CEM KARACA & MOĞOLLAR.. VE 44 YIL ARAYLA YAZILAN 2 KONSER YAZISI!

Hulûsi TUNCA

HEY demek; müzik demekti.. HEY demek özel müzikal röportaj demekti.. HEY demek özel konser yazıları idi.. HEY demek müzik dünyasından en son haberler demekti..

 Ve ne mutlu bana ki bu HEY denilen efsanenin muhabirlikten, genel yayın yönetmenliğine kadar her kademesinde çalışarak Guinness’e girmeye hak kazandım mı bilemem ama bugün yaş ortalamaları 55- 60 olan müzikseverlerin ve müzik adamlarının yüreklerine girdiysem ne mutlu bana..

HEY’deki ilk imzalı yazım; Cem Karaca & Moğollar’ın İstanbul Fitaş sineması konseri idi.. Yazarken nasıl da keyiflenmiştim.. Özellikle de Taşra’daki okur da keyiflenmiş olmalı ki, yazının yer aldığı dergi çıktıktan sonra Anadolu’dan şöyle mektuplar almıştım: ‘Kalemine sağlık, konseri izlemiş kadar olduk..’ HEY’de konser yazısı yazmayı HEY’deki ağabeylerimden öğrenmiştim.. Ve yıllarca yazdım..

Sonra.. Oktay Akbal’ın dediği gibi; önce ekmekler bozuldu.. Sonra bizim meslek.. Konser vardı ama artık ne yazık ki o konserleri yazacak muhabir kalmamıştı.. İlk aklıma gelen; 25 yılımı verdiğim koca Milliyet.. İlhan İrem’in yılda bir kez verdiği konserini sayfalarına taşırken, konserden çok siyah ojeleri ile ilgilendi İlhan’ın.. Bir başka amiral gemisi; Edip Akbayram’ın çok sık olmayan ender dinletilerinden birini okurlarına aktarırken, türkülerinden çok ön sıradaki mini etekli mankenlerle ilgilendi.. Örnekler yüzlerce..

Ve benim ilk konser yazımın konusu; Cem Karaca & Moğollar, 44 yıl önce benim yazdığım konseri bir kez daha yineledi sevgili İzzet Öz’ün çıkardığı albüm sayesinde.. (Not: İzzet Abi’ye ayrı ve de özel bir teşekkürü başka bir yazıda edeceğim..)

Konser sonrası gazetelere yutarcasına bakmaya başladım.. Çok merak ediyordum Cem Karaca’sız, Engin Yörükoğlu’suz, konser nasıl geçti, gazetecilerimiz bu özel heyecanı yaşayabildi mi diye.. Yok arkadaş; o dediklerim çoktan ölmüş, helvaları bile yenmişti.. Derken, dün internette o geceye ait bir İzzet Öz resmi ararken..

Tanrım o da ne.. Benim yıllar önce Hey’de attığım başlığa benzer bir başlık.. Benzer konser fotoğrafları.. Ve bir solukta okuduğum bir konser yazısı.. Yoksa,  hasta olmama rağmen gittim, gene de konseri izleyip ben mi yazdım diye bir düşündüm.. Yok be o kadar yaşlanmadık daha.. Yazının üzerine baktım:

MAHMUT SARAL

TeknoKulis'te yazar, kedisever, Doom kolleksiyoncusu, Barış Manço ve Guns N' Roses delisi, DeliKasap'ta minik, Takas Pazarı'nda Nadir Plak

Benim 22 Kasım 1972’de yazdığım Cam Karaca & Moğollar konseri, bu kez de 13 Mart 2016’da yani tam 44 yıl sonra sevgili Mahmut Saral’ın kaleminden turkgitar.net sitesinde hayat buluyordu..

Şimdi sizleri yıllardır hasret kaldığımız konser yazılarından biri ile baş başa bırakıyorum.. Ellerine ve yüreğine sağlık Mahmut Saral..

 

CEM KARACA VE MOĞOLLAR’DAN ÇOK ÖZEL BİR GECE

Moğollar, 11 Mart Cuma akşamı Zorlu Performans Sanatları Merkezi`nde idi. Cem Karaca da oradaydı fötr şapkası ve işçi tulumuyla; Barış Manço da oradaydı yüzükleri, dalga dalga saçları ve bıyıklarıyla. Engin Yörükoğlu da gülümsüyordu uzaklardan sanki çok yakınmışçasına, Panço lakaplı Mithat Danışan da ve daha nice değerli isimle birlikteydik. Taner Öngür'ün sahnede dediği gibi, "Herkes sanki aynı gruptaydı..."

11 Mart Cuma akşamı, 43 yıl sonra çıkagelen ve kısa sürede tükenip ikinci baskısı için çalışmalara başlanan "Cem Karaca - Moğollar - 2.2.1973 Ankara" albümünün lansman konseri gerçekleştirildi. Salonda yüzlerce müziksever, İzzet Öz'ün keyifli sunumu, sahnede birçok dev isim, her şarkı için perdeye yansıtılan görüntüler, fotoğraflar ve gökteki yıldızların bile sönük kaldığı performanslar. Kesinlikle unutulmayacak ve eşine rastlanılmayacak bir gece oldu.

Moğollar, geleneği bozmadı ve konsere "Ağrı Dağı Efsanesi" ile giriş yaptı. Bu gece setlist'te lansman albümünden de şarkılar olduğu için Ağrı Dağı Efsanesi bu kez kısa tutuldu. Ardından  "Devlerin Aşkı", "Dila Hanım", "Selvi Boylum Al Yazmalım" gibi klasikler arka arkaya geldi. Her biri Türkiye sinema tarihine de ayrıca damga vuran bu besteler, Cahit Berkay'a ait ve Moğollar yorumu gerçekten harika.

Bu arada, Cahit Berkay'ın bu konserde kullandığı beyaz Gibson Les Paul gitarı ve Taner Öngür'ün özellikle lansman albümü şarkıları için tercih ettiği Beatles bass denilen 2011 model bass gitarı muhteşemdi. Ve bir de davul vardı, ama ne davul!

Ülkemizin en önemli müzisyenlerinden Ayzer Danga, özellikle 70'lerde Moğollar ve Erkin Koray ile birçok başarılı işe imza attı. Bu konsere yıllar sonra sırf Ayzer Danga'nın performansını izlemek için gelen arkadaşlarım da vardı.

Usta sanatçı, Moğollar'ın ilk etap performansı tamamlandıktan sonra Ankara albümüne geçiş yapılmasıyla birlikte sahneye adım attı ve alkış tufanı koptu. Gördük ki yıllar geçse de kalite eskimiyor. Daha performansına yeni başlamışken öyle davul soloları attı ki refleksleriyle parmak ısırtmadı, parmak yedirtti adeta!

Ek olarak, Ayzer Danga ile Moğollar'ın davulcusu Kemal Küçükbakkal, konserin son şarkılarında birlikte performans sergileyerek izleyicilere çift davul güzelliğini de sunmuş oldu.

Ufak bir hatırlatma yapmak gerekirse, YouTube'a giderek Erkin Koray'ın "Cemalım" klibini izleyebilirsiniz. Ve oradaki davula dikkat edin. O davul, Ayzer Danga'nın ilk davuluydu ve cuma akşamı gerçekleştirilen konserde o da vardı!

Ayzer Danga'nın 70'li yıllarda kullandığı ve daha sonra bir müzisyene sattığı davul, cuma akşamı gerçekleştirilen konser için sahnedeydi. Bu davulun son sahibi, Moğollar'ın solisti Emrah Karaca'nın arkadaşıydı ve Karaca, özel bir rica ile bu davulu bu güzel geceye kazandırdı. Biraz da geçmişe gidecek olursak...

Cahit Berkay'ın anlattığına göre bu davul, zamanında Barış Manço'nun da yardımıyla Belçika'nın Liege şehrinden alınıp Türkiye'ye getirilmiş, ama bu pek de kolay bir süreç olmamış. Berkay, çeşitli aksilikler sonucunda cebinde parasız, tıkış tıkış dolu bir trende 3 gün boyunca sehayat etmek zorunda kalmış ve evet, bu davul da yanında.

Berkay, yanında getirdiği yemeklerin küflenmesi ve cebinde de para olmaması sebebiyle aç kaldığı için trende yemek yiyenleri görünce şöyle bir çözüm geliştirmiş: "Çıkardım çantamdan sazımı ve çalmaya başladım. Herkes beni hippi sandı, ama ben Türküm diye bağırdım. Performansım hoşlarına gitmiş olacak ki herkes yemek ikram etti ve açlık problemini böyle çözdüm."

Gecede Ankara albümünden şarkılar, Emrah Karaca'nın sesiyle yeniden hayat buldu. "Deniz Üstü Köpürür"e sıra geldiğinde, Cahit Berkay'ın elinde bir de yay göründü. Tıpkı albümde çaldığı gibi sahnede de gitarı yayla çalarak kendine has yorumunu yansıttı. Ve sıra gelmişti "Ala Geyik Destanı"na. Yani albümün en uzun ve en etkileyici şarkısına. Öyle ya, bu bir şarkı, bir öykü, bir uzun hava, hatta daha fazlası. O yüzden Cem Karaca'nın da o etkili sesini duymalıydık. Öyle de oldu. Şarkının bazı bölümlerinde herkes sustu, sadece Cem Karaca söyledi. Bu sırada mikrofonda Karaca'nın fötr şapkası vardı. Etkileyici dakikalardı.

Gecenin özel konuklarından biri, Fuat Güner idi. 60'lı yıllarda Kaygısızlar grubunda müzik yapan ve daha sonra birçok isimle çalışmalar yaparak başarılı işlerini MFÖ grubunda da sürdüren Güner, ilginç bir anısından söz ederken herkesin bir dönem Taner Öngür'ün öldüğünü düşündüğünden bahsetti. Cahit Berkay da bu isimlere dahildi. Tabii o sıralar yurt dışında konserler ve albümler için arayışlar da var. Haber almak zor olabiliyor ve bu söylentiler çıktıktan 1-2 yıl sonra, Fuat Güner'in ofisinin kapısı çalınmış. Gelen Taner Öngür. Fuat Güner şok geçiriyor ve "Sen ölmedin mi ya?" diyor. Öngür'ün cevabı ise basit, "Yooo..."