‘’Ebru olmaktan mutluyum.’’
Son 3 yılın çok zorlu ve hızlı geçtiğini söyleyerek sözlerine başlayan Ebru Şallı Akkuş, küçüklüğünden itibaren hep güçlü göründüğünü, etrafındaki herkesin onu güçlü gördüğünü ve sürekli çalıştığını dile getirdi.
16 yaşında fotomodellikle başlayan iş serüvenini anlatırken sahne ve ışıkların her zaman ilgisini çektiğini ve sanata ve beslenmeye küçük yaşlardan itibaren ilgi duyduğunu söyleyerek:
‘’Ben Ebru Şallı Akkuşolmaktan çok mutluyum. Arkaya baktığımda çok güzel zaman, güzel bir hayat geçirdim.’’ dedi.
‘’ 1 günde ünlü oldum.’’
Gökhan Çınar’ın hayatının kırılma noktasını sorması üzerine tanınmaya başladığı dönemi anlatan Ebru Şallı Akkuş, ünlü olduğunda hayatının bir günde değiştiğini, o yıllarda bu ünü yaşadığı için şanslı olduğunu ve 1 günde ünlü olduğunu dile getirdi.
‘’40 yaşında ünlü olan biri ile çocuk yaşta ünlü olup bu zamanlara gelmek bence çok farklı şeyler.
Evlendim, boşandım. İki tane çocuk doğurdum, bir sürü iş yaptım.
Arkama baktığım zaman yaptığım hiçbir şeyden pişmanlık hissetmiyorum. Arkama bakmıyorum zaten, önüme bakıyorum.’’
‘’Sezen Aksu kızıyım.’’
Katarsis’in, Hayatımı Değiştiren Şarkı bölümünde ise Sezen Aksu’nun Küçüğüm şarkısını söyleyen Ebru Şallı Akkuş: ‘’Tam bir Sezen Aksu kızıyım, onunla büyüdük.
Çok severim. Küçüğüm şarkısı beni büyüten şarkıdır. O zamanlar o şarkıyı dinlediğimde evrenin çok büyük bir parçası gibi hissediyordum kendimi.
Yeni yeni kendini ve benliğini kabullenmen, kişiliğinin oturması, kendine ve herkese bazı şeyleri kabullendirmen…
Yoldaştı bu şarkı, iç çekerek dinliyorduk ve hala da öyle.
‘’Boşanmanın kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum.’’
Gökhan Çınar program esnasında:’’ Beraber dünyaya iki tane çocuk getirme kararı verdiğiniz bir dönem var.
Hala anne babalığı paylaştığınız için de burada keyifle andığım Harun Tan var o dönemde.
Belki iki kişinin arasındaki ilişki bitiyor ama anne babalık ilişkisi devam ediyor.
Sizdeki yansıması nasıl, bunu nasıl yapıyorsunuz?’’ sorusu üzerine birlikte bu durumu çok güzel başardıklarını dile getirerek:
’’Bunu dışarıda kimsenin gözüne sokmadık. Herkes bilmez ama yansımanın da kötü olduğunu düşünmüyoruz.
Biz bunu iyi başardık çünkü anne baba boşanabilir ama sonuçta çocuklardan boşanmıyorsunuz.
Anne baba olmaya devam ediyorsun, ayrı ayrı evlerde.
Hayatlarını ayırıyorsun ama ortak buluşma noktası var.
Anlaşarak ayrıldıysan, sorun, kavga, gürültü, spesifik bir sorun yoksa bence çocuklar için şahane bir şey.
Hem annesi hem babası ile ayrı ayrı zaman geçiriyor, zaman zaman bir arada oluyor, kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum.
Bu pozitife çevrilebilir ki bizim çevirdiğimizi düşünüyorum.’’
‘’Aramızda yüksek miktarda aşk ve sevgi var.’’
2019 yılında Uğur Akkuş ile evlenen Ebru Şallı Akkuş, Gökhan Çınar’ın :
’’Sence sizin aranızda ne var?’’ sorusu üzerine:’’ Yüksek miktarda aramızda aşk ve sevgi var ama çok da iyi arkadaşız aynı zamanda.
Kötü günlerimizde de birbirimizin yanında olduk. Biliyorsunuz, kötü günler genelde insanlar tarafından tercih edilmez, kadın olsun erkek olsun kaçar genelde.
Birlikteliğimiz 4 yıl olacak. Zorlu bir 3 yıl yaşadım ve benimle birlikteydi.
Onun da zorlu günleri oldu ve ben de onun yanındaydım. Bu da iki insan arasında bağlayıcı bir unsur.
Bakışarak anlaşabiliyorsun, çok konuşmaya gerek kalmıyor.
Belli bir yaştan sonra olan evlilikler daha olgun ve daha güzel oluyor.’’ sözlerini dile getirdi.
‘’Hastane odası benim için cennet bahçesiydi.’’
