Müzisyen Ceylan Ertem, yeniden tv Youtube kanalında Ayşegül Doğan, Yıldırım Türker ve Hale Şerif’in birlikte hazırladığı "İtirazım Var" programına konuk oldu.
Ertem programda, itirazlarını, pandemide müzisyen olmayı ve yeni çalışmalarını anlattı.
"SAVAŞA HAYIR DUYGUSU HER ZAMAN İÇİMDE VAR"
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye, gazeteci ve yazarların tutuklanmasına, özgür olmamaya, iklim krizini umursamayan popülist liderlere, hayvanları öldürenlere itirazı olduğunu belirten Ertem, şunları kaydetti:
"Ben de çocukken, 'gitarımı çalacağım, şarkılarımı yazacağım, aman da hayat ne kadar güzel olacak' diye düşünüyordum ama böyle bir memlekette, dünyada yaşıyoruz.
Elbette ki çok yoğun baskılar hissediyoruz. Özgürlükler kısıtlanıyor. Benim özgürlüğüm olmasa bile başka birisinin özgürlüğü kısıtlandığında tabii ki ses çıkarmak istiyorum.
Politik mesajlar veren müzisyen gibi anılmak istemiyorum ama ne yazık ki çimdikleniyorum, bana da tokat atılıyor ve ben de bağırıyorum.
Konserlerimde de bahsediyorum bütün bu mevzulardan. 23-24 yaşımda da öyleydim.
O zaman Trump’tan değil de Bush’tan bahsederdik. Hiç kimse beni tanımıyorken, o sırada çaldığımız kulüpte 5 kişi vardı, ama ben, 'gelme Bush!’ diye başlardım.
Öyle bir tipim, o yangın var içimde. Bir adalet, bir kardeşlik duygusu, 'savaşa hayır’ duygusu her zaman içimde var.
Kendimi tuttuğum halde bu kadar, acaba kendimi tutmasam ortalık ne olacak.
Herkes bu baskı ortamında bana 'aman Ceylan, dursan bir dakika’ diye tavsiye ediyor ama o tavsiyelere de tabii ki uyamıyoruz. Orada birileri acı çekiyor."
"ACABA TUTUKLANIR MIYIZ, BAŞIMIZA BİR ŞEY GELİR Mİ DİYE DÜŞÜNMEMELİYİZ"
Mevcut ortamda herkesin diken üstünde olduğunu belirten Ertem, "Herkesin, karikatüristlerimizden ressamlarımıza, heykeltıraşlarımızdan dansçılarımıza, hepimizin özgür bir şekilde düşüncelerimizi, yaşadıklarımızı, başkalarının yaşadıklarını kâğıda, resme, sese harekete dökebilmesinden yanayım.
'Acaba tutuklanır mıyız, başımıza bir şey gelir mi, savcılığa çağrılır mıyız, tepki alır mıyız, linçlenir miyiz, konsere korumayla gider miyiz, heykellerimiz kaldırılır mı, resimlerimiz yırtılıp atılır mı, filmlerimiz yakılır mı’ diye düşünmemeliyiz.
Çok insan, çok müzisyen, çok sanatçı kendini geri tutuyor korkudan.
Korkuyoruz, 'onlar korkak’ falan demiyorum, çünkü ben de korkuyorum" dedi.
"BEN HRANT DİNK İÇİN ŞARKI SÖYLEYEBİLMELİ, UĞUR MUMCU'DAN BAHSEDEBİLMELİYİM SAHNEDE"
"Artık bu ülkede yaşatmayacağız Ceylan Ertem’i", "Konserine geleceğiz, sana şunu yapacağız, edeceğiz" ve "Şuraya giremezsin, şu şehre giremezsin" gibi mesajlar aldığını, bu nedenle bazı konserlerine korumayla gitmek zorunda kaldığını aktaran Ertem:
"Artık böyle cımbızla ‘acaba burada hükümete, devlete, askere, polise, şuna buna bir laf mı etmek istedi, bu şarkı onu mu anlatmak istiyor’ falan diye durmadan bizi şikâyet edip duruyorlar.
Bu korkunç bir şey. Artık buralara mı geldi mevzu?
Biz müzisyenler olarak içimizden ne geliyorsa, neyin acısını yaşıyorsak, neden yana şikâyetimiz varsa, neye itirazımız varsa mutlaka bunu rahatça, özgürce dile getirebilmeliyiz. Yuhalamalı, alkışlamalıyız biz de.
Neşemizi halaylar çekerek, çiftetelli oynayarak, acayip danslar ederek sahnede kutlamalıyız ya da ağıtımızı yakabilmeliyiz. Bunlar için izin almamalıyız.
Ben Hrant Dink için şarkı söyleyebilmeliyim; bunun acısını çektim, bunu bir tokat gibi yaşadım.
Uğur Mumcu’dan bahsedebilmeliyim sahnede. ‘Ne demek, sen Uğur Mumcu’dan bahsedemezsin’ denmemeli bana.
Bunları ben çok yanlış buluyorum. Bilmem, ya da kadına şiddetten bahsedebilmeliyim.
Kadın arkadaşlarımı anabilmeliyim. Zaten birçok savcımız bunları ciddiye almıyor.
‘Tabii ki müzisyenler bunlardan bahsedebilmeli’ deniyor ve konu kapanıyor.
Burada neden devlet üzerine alınsın ki böyle bir şeyden bahsedersem? Devletin bir suçu olmalı ki, bundan yana bir dert olsun…"
"SENDİKAMIZ OLMAMASI BİZİM EN BÜYÜK EKSİĞİMİZDİ"
Pandemi süresince müzisyenlerin desteklenmediğini, bu nedenle bu işle uğraşanların intihara varan büyük bunalımlar yaşadığını söyleyen Ertem, bir müzisyenin ekonomik durumunun kötüleşmesinin beraberinde birçok insanı etkilediğine dikkat çekti:
"Müzisyen, menajer, şoför, asistan, rodi, müzisyenin çıktığı mekânda çalışan personeller, o akşam sokakta simit ya da badem satan çocuk bile para kazanamıyor.
20 değil belki 30-40 kişi para kazanamıyor. Çok daha büyük isimler var; Tarkan, Kenan Doğulu, Sertap Erener…
Bu isimler konser veremediği zaman o kadar büyük bir sıkıntıya giriliyor ki, bunları toplumun öğrenmesi, bilmesi gerekiyor."