EUROVISION AŞKIMIZ BİR BAŞKA BAHARA!..

Yıllardır, taaa 1975 yılında finallerde Türkiye adına yarışan Semiha Yankı ve "Seninle bir Dakika" şarkısıyla başlayan Eurovision aşkımız birkaç güzelliği saymazsak genelde hüsranla sona ermektedir.? Hem de arkasında yıllardır aynı bahanelere dayalı şikayetler bırakarak..

Aslında Semiha Yankı, 1975 Eurovision İsveç finalinde seslendirdiği "Seninle Bir Dakika"nın aldığı üç puanla gelen o sonunculuğu hak etmemişti. O günleri hatırlayanlar Semiha Yankı'nın performansının üç puan ve sonunculuğun çok üzerinde olduğunu hatırlarlar... Ama, Eurovision'a ilk kez katılmamız, yeterince ülke tanıtımını yapamamamız, uluslararası bir yarışma için oldukça acemi olmamız o yılki finalden sonunculuk gibi bir sonuçla ayrılmamıza neden olmuştu?

Bir gerçeği biliyor olmamıza rağmen sudan sebeplere dayalı şikayetler ve bilgiçlik taslayan eleştirel yaklaşımlarla kendimizi kandırmışız. Gerçekleri görememiş, müzik endüstrisinin kurallarının egemen olduğu böyle bir yarışma için gerekli hazırlığı yapmak, gerekli lobi faaliyetleri konusunda başarısız kalmışız. Yıllardır bu yarışmaları takip eden bir gazeteci olarak değişmeyen düşüncem hala bu konuda gerektiği gibi hazırlanmadığımız ve gereken gelişmeyi gösteremediğimiz yönündedir.. Eurovision yarışmaları, yıllardan beri, kâh formatında, kâh puanlamalarında değişimlere uğramasına rağmen değişmeyen tek şey bu yarışmanın hala müzik endüstrisi patronlarının koyduğu, etkili kurallara göre yapılıyor olmasıdır?

Yarışmalar için gerekli ortamı hazırlamada hala yeterince Avrupalılaşamamışız? Şark düşüncesi ile hazırlanıp Avrupalının beğenisine sunuyoruz.. Ondan sonra da "komşu komşuyu destekliyor" mazeretiyle kendimizi kandırıyoruz..

Yarışmaya katılan bazı grup ve sanatçılarımızın aşırı titizliği ve çabaları ile iyi dereceler aldığımız olmadı da değil. Tarzından ve ilkelerinden asla taviz vermeyen bir yol izleyerek bu yolda birincilik derecesine ulaşan Sertap Erener'i başarısı gibi..

Hatırlayalım; 2003 yılında TRT Eurovision finallerinde yarışma görevini Sertab Erener'e teklif etti. Erener'in bu teklifi kabul etmesi için ileri sürdüğü iki şey vardı. Bunlardan ilki; şarkıyı İngilizce seslendirmesi, ikincisi ise; kendi kurduğu ekiple çalışmak istemesiydi. Tüm istekleri kabul edilen Erener, çok başarılı bir ekip çalışması ile 'Every Way That I Can' adlı şarkısı ile 28 yıldır beklenen birinciliği 167 puanla Türkiye'ye getirdi. Hem de, bugün hala ileri sürülen "komşu komşuyu destekliyor" söylentilerinin yoğun ve egemen olduğu o dönemde.

Eurovision finallerinde Sertap Erener'in başarısının yanı sıra, birinciliğe yaklaştığımız, sıralamada kendimize ilk onun içinde bir yerler bulduğumuz dönemler de oldu:

1986 Candan Erçetin'in de aralarında bulunduğu Klips ve Onlar Grubu, Melih Kibar'ın bestesi 'Halley' ile yarışmaya katıldı ve 53 puan toplayarak dokuzuncu oldu. 1997 finallerinde ise; ülkemizi 1996 dan sonra ikinci kez temsil eden Şebnem Paker Grup Etnik'le birlikte, Levent Çoker'in bestesi 'Dinle' ile yarıştı. Başarılı bir performans gösteren Şebnem Paker, Türkiye'ye Eurovision'da o yıla kadar ki en iyi dereceyi getirerek 121 puanla üçüncü oldu. 2000 yılı finallerine 'Yorgunum Anla'yla katılan Pınar Ayhan&Grup SOS, 59 puan toplayarak yarışmayı 10. Sırada tamamladı?

Sertap Erener'in birinci olduğu 2003 yılının hemen sonrası, 2004 yılında İstanbul'da yapılan finallerde ülkemizi 'For Real' isimli şarkı ile Athena temsil etti ve 195 puan toplayarak dördüncülüğe ulaşırken, 2008 finalinde ülkemizi temsil eden Mor ve Ötesi, 'Deli' isimli şarkısıyla 138 puan aldı ve yedinci oldu.

Bu arada; sıralamadaki sonunculuğumuz sadece Semiha Yankı'nın katıldığı 1975 yılıyla sınırlı kalmadı.. 1983'te finallerde ülkemizi temsilen rahmetli Çetin Alp ve Kısa Dalga 'Opera' adlı şarkı ile ilk kez sıfır puanla İspanya ile sonunculuğu paylaştılar.

Yıl 1987 Seyyal Taner ve Grup Lokomotif, 'Şarkım Sevgi Üstüne' adlı şarkı ile yarıştı. Ancak Türkiye, Eurovision tarihinde ikinci kez sıfır puan alarak sonuncu oldu.

1993 yılı ise, ülkemiz için tam bir kabus yılıydı. O yıl finalde ülkemizi temsil eden Burak Aydos yorumladığı 'Esmer Yarim' adlı şarkısıyla 10 puanla 21'inci sırada yer alınca Türkiye 1994 yılında düzenlenen yarışmaya katılma hakkını kaybetti ve ilk kez küme düştü.

Ve yıl 2005.. Finallerde ülkemizi temsil eden Gülseren; 'Rimi Rimi Ley' adlı şarkısıyla 92 puan toplayıp 13'üncü oldu ancak uygulanmaya başlayan yeni statü nedeniyle bir kez daha küme düştük.

Buraya kadar, 1975 yılından bu güne gelinceye kadar süregelen Eurovision maceramızdan bazı sonuçlardan söz ettik? Burada yer almayan yıllar neler oldu derseniz onlardan pek söz etmeye gerek yok. Kısaca; o dönemlerde pek dişe dokunur şeyler olmadı diyelim. Onbirincilik ile sonunculuk arasında bir yerlere tutunabilmişiz o yıllarda; Neco, Beşyıl Önce On Yıl Sonra, Ajda Pekkan, Kayahan, Mazhar Fuat Özkan, Nilüfer ve Sibel Tüzün gibi ünlü isimlerle...

Gele gele bu günlere geldik? Bugün hala değişen bir şey yok? Finallerle ilgili konuşulanlar hep aynı? Bunlar neler mi?

"Haksızlığa uğradık, hakkımızı yediler" veya?

"Komşu komşuya oy verdiler" çerçevesinde sözlerdi..

Bu doğru olsaydı; Sertap Erener birinci olamazdı, Sebnem Paker "Dinle" ile üçüncü olamazdı? Adlarını yukarıda saydıklarımız ilk on içinde yer alamazlardı? Ve çok uzağa gitmeye gerek yok? Bu yıl Moskova'da ülkemizi tensil eden Hadise "Düm Tek Tek" adlı şarkısıyla, tüm olumsuzluklara rağmen dördüncü olamazdı? Bu doğru olsaydı, Azerbaycan üçüncü olamazdı?

Bana göre bu bahaneler işin en kolayına kaçmak, gerçekleri dile getirememektir? Uluslararası yarışma ve organizasyonlarda başarıya giden yoldaki olumsuzlukları başka nedenlerle örtmeye çalışmak yarar getirmez, yıllardır yaptığımız gibi sadece kendimizi kandırmış oluruz... Sonuçları iyi değerlendirerek, önce kendi yaptıklarımızı ve nerelerde eksik yaptığımızı iyi analiz etmeliyiz.. Öncelikli olarak şark kafasını bırakmalıyız?

Gelelim 16 Mayıs 2009 Moskova gecesine..

16 Mayıs 2009 Cumartesi akşamı Rusya'nın başkenti Moskova'da yapılan 54. Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi temsil eden Hadise, tüm olumsuzluklara, engellemelere, yaşadıklarına, karşı karşıya bırakıldığı emrivakilere, gerekli ekip desteğinden yararlanamamış olmasına rağmenN 'Düm Tek Tek' isimli şarkısıyla 177 puan alarak yarışmayı 4. Sırada tamamlayabilmiştir ve bana göre çok da başarılı olmuştur.. Eleştirilerin hedefi asla Hadise olmamalıdır?.

Moskova Olimpinski spor salonunda bulunan 22 bin seyirci sempatikliği ve yarı finaldeki başarılı performansı ile dikkat çeken Hadise -organizasyon hatası olarak değerlendirilmesi gereke- bir tasarım ve yaratıcılık harikası(!) kırmızı elbisesi ve üstüne üstlük sahne düzenleme hatası yoğun kırmızı ışık efektleri arasında oldukça da başarılı bir performans sergiledi. Her ne kadar, yarı finaldeki performansından daha iyi olmasa da yine de salonda ve ekran başında izleyenler tarafından yoğun ilgiyle takip edildi, beğeni ile izlendi. Belçika, Fransa, İsviçre, İngiltere, Makedonya ve Azerbaycan'dan 12 tam puan alan Hadise'ye toplam 26 ülke puan verdi. Yarı finalde performansı eleştirilen, kostümü ise tasarım fakiri dansöz kıyafetine benzetilen Hadise, 42 ülkeden topladığı 177 puanla dördüncülüğü elde etti. Yarışmanın favorisi Norveç'in uzak ara birinciliği elde ettiği gecede, İzlanda ikinci, Azerbaycan üçüncü oldu.

Güzelliği, sempatikliği, sevimliliği ile toplumumuzun gözdesi haline gelen Hadise'nin finallerde başarılı olarak birincilik getireceğine inananlar çoğunluktaydı? Hadise ona güvenenlerin güvenlerini boşa çıkarmadı.. Birincilik dışında, ilk dörde girerek adından söz ettirdi.. Bence başarılı olacağı kadar da oldu?

Final öncesi olan bazı şeylerden rahatsız olduğunu dile getirmeye çalışan Hadise, bu davranışı ile finalde yarışma psikolojisini tam olarak yaşayamadığını gösterdi. Belli ki organizasyon öncesi ve organizasyon sırasında bazı şeyler olmuştu ve de bu Hadise'yi gereğinden fazla etkilemişti. Bunu; final öncesi hastalandığına ve hastalığına bağlayarak olay çıkarmamaya özen gösterdiği her halinden belliydi?

Final öncesi, yönetmen ve özellikle de kırmızı ışıkların kullanılmaması ile ilgili şikayetlerinde ne kadar haklı olduğunu final gecesini izleyen her kes gördü? Hadise; kırmızı kostümleriyle baştan aşağıya kırmızı ağırlıklı bir sahne ve bu sahnede ağırlığını hissettiren yoğun kırmızı ışık efektleri arasında ne kadar iyi performans gösterebilirseniz işte onu sergilemeye çalıştı.

Burada asıl olan Hadise'nin yanında olan ekibin, sahne düzeni ve ışıklar konusunda yetersizliği ve bilgisizliğidir.. Kırmızı ağırlıklı ve de üstüne üstlük kırmızı ışık efektlerinin yoğun olduğu bir sahne düzeninde Hadise'nın o göz alıcı şovu -bazı kareografik hatalara rağmen- ve güzelliği güme gitti? Hadise'yi bu karmaşa ve olumsuzluk içine atanlar, onu yalnızlığa itenler asıl hesap vermesi gerekenlerdir?

Sadece onlar mı hesap vermesi gerekenler, modern Atatürk Türkiyesi'nin aydınlık yüzüne, modern, çağdaş kadınına, böylesine uluslar arası bir yarışmada neredeyse modası geçmiş ve de her halinden muhafazakar çizgileri taşıyan bir oryantal/dansöz kıyafeti reva görenler de hesap vermeli?. Tam bir tasarım rezaleti? Hadise'nin bacaklarını kalın göstermek, onun sevimliliğini, senpatikliğini örtmek, cici, Avrupai bir Türk kızını şark oryantalı olarak sunmak için ancak bu kadar bilgisizce hareket edilebilirdi? Bunun adına "şark kurnazlığı" denir?.

Hadise çok güzel, sempatik, hareketlerini kendine yakıştıran bir kız? Ama asla şark usulu oryantal çizgilerini taşıyan bir kadın değil?

Hadise'yi Belçika'da yetişen modern, güzel bir Türk kızı görüntüsünden çıkarıp şarklı bir oryantal görüntüsüne büründürmek hangi akla hizmettir bilinmez ama bu bilinçli veya bilinçsizce davranış Hadise'nin Eurovision birinciliğine giden yoluna ayıplanacak bir engel olmuştur...

Hadise üzülmesin? Böylesine bir ortamda üstlendiği ulusal görevini başarıyla yerine getirmiştir?

Bu şartlarda, tüm olumsuzluklara rağmen Eurovision'da dördüncülük çok iyi bir sonuçtur.

YORUM FARKI!

İSTEYİNCE OLUYORMUŞ!...

Yorum Fark'nı bu hafta, "İsteyince oluyormuş" başlığının tam yakışacağı farklı bir konuya ayırdık.. Amaç; bir süreden beri dikkatle ve hayranlıkla izlemeye çalıştığım bir programla ilgili gelecek hafta yazacaklarımın ön bilgisini vermek...

Eminim benim gibi bir çok ekransever hayranlıkla bu programda olanları izliyordur..

ATV'de her hafta cumartesi akşamları ekrana gelen programın adı "Bir Şarkısın Sen"?.

Şimdilik bu programın adını vererek gelecek hafta bu konuyla ilgili olarak yazacaklarımızın bir ön bilgisini verelim ve hem ATV'dek bu programı, hem de İtalya'ın ünlü televizyon kanallarında RAI UNO'da yayınlanan orijinal versiyonunu analizleriyle buraya aktaracağımızı söylemekle yetinelim?

fehmi.ketenci@magazinkolik.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri

Ailemize Hoş geldin Burhan Akdağ...