‘Araba Sevdası’, Recaizade Mahmud Ekrem'in tam 118 yıl önce 1898 yılında yayınlanan romanıdır. Bu eser, Türk edebiyatında ilk realist roman örneği olarak kabul edilmektedir.
Bir devlet memurunun oğlu olan Bihruz Bey yarım yamalak bir öğrenim görmüş, 23-24 yaşlarında bir gençtir.
Babası ölünce, annesiyle kendisine 28 bin liralık bir servet kalır. Yazları Çamlıca'da, kışları Süleymaniye'de oturur. Bütün merakı pek zarif arabasıyla gezinti yerlerinde dolaşıp kendini göstermek, herkesten daha şık giyinmek, Türkçe cümleler arasında Fransızca sözcükler kullanmaktır.
Berber, garson, terzi ve kunduracılara, Fransızca konuşur. Çalışmakta olduğu işyerine ara sıra uğrar.
Bir gün yine arabasıyla Çamlıca'da dolaşırken, yepyeni bir arabada çok güzel bir sarışın kıza rastlar, hemen aşık olur.
Bu, Periveş adlı bir kadındır. Bihruz Bey, kıza çiçek sunar, ertesi hafta arabasına bir mektup atar. O günden sonra da kızı bir daha görmez. Onu çok yüksek bir aileden zanneder, türlü türlü hülyalara kapılır..
Günümüzün ‘Araba Sevdası’ ekranda ‘Var mısınız Yok musunuz’ ve ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’ yarışmalarında devam ediyor.. Gencecik kadınlar erkekler bir araba uğruna ne cambazlıklar yapıyor hep birlikte görüyoruz..
Bir başka ‘Araba Sevdası’ da günlük hayatımızda devam ediyor.. İşte geçen haftadan medyaya yansıyan ve okuyan izleyen herkesin sinir kat sayılarını zıplatan iki ‘sevda’..
‘Aman Koltuklarım Kirlenmesin’
Adıyaman’da Kahta-Siverek karayolu Narince köyü civarında meydana geldi. Mehmet K. yönetimindeki 34 KS 6809 plakalı otomobil ile Mustafa O.'nun (14) kullandığı bisiklet çarpıştı. Çarpışma sonucu bisiklette bulunan Mustafa O. ile Hüseyin O. (13) ağır yaralandı.
Otomobil sürücüsü, yaralı çocukları 'aman koltuklar kirlenmesin, kan bulaşmasın' diye arabanın bagajına koyarak, Narince köyündeki Acil Sağlık İstasyonu’na götürdü. Yaralı iki çocuk buradan ambulanslarla Kahta Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Yaralılardan Hüseyin O. yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.
Bu sürücünün adı Hüseyin O. yazılıyor, Hüseyin O.Ç. okunuyor (aman yanlış anlaşılmasın Hüseyin Olgun Çocuk)..
‘Aman Camım Kırılmasın..’
Almanya'dan tatil için Bursa'ya gelerek tarihi yerleri gezen gurbetçi aile Yeşil Türbe önündeki otoparkta araçlarından indikten sonra anahtarı içeride unutup kapıyı çekti.
Ve kapılar kilitlendi. Adamlar 5 aylık evlatlarını arabada bırakıp türbeyi ziyarete gitti.. Kim bilir neler için dualar etti… O sırada otomobilde kalan 5 aylık dünya güzeli can çekişiyordu..
Az sonra ana-baba geldi.. Araç içerisinde kalan 5 aylık bebek için seferber olan çevredekilerin "camı kıralım" teklifine kulak asmayan baba M.C. ‘Şimdi cama yazık olur, çilingiri bekleyelim’ dedi..
Polis de itfaiye de adama söz dinletemedi.. Talihsiz bebek yarım saat sonra sıcaktan bitkin düşmüş şekilde kurtarıldı çilingirin sayesinde.
Bu arada baba M.C. gazetecilere tepki göstererek çekim yapmalarına engel olmaya çalıştı. Araçtan hemen çıkarılan Minik Ahmet'e sağlık ekipleri tarafından ilk müdahale yapıldı.
Evet bu ‘araba sevdalısı’nın adı M.C. yazılıyor, M.C.O.Ç. okunuyor (aman yanlış anlaşılmasın O.Ç. = Olgun Çocuk)..
Ben mi?.. O.Ç. takısını dibine kadar doğru anlıyorum arkadaş, varsın uğraşsın bu iki O.Ç. benimle…
Hatta AMK diyorum..
AMK = Ama Midem Kaldırmıyor!
Kraket Değil Klaket.. Felaket, Felaket!
E yani bir ‘yuh’unuz da sana sevgili Magazin D sunucusu Sibel Arna.. Bir sinema oyuncusu evleniyor.. Düğün davetiyesini klaket şeklinde yapmış.. Kızımız; açık yüreklilikle ‘Doğrusu bunu biliyorum da adını bilmiyorum’ diyor..
Kamera arkasından ‘Klaket’ diye sesleniyorlar.. Yanlış anlıyor ‘Hah kraketmiş, kraket.. Evet kraket şeklinde bir davetiye yaptırmışlar’ diyor.. Ama canım kardeşim sen koskoca moda & magazin gazetecisisin.. Bunu bilmek zorundasın..
Klaket Nedir? Filmler bir çok plandan oluşur. Her plan çoğu zaman birden fazla çekilir. Film bitene kadar bu çekim sayıları yüzlerce video parçasını oluşturur.
Klaket her çekim öncesinde görsel olarak çekimi yapılan sahnenin-planın detaylarını içerecek şekilde üzerine notlar alınarak kameraya tutularak montaj aşamasında o filmin hangi parçaya ait olduğunun anlaşılması sağlayan bir tahta parçasıdır.
Bu Nasıl Bir Evlat Sevgisidir?
Kanal D; ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’de kadınlar, bilmem kaç metre ötedeki bir sepete ellerindeki topları atmaya çalışıyor.. Erkekler bi heyecanlı bi heyecanlı.. Ama aralarında bir çift var ki; Zeynep- Sezer Aydoğan çifti.. Dağlara taşlara; evlerden uzak!
Hatun; 30’unda cilt bakım uzmanı, Erkek; 34’ünde galerici.. 10 yıllık evliler..
Hatun geçiremedikçe.. Erkek yanda krizler geçiriyor.. Ve erkek sonunda kadınını nasıl motive edeceğini buluyor:
‘Aşkımmmm farz et, çocuklarımız denizde boğuluyor, sen de onlara can simidi atıyorsun…’
Hay ben senin evlat sevgine sıç… Eee sıçrıyım.. İki de parande atayım.. Sonra düz koşu yapayım.. Oha lan o nasıl bir motive..
Peki Möö Bey (sahici mööö’lerden özür dilerim), böyle bi durum olsa, çocuklarına karının can simidi atmasını mı bekleyeceksin? Sen öyle möö möö kenarda mı oturacaksın..
Yuh!
RTÜK; bu programa da bi el atsan diyorum.. İnsanın ruh sağlığını acayip tehdit eden görüntüler ve davranışlar var..