Geçtiğimiz sene Nisan ayında oğlu Pars’ı 2.5-3 yıl boyunca mücadele ettiği lenfoma hastalığı nedeniyle kaybeden Ebru Şallı Akkuş, hastalık teşhisinin koyulduğu ilk anı, hastane ve tedavi sürecini, yaşadığı zorlu dönemi anlatırken gözyaşlarını tutamadı.
Ebru Şallı Akkuş, acılı dönemini şu sözlerle anlattı: ‘’Tanıyan Pars’tan çok etkilenirdi. Bu nasıl bir çocuk derlerdi.
Gerçek bir melekti. Bu hayatta bir melek doğurmuşum ve 9 yıl bir melek ile yaşamışım.
Duygusal ve çok yaşlı bir ruha sahip Pars. Herkese karşı çok ince, naif, kibar…
Her şeyi öğrenip öyle gelmiş bu dünyaya. Kimseyi kıramaz, azıcık üzüldüğü an onu toparlamaya çalışır, müthiş bir sevgi çıkıyordu içinden.
Böyle bir sevgiyi, yaşayan bir varlıkta görmek çok heyecanlandırıyor.
Hasta olduktan sonra bu durum daha yükseldi. Bu hastalığı yaşayan çocukların farkındalığı artıyormuş.
Pars hep başkaydı. Anlatması zor.’’
İki oğlu ile seyahatteyken Pars’ın boyun ağrısı yaşaması üzerine Türkiye’ye geldiklerinde tetkikler için hastaneye gittiklerini, doktorların 1 hafta çabalarına rağmen tam olarak sorunun ne olduğunu bulamadıklarını, kan tahlillerinin iyi çıkmasına rağmen ağrısında bir değişiklik olmadığını anlattı.
Ebru Şallı Akkuş, şu sözlerle devam etti: ’’Ultrasonda da çıkmadı fakat büyük bir EMAR çekildi ve o zaman öğrendik.
İlk duyduğunuz an bir annenin ya da babanın dünyasının yıkıldığı an…
Çok büyük bir acı. Üzerine titrediğin, canının, yavrunun, ölümcül bir hastalıkla yüz yüze olduğunu öğreniyorsun.
Meğer ağrıları zaman zaman yaşıyormuş ve geçer diye düşünüp söylemiyormuş bize.
İlk defa okulda ağladığı bir an oldu o dönem, ağrısı çok fazlaydı.
Çok hızlı ilerleyen bir türdü. 2.5 – 3 yıllık süreçte tedaviyi alıp, çok güzel cevaplar aldığımız dönemler oldu.
Cevap vermesi de büyük bir şeydi. Maalesef çok sinsi ve kötü bir tür olduğu için onlar genelde güzel cevap veriyor.
Bıraktığımız an ise tekrar hızlı bir şekilde atak yaptı. Her şey güzel gidiyorken, biz bitirdik ve iyi gidecek dediğimiz süreçte tekrar ağrılar başladı.
Doktor bu sefer aynı protokolü uygulayamayacağı için kemik iliği nakline geçmemiz gerektiğine karar verdi.
İlik arayışı zorlu bir süreçti ve dünyada biz bu iliği bulamadık. Dolayısıyla aile bireylerine bakıldı.
Hiçbirimizde uyan iliği bulamadık. Bende literatürde olmayan bir doku çıktı ve o doku Pars’ta da vardı, ama Beren’de, babasında veya büyük abisinde yoktu.
Doktor iliğiniz tutmuyor ama bu doku sizde var ve Pars’ta da olduğuna göre bir anlamı var dedi.
İlik dahil her şeyimi vermek istiyordum. İlik verdim. 3 yıl önce bu maskelere, bu kıyafetlere zaten alışmıştım.
Zor bir işlemdi ama Türkiye’de hocalarımız çok iyi. Çok başarılı bir nakil gerçekleştirdiler.
İlik yüzde yüz tuttu. Bu mutlu haberi alıp, evimize geçtik. Herkes çok sevindi ve artık bir şey olmaz dedik.
Olmayan çok var çünkü. B negatif kan bulmak çok zordu.
Bir yandan ünlü biri olmak zor ve çocuğa böyle bir anı bırakmak istemiyordum.
O yüzden kimseye anlatmadık, paylaşmadık. Her şeyi düşündüm.
O hastane odasında o kadar güzel günlerimiz geçti ki. O hastane odası benim için cennet bahçesiydi.’’
Hastane sürecinde oğlu Pars ile aralarında geçen duygusal bir diyalogu da anlatan Ebru Şallı Akkuş, Pars’ın kendisine ''Annecim ben senin hep böyle gülmeni, güzel olmanı istiyorum ve yaşlanmanı istemiyorum.’' dediğini ve Pars'ın isteğinin ise görünmez olmak olduğunu söyledi.
Ebru Şallı Akkuş: ‘’Pars görünmez oldu işte. Ben onun hakkında konuşurken her zaman böyle ağlamam, sık sık yanına giderim, güzel şeyler konuşurum, gülerim.
Acımı daha farklı yaşıyorum. Kimseye bunun hesabını vermek zorunda değilim. Benim onunla aramda olan diyalogu, duyguyu kimse bilemez.’’