BU NE BİÇİM SON BÖYLE!

Erol IŞIK

Ahu Tuğba… Bir dönemin vamp sinema sanatçısı… Dahası öyle diğer sanatçılar gibi kaprisi olmayan, gazetecilerle ve çevresindekilerle hep dost, imkânı oldukça da yardımsever biri. Hem de öyle böyle değil, yardım isteyenlere neredeyse “hayır” diyemeyen biri.

Ama birçok Yeşilçam oyuncuları gibi gününü gün etmemiş, filmlerden kazandığı paralarla yatırım yapmış, Amerika’da çalışmamasına rağmen kızı ve kendisinin geçimini sağlayacak bir geliri garanti etmiş biri.

Yaklaşık 15 yıl boyunca çalışmadan kızıyla birlikte Amerika’da yaşayan Ahu Tuğba, Amerika ve Türkiye’deki yatırımları sayesinde kimseye muhtaç olmadan hayatını geçirdi. Son dönemde koah hastalığıyla mücadele eden ve yaklaşık bir ay önce yaşama veda eden Ahu Tuğba, geçtiğimiz günlerde Türkiye’de toprağa verildi.

Yeşilçam döneminde birlikte oturup kalktığı, setleri paylaştığı, hayatının bir döneminde en azından sohbet ettiği sanatçı arkadaşlarından sadece birkaçının katıldığı cenaze töreniyle toprağa verilen Ahu Tuğba, kime sorsan “Çok iyi bir insan”dı!

* * *

İşte o iyi insan, herkese “Çok iyi biri” olarak tanıttığı kızı tarafından yatağında ölü bulundu. Evinde oksijen tüpü olması gereken ancak olmayan Ahu Tuğba, “koah” hastalığı nedeniyle belki de nefes almakta zorlanarak ruhunu teslim etti.

Kimilerine göre son günlerinde ya da son anlarında şiddet görmüştü ve bu yüzden otopsi yapılması gerekmişti. Amerika’da otopsi süreci çok uzun sürüyordu ve bu yüzden cenazesinin Türkiye’ye gelmesi yaklaşık bir ay sürdü.

Oysa otopsi süreci olmasa belki de çok kısa sürede Türkiye’ye getirilecek ve toprağa verilecekti. Kızı Anjelik, otopsi yapılmasını kendisinin istediğini açıkladı. Neden otopsi istemişti, hiç belli değil. Bu konudaki soruları da cenaze töreninde cevapsız bıraktı.

Cenazede söyledikleriyle de “İyi bir evlat” portresi çizmeye çalıştı. Her cümlesinin başında “Dini bütün” bir evlat olduğunu, annesinin ona ilk önce “Ayet-el Kürsi”yi öğrettiğini, her ne kadar sanatçı olsa da Ahu Tuğba’nın pijamalarıyla kendisini bekleyen bir “anne” olduğunu söyleyip durdu.

Oysa magazinci dostlarının Türkiye’ye getirmek için seferber olduğu Ahu Tuğba’nın cenazesi, sadece otopsi için değil Anjelik’in ABD pasaportunun çıkması için de bekletildi. Belki de daha önce Türkiye’ye getirilecekken pasaport süreci nedeniyle Ahu Tuğba’nın cenazesinin gelmesi yaklaşık bir ayı buldu.

* * *

Sadece otopsi ve pasaport süreci değil, bir de mali konular devreye girdi. Yeşilçam’da film çevirdiği dönemden arkadaşı Nuri Alço, “Ahu Tuğba’nın parası var, bildiğim kadarıyla banka hesabında 27 bin doları var.” açıklamasını yalanlayan Anjelik, Nuri Alço’nun annesinin parasının miktarını bilmesini hiç hoş karşılamadı.

Üstelik cenazenin Türkiye’ye getirilmesi için gerekli parayı vereceğini açıklayan Kalyon Holding’in sahibi Orhan Cemal Kalyoncu’nun yaptığı yardımı da küçümseyen açıklamalarda bulundu.

Kameralar karşısına “Dini bütün” ama Amerikan kültürüyle yetişmiş bir genç kız olarak geçen Anjelik, açıklamalarıyla da “İki kültür arasında” kalmış bir genç olarak hafızalara kazındı. Oysa annesi Ahu Tuğba, daha önceki açıklamalarında hiç de öyle anlatmamıştı. Onu çok iyi yetiştirdiğini, eğitiminin çok iyi olduğunu söyleyip durmuştu.

“Teşbihte hata olmaz” ama hani derler ya, “Söz biliyorsan söyle, inansınlar; bilmiyorsan söyleme, seni bir adam sansınlar…”

Belki de Anjelik, hiçbir açıklama yapmasa annesinin anlattığı şekilde hafızalarda kalacaktı.

Ama hiç de öyle olmadı.

* * *

Ölenin ardından kötü konuşmak olmaz ama özetle; Bir dönemin Yeşilçam yıldızı Ahu Tuğba, hafızalarda yer ettiği gibi çok iyi bir oyuncu, çok iyi bir dost, çok vefa duyulan bir sanatçı olarak son yolculuğuna uğurlanamadı.

Vefasız dostlarının cenaze törenine katılmaması da cabası…

Hem ölümü hem Türkiye’ye getiriliş öyküsü hem kızı Anjelik’in tutarsız açıklamaları hem de cenaze töreni Ahu Tuğba’ya yakışmadı.

Kimin bedduasını aldı bilinmez ama cenazesi bir aya yakın toprağa bile giremedi.

Böyle bir sonu hak etmemişti belki ama ona hiç yakışmadı…

Kalın sağlıcakla.