Dünya Kupası?..
Hayali güzeldi, hayal gerçek oldu ve başladı.. Ve gelecek hafta sona erecek..
11 Haziran 2010 Cuma saat 17.00 de Johannesburg-SC de Güney Afrika-Meksika karşılaşmasıyla futbolda dünyanın en büyük organizasyonuna start verildi?
Bu yıl Dünya Kupası maçları TRT tarafıncan canlı olarak yayınlanmasına rağmen tüm televizyonlarda gündemin ön sıralarında yer aldı.. Dört yılda bir yapılan ve belki de tüm dünyada en çok izlenen organizasyonlardan biri, en büyüğü olan Dünya Kupası bir ay süreyle televizyonlarda en çok izlenen programlar sıralamasında hep ön sıralarda yer alacak..
Hiç kuşku yok ki, bizim televizyonlarımızda da öyle olacak.
Birinci tur karşılaşmaları sonucundaki görüntüde; Güney Amerika futbol tarzının diğerlerine nazaran çok daha popüler olduğunu ortaya çıkardı.. Avrupa futbolunun modasının geçtiği izlenimini verdi. Bu dönemde Dünya Kupasında marka olan bazı Avrupa takımları evlerine döndü. Bu arada oynadıkları renksiz, cansız ve demode futbollarıyla da hayal kırıklığı yarattılar?
Honduras dışındaki tüm Güney Amerika takımları ikinci tura çıkarken Fransa ve İtalya başta olmak üzere bir çok Avrupa takımı evinin evinin yolunu tutarak büyük bir hayal kırıklığı yaşattılar..
İkinci turda durum biraz daha dengelendi final yolcuları şekillenmeye başladı?
Çeyrek finalde ise; Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay olmak üzere dört Güney Amerika takımı, Almanya, İspanya ve Hollanda olmak üzere üç Avrupa takımını yanısıra, Afrika'yı temsilen tek takım olarak Gana kozlarını paylaştılar.. Bu dönemde Avrupa takımları ağırlığını hissettirdi.
Sonuç; onumüzdeki günlerde Uruguay-Hollanda, Almanya-İspanya yarıfınal karşılaşmaları ile iyice sona yaklaşıldı.. Şimdi durum tersine döndü...Yarıfinalde bir Güney Amerika takımı var?Şampiyonluk Avrupaya daha yakın gibi görünüyor..
TRT'YE DÜNYA KUPASI BÜYÜK GELDİ
Dünya kupası heyecanı iyi idi de, yayınları canlı olarak ekrana taşıyan TRT ne yaptı bu dönemde? Işte onu sormayın?
Bu yayın döneminde TRT'nin yayınlarından memnun olanalara pek rastlamadım dersem haksızlık etmemiş olurum?
Yayın sırasında ses cihazındaki sürekli çatlayan ses ve parazitlerle izleyenleri çileden çıkardılar. Yıllardır TRT 1 de süregelen bu hata neden giderilmez anlamak mümkün değil.
Öncelikle söylemeliyim ki; yayınları sunan spikerlerimiz derslerine pek çalışmamışlar..
Yayın sırasında yaptıkları gaflarla izleyenleri bolca güldürdüler.. Sahada olmayan oyuncuları sahada göstererek, kuralları yorumlarken çokça hatalar yaparak, kadrolu yorumcu Ömer Üründül'ün ne dediği anlaşılmayan izleme zevkini ve şevkini kıran ilginç teknik yorumlarını ekrana taşıyarak ve TRT bir dünya kupası yayınına ne kadar iyi hazırlanamadığını gösterdi.. Yorumcularında hiç bir heyecan yoktu.. Yerli yersiz klasik bilgi aktarımları ile maç heyecanına engel oldular..
Özellikle, Almanya-İngiltere karşılaşmasında oyunun kadarini değiştiren sonuca doğrudan etkili olan içeriden çıkarılan ama gol verilmeyen pozisyonla ilgili olarak, yılların televizyoncusu Levent Özçelik ilginç yorumu- bu sırada yorumcu, daha doğru yaklaşımlı bir yorumla aksini söyleyerek ikaz etmesine rağmen- yine bildiğini okudu ve izleyenleri kızdırdı.. Bu pozisyonu yorumlamak yerine, yıllar once İngiltere ile Almanya arasında oynanan karşılaşmayla kıyaslamayı tercih edip Almanya'dan yana tavır sergileyen tutumu nedeniyle izleyenleri çileden çıkardı..
Kısacası, TRT; bu konuda hiç iyi hazırlanmadığını, dünya kupası yayın heyecanını sindiremediğini ve kaldıramadığını gösterdi? Renksiz, cansız, sıradan bir futbol karşılaşması sunar gibi çok önemli bir organizasyonu gerektiği gibi yayınlayamayarak ekran karşısındakilerin Dünya Kupası izleme keyfini kaçırdılar..
Görünen o ki; TRT'ye Dünya Kupası gibi dev bir organizasyonu yayınlamak bir numara büyük geldi
Bu tür organizasyonlar için profesyonelce anlayış gerekir, hala öğrenemişler..
Öğrenebilmeleri için bir döt yıl daha beklemeleri gerek sanırım?
FİLM ?DİZİ ARASI REKLAM KUŞAKLARI
Filmler ve dizi arasına yerleştirilen reklam kuşaklarının savrukluğuna ve kontrolsuzluğuna alıştık da, alışamadığımız reklam kuşağının bitiminden sonra film-dizinin başlaması gereken yer konusunda televizyonların yaptıkları abukluklara alışamadık?
Film arası reklam kuşağı giriyor ve adeta filmin konusunu unutturacak kadar uzun olan reklamlar sonrasındaki başlangiç noktasının unutularak yanlış yerden başlatılması?Durum gösteriyor ki; o uzun reklamlar sırasında filmin konusunu ve kaldığı yeri unutanlar sadece bizler izleyenler değilmişiz.. Yayıncı kuruluşlar da unutma konusunda bizden daha aşağı kalmıyorlar..
Reklam sonrasında filmin-dizinin başlatılması gereken yer konusundaki uygulama başıbozuklukları?
Buna örnekleri çoğaltmak mümkün. Taze bir örnek olarak; cumartesi gecesi Fox TV ekranında yayınlanan ünlü Jurassic Park filminin yayını sırasında ekrana yansıyanlardı. Filmin en önemli yerinde reklam kuşağı girdi.. Filmi önceden bir kaç izlemiş olmama rağmen filmin ana konusunun başladığı en önemli sahne sırasında giren bu reklam kuşağı heyecanın temposunu düşürüyor ister istemez.. Bir de reklam kuşakları uzun olunca filmin heyecanından kopuyorsunuz.. Zap yapıp başka kanallarda dolaşıyorsunuz.. Yine öyle oldu. Yaklaşık 10-15 dakika reklam arasından sonra film kaldığı yerden devam etmeye başladı.. "Bu normal değil mi ne var bunda" demeyin.. Çünkü film kaldığı yerden değil neredeyse beş, altı dakika öncesinden başladı.. Bunu nasıl yapıyorsunuz pek anlayamıyorum ama film ve dizi izleyenlerin konsantrasyonu tamamen bozuluyor haberiniz olsun?
TARİHİN ARKA ODASI'NDAN SIKILDIM..
Habertürk'de devam eden ve yayınlandığı saatlerde neredeyse sabahın gün ışımasına kadar devam eden ''Tarihin Arka Odası'' programında yaşananlar programın özelliğini yitirmesine neden olmaya başladı çoktan..
Gelen maillerden övgü olanların dikkate alındığı, eleştiri veya bilgi tamamlamaya, eksikleri hatırlatmaya yönelik olanların ise bir kenara bırakıldığı, hatta eleştirenlerin ekrandan adeta azarlandığı, bir program oldu çıktı?
Bana pek bir şey vermiyor? İzleyenler de ben de sıkıldım artık?
AŞK-I MEMNU BİR TRAVMA MI?
Çeşitli sansasyonel haberlere dayalı tanıtımlardan gına geldi.. Son yıllarda bir çok alanda bu tür sansasyönel davranışlardan medet umarak gündemde kalmaya veya gündem oluşturmaya çalışanlara sıkça rastlamaya başladık?
İşte bunlardan en önemlisi; bu dönem reyting rekorları kırdığından söz edilerek gündemin birinci sırasını azık çakan ''Aşk-ı Memnu'' dizisi. Bihter ile Behlül'ün yaşadığı dramatik ama bir o kadar da ilginç aşkı, bir dönem aile içi entrikalarıyla, aşklarıyla yayınlandığı saatlerde sokakların boşalmasına neden olan Amerikan dizisi 'Dallas''ı aratmıyor.. Hatta unutturdu bile?
Taktir etmek lazım; o kadar iyi bir promosyan çalışması yapıldı ki, meraklı meraksız herkesi ''burada neler oluyor?'' düşüncesiyle ekran önüne taşımayı başardılar..
Öyle ya, bu toplum bizden farklı bir kültürün dizisi ''Dallas''ı kendinden biri sayıp yıllarca nefesini tutarak izlemiş ve baştacı etmiş, yaşamda bir çok şeyde örnek göstermiştir..
Bu tür kontrolsüz, abartılı promosyon tanıtımların sonucudur ''Aşk-ı Memnu''nun günlük yaşamı bu kadar alt üst etmesi..
''Aşk-ı Memnu'' bir duygusal travma yaratmıştır..
Her şeye rağmen; dramatik bir final yaparak ekranlara veda eden ''Aşkı Memnu'' ve tabii ''Yaprak Dökümü''nün reytinglere tavan yaptıran başarıları, sansasyonel promosyon çalışmalarının başarısı olarak tarihteki yerini alacak..
AŞKLARA, MEŞKLERE DAYALI REKLAMLAR ÇEKİLMİYOR ARTIK
Sansasyonel promosyonlardan söz etmişken; aşklarla, meşklerle, evliliklerde, beraberliklerde yaşananlarla veya biraz da reklam kokan abartılı boşanma haberleri ile yapılan promosyon tanıtımlarının tadı kaçtı. Bu yöntem çekilmiyor artık ve de çok eskidi..
Kim ki; yeni bir album çalışması yapıyor, ilk iş sansasyonel bir hareketle gündeme gelebilmenin yolarını arıyor.. Bazıları bu konuda çok başarılı olurken bazıları ise isteneni elde edemiyorlar?
Son aylarda televizyonlardaki magazin programları ve haberlerinde bu konuda öne çıkan iki sanatçımız var ki oldukça başarılılar?
Bunlardan ilki; Demet Akalın?
Son aylarda boşandı boşanacak haberleri iler gündemde kalma konusunda oldukça hızlı yol aldı..
Herkes Boşanıyor, boşandı derken birden bire bu kez haberler tersine döndü ve boşanacak diye bekleyen magazinciler Demet Akalın'ın eşiyle barıştığı ve heryerde bunu kutladıkları haberi ile şaşkına döndüler.. Görüntülere yansıyanlardan bu görünüyordu da, birden bire bu değişime bir anlam verilemedi..
Bir çok kişinin yorumu ise; bir TV program için bir araya gelmiş olmaları şeklindeydi..
Tasarlanan ve Show TV ekranlarının yeni programı "Demet Akalın ve Önder Bekensir ile Yeni Evliler"de iyi bir pop sanatçısı ve yorumcusu olmasının yanısıra sansasyonel yaşamı ile gündemden düşmeyen popstar Demet Akalın ve iş adamı eşi Önder Bekensir evliliklerinin ve yaşantılarının tüm sırlarını izleyiciler ile paylaşacaklar.
Bu program için böyle bir tanıtımı katkısının olacağı düşünülmüş. İşte son durumun yorumu bu..
Durum böyleyse, sürekli gündemde kalma konusunda oldukça başarılı olmuşlar..
İlki 26 Haziran cumartesi akşamı Show TV'de ekrana gelen bu program amacına ulaşır mı, bekleyip göreceğiz..
İkincisi ise Hande Yener;
Populer müziğimizin son yıllarda adından çokça söz edilen, ilk yaptığı albümlerini tarzını, yorumunu ve şarkıcılığını çok beğendiğim pop müzik sanatçılarından biri Hande Yener..
Ancak, son bir iki yıldır yaptıkları nedeniyle artık pek fazla ilgimi çekmiyor.. Lady Gaga taklidi tasarımları, sesinin güzelliğinden ziyade absürt kiyafetleri ,çoğu özensiz kamera ve kurgu oyunlarından oluşan klipleri, buna benzer sahne çalışmalarıyla sesinden ziyade şovlarını öne çıkarmayı tercih eden Hande Yener, bana göre kendine ve sanatına ihanet ediyor .
Bunun yanısıra son aylardaki modaya o da uydu..Özel yaşamındaki ilişkisinin gelgitlerini tanıtım promosyonuna dönüştürmesi, yıllardır süregelen birlikteliğinin bitmesi ve yaşadıklarının tümün haberlere yansımasına olanak sağlaması ve bu tür promosyonlardan medet umması dikkatlerden kaçmıyor. Buna dayalı tanıtımlarla, o eski, beğenilen Hande Yener özelliğinden uzaklaşmasına, fark yaratma uğruna özensiz görüntüler sergilemesine neden oluyor..
Ben kliplerini, artık eskisi gibi keyifle izleyemediğim gibi etrafımdaki bir çok kişiye sordum aldığım yanıtlar benim değerlendirmelerimden pek te farklı olmadığını gördüm..
Hande Yener asla unutmamalıdır ki; Aşklara, meşklere dayalı, şarkıcılık ve yorum özelliklerini hiçe sayan abartılı çalışmalar, sabun köpüğü gibi kısa sureli olmaktan öteye gitmiyor, kalıcı olmuyor.. Kısa sürede unutuluyor.. Ve onca emek verilerek üretilen çalışmalarının ömrünü kısaltıyor. Bu tür hızlı değişimler, sürekli ve çabuk tüketen bir toplum anlayışını körüklüyor..
Ben eski Hande Yener'i geri istiyorum..
Fehmi.ketenci@magazinkolik.com