman [Yılın Türkçe Sözlü Şarkısı]
O sene oskar konserleri İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa?da yapıldı.. Bir otobüs dolusu sanatçı dolaştık durduk bir hafta boyu.. Önce vardık Bursa iline.. Yerleştik otele.. Odasına çıkıp, üzerini değiştiren anında bara iniyor.. Ben de indim.. İlhan yok çünkü otobüsten iner inmez ailesinin yanına koşmuştu.. Nurlar içinde yatsın Cem Karaca, ekibini toplamış koyu bir sohbette ki neler konuşulmakta neler.. Viskiler öyle bir tükenmekte ki; sanırsınız akşam saat 22 ile sabah saat 10 arasında viski yasağı gelecek.. Bu anımı da ilk kez yazıyorum.. 'Baba? Cem?e ödüllerin çeşidi koymuştu:
-Vayyyy koca Cem?e Yılın Plağı.. Tüyü bitmemiş delikanlıya Yılın Şarkıcısı ödülü..
demekte ki barda bulunan herkesler onu dinlemekte.. Aradan neredeyse 40 yıl geçmiş.. Hayatta olsa ve şimdi bu anıyı hatırlatsak aynen şöyle derdi Cem Baba:
-Arkadaş, bizde de viskinin ayarı yoku ki! Demişimdir..
Dedim ya İlhan?la yaptığım röportajları bir araya getirsem kitap olur.. Oldu..
İlhan?la anılarımı anlatsam roman olur.. Eh neredeyse olmak üzere.. Özel günlerimizde de hiç kopmadık.. Kızkardeşim Alev?in nişanı, benim Tarabya Sevillanas?taki düğünüm, İlhan?ın Polenezköy?deki nişanı (O fotoğrafları da şuan okuduğunuz magazinkolik.com?un Genel Yayın Koordinatörü ve sahibi olan sevgili Nurcan çekmişti).. O zamanlar bir tek TRT vardı ki; magazin servisi ilgilenmezdi böyle haberlerle.. O nişanlar, o düğünler bugün yapılmış olsa.. Günlerce ekranda kalırdık 'Azzzz sonraaa..? diye..
Vatani görevimi yapmak üzere 4 aylığına Tokat?a giderken de o vardı yanımda.. Bir de sevgili Burhan Çaçan.. Konserleri nedeniyle İstanbul?dan ayrılamayan İlhan; Haydarpaşa?dan bindiğimiz treni Gebze?ye kadar takip etmiş, sonra geri dönmüştü.. Burhan ise yanık türküleriyle Tokat?a kadar eşlik etmişti bana..
Onun 1979?da 'Bir Yıldız? adlı eseriyle Eurovision?da tam da finale kalmışken apar topar Sivas?a askere gidişinin öyküsü ise tam bir roman.. O zamanki tek rakibimiz TV?de 7 Gün dergisinin muhabiri ile Hey muhabiri arasındaki amansız yarış (savaş da diyebilirsiniz), İlhan?ı resmen elimizden kaçırmaları. Offf off tekmili birden ayrı bir yazı konusu olur ki söz bir gün anlatırım..
İstanbul?daki sürekli adreslerimiz; Cağaloğlu Hamamı Barı, Gazeteciler Cemiyeti Lokali, Tarabya, Sarıyer ve Bostancı?daki bilumum meyhaneler.. Giderek yozlaşan toplum ve müzik.. Erkin Baba?yı Mecidiyeköy?de bir ocakbaşında piyanist şarkıcı olarak dinlememiz.. O mekandan hüngür hüngür ağlayarak kendini dışarı zor atan bir İlhan.. Toplumun duyarsızlığına çifte saydırmalar..
Tarabya?daki siz deyin ev; ben diyeyim mabet.. Ne yaşanmışlıklar.. Ne anılar.. Hiç unutmam, İlhan?ın 'Er Mektubu Görülmüştür/ Bal Ağızlım? adlı 45?lik plağı ile, Arabesk?e geçen Ersen?in yeni long-play?i aynı gün çıkmış.. Teklif Ersen?den: 'Hadi çocuklar bu akşam toplanıp iki plağın kutlamasını birlikte yapalım..?
Yapalım.. İlhan, 'Bizde toplanalım? demek gaflet ve hıyanetinde bulunuyor..
Toplanıyoruz Tarabya?daki evde.. Rakı masamız hazır.. Pikap hazır.. Rakılarken bir yandan da bir İlhan?ın plağını dinliyoruz bir Ersen?in.. Haksızlığa bakar mısınız; İlhan?ın plağında 2 şarkı var, Ersen?inkinde 12.. Üstelik Arabesk.. Arabesk?e tu kaka demiyorum ama tepkim Ersen?in kötü Arabesk okumasına..
Ama bu haksızlığa Allah razı gelmiyor ve gecenin bir yarısı elektrikler kesiliveriyor.. Ersen, bir kenara çekilip uyuyor.. Haksızlığa razı gelmeyen meğer Allah Baba değil, İlhan?ın Bursa?dan gelen kuzeni sevgili Levent?miş.. İşkenceye daha fazla dayanamayacağımızı anlayınca gidip şalteri indirivermiş..
Ersen uyuyor.. Şalter kaldırılıyor.. Biz İlhan?ın 45?liğini dinlemeye ve rakılarımızı yudumlamaya devam ediyoruz.. Diyelim kuzen Levent?ın sevmediği bir konu açıldı. Hemen eline Ersen?in long-play?ini alıyor ve o plağı çalmakla tehdit ediyor bizi.. Ne gülüyoruz Yarrabbim..
Sevgili magazinkolik?çiler.. Gördüğünüz gibi anıların tamamını yazmaya kalksak roman olur hem de kimbilir kaç ciltlik bir roman?.. İlhan?la tek yurt dışı gezimiz Bulgaristan?ı anlatmıyorum bile.. 'Altın Orfe Müzik Festivali? için gittiğimiz Slançev Briag?da yaşadığımız birbirinden ilginç günler ve geceler, rahmetli Şenay Yüzbaşıoğlu ile geçen anılar.. Neler neler..
Türkiye?den ayrılmadan önce TV?de başrollerinde Gülşen Bubikoğlu, Perran Kutman ve Münir Özkul?un oynadıkları bir film izlemiştim.. Bir gemide seyahat ediyorlar.. Gülşen?le Perran kendilerini zengin gösterip zengin koca arayan bir ana-kız.. Yemekte, zengin sandıkları Münir Özkul?la sohbet ediyorlar. Münir Baba?nın kafa iyi.. Perran?a soruyor:
-Eşiniz geziye gelmedi mi?
-Eşim rahmetli oldu efendim..
-Peki rahmetli hayattı mı?..
Bulgaristan gezisi boyunca dilimizden düşmeyen espri: 'Rahmetli hayatta mı?..?
İlhan?la dostluğumuzun 40. yılı bu yıl.. Onu tanımaktan, onunla dost ve arkadaş hatta kardeş olmaktan, onu biriktirmiş olmaktan dolayı öyle mutluyum ki..
Üstelik 40 yıldır tanıyıp da.. Hala hayatta olan.. Nice rahmetli ortalıkta dolaşırken..
ÇOK YAŞA İLHAN..