Çeşitli nedenlerle kadınlar kocalarını, sevgililerini bekler, hep bekler. Oyun sadece İkinci Dünya Savaşı sırasında gidip de dönmeyen kocasını bekleyen bir kadının acısını değil, bütün insanların ortak acılarını anlatıyor.
Aşk çoğu kez karşılık beklemeden sevmektir. Kadını seven, onun acılı bekleyişine ortak olan diğer adam için de öyle....
Aşk yalnızca tek bir kişiyi sevmek midir?Ama bazen aynı anda iki kişiyi de sevebilir insan.
Kadın derin bir aşkla sevdiği erkeğin dönmesini bekliyor. Onun hayatta olup olmadığını bile bilmeden, umarsızlık içinde bekliyor. Bilinmezlikler içinde beklemek onu kahrediyor. Başka bir şey yapamıyor, yaşamı bekleyiş haline geliyor, yaşamını acıyla sürdürüyor.
Yaşamını sürdürmek istiyor ama sürdüremiyor. O adam bir gün dönecek mi, dönerse nasıl biri olarak dönecek?
Savaşlar yalnızca öldürmüyor. Kalıcı hasarları arasında umutlