Yeni kitabının hikâyesini izleyicilerle paylaşan Dan Brown, Robert Langdon’lı yeni kitabı hakkında tüyolar da verdi…
New York Times'ın en çok satanlar listesinin bir numaralı yazarı Dan Brown'ın ilk resimli ve sesli çocuk kitabı Hayvanlar Senfonisi, Eylül ayı itibariyle kitapçılardaki yerini aldı.
Dan Brown, başarılı sunucu, yazar ve sağlıklı yaşam koçu Ece Vahapoğlu ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Online gerçekleşen etkinlikte kitabı hakkında bilinmeyenleri ve yazarlık serüveniyle ilgili merak edilenleri paylaşan Dan Brown, pandemi döneminin kendisi için çok zor geçmediğini belirtti ve “Bir yazar olarak zaten evde, tek başıma çalışıyordum. Sadece seyahatlerime ara vermek zorunda kaldım,” dedi.
“Yazmaya 5 yaşında başladım”
Çocukluğuyla ilgili açıklamalarda bulunan Brown, “Küçüklüğümde evimizde televizyon yoktu, onun yerine klasik müzik dinler, çocuk kitapları okurdum.
Annem profesyonel bir müzisyen… Benim müziğe olan tutkum da çocukken başladı.
Günlük yaşantımda da her gün piyano çalıyorum. Piyano çalmak romanlarımın kurgu dünyasından beni gerçek dünyaya geçiriyor.
Çocukken mimar olmayı hayal ederdim. Çizimim kötü diye vazgeçtim.
Aynı zamanda öğretmenliği düşünüyordum. Bir dönem öğretmenlik de yaptım
5 yaşındayken hikâye anlatmaya başladım. İçimde bir çocuk var.
Daha önceki romanlarımdan farklı bir şey yazmak, çocukluğuma gitmek istedim. Bu nedenle ‘Hayvanlar Senfonisi’ni yazdım,” dedi.
Yeni kitabında 86 müzisyen, 4 kişilik teknik ekip ve illüstratör ile çalıştığını vurgulayan usta yazar, “Ben 7 yaşında olsam ne okumak isterdim dedim ve bu kitapta onu yazdım.
Kitap, biz yetişkinlerin de bildiği ama unuttuğu şeyleri içeriyor. Çocuk kitabında kodlara yer verdim.
Çocukken de kod çözerdim. Ailem çocukken yılbaşında hediye yerine bize önce kod verirdi ve biz çözmeye çalışırdık.
Hediyeye bu şekilde ulaşırdık. İnsanın doğasında var kodu çözmek.
Çocuklar yaşlarına göre kitaptaki kodları çözebilirler. Kitap içerisinde birçok kod yer alıyor,” dedi.
Evinin en özel kısımlarını dünyada ilk kez Türk okurlarına gösteren Brown, kütüphanesinde 5 yaşındayken yazdığı ilk kitabını ve “Da Vinci Şifresi” ve “Melekler ve Şeytanlar” gibi en ünlü romanlarının ana karakteri Robert Langdon’a ait eşyaları paylaştı ve “ilk kez bir röportajda bunu gösteriyorum,” dedi.
“En sevdiğim şehir İstanbul”
Dünyada en sevdiği şehrin İstanbul olduğunu söyleyen Brown, “Sevgili yayıncım ve benim için bir aile olan Altın Kitaplar’ın davetiyle geldiğim İstanbul, iki kıtayı birbirine bağlayan, 3 imparatorluğa başkentlik yapmış, içinde Ayasofya’yı barındıran müthiş bir şehir.
Yayıncımın rehberliğinde İstanbul’da müthiş zaman geçirdim.
İstanbul’da harika bir mutfak, sanat ve tarih var. Bu nedenle benim için çok özel.
Bana dünyada en sevdiğin şehir neresi diye sorduklarında hâlâ İstanbul diyorum,” dedi.
Hazırlık aşamasındaki yeni kitabından da söz eden yazar, “Yeni kitap Robert Langdon serisi üzerine…
Hikâye bu kez biraz farklı, Langdon’ın daha önceki kitaplarında yer alan bir karakterle 3 senedir ilişkisi var.
Kitabın araştırma sürecini pandeminden önce seyahatlerle yapmıştım; şimdi her sabah 4’te yazı odamda yeni kitabı yazıyorum.
.Kitaplarımı film olarak görmek oldukça ilginç olabiliyor.
Kitapta birçok şeyi çok daha fazla detaylı anlatma şansım oluyor. Filmlerdeyse biraz daha hızlı işlenebiliyor,” dedi.
Kendisi de yazar olan Ece Vahapoğlu Dan Brown’a nerede ve nasıl yazdığını da sordu; ünlü yazar Brown “Akşam 10’da uyuyup sabaha karşı 4’te uyanıyor; internet ve telefondan uzak üst kattaki çalışma odama geçiyorum; 5-6 saat boyunca romanımı yazıyorum.
Yazarken kahve, matcha çayı ve ıspanaklı ve yaban mersinli smoothie içiyorum.
Uzun saatler hareketsiz kaldığım için de her gün egzersiz yapıyorum,” diye yazma ortamını anlattı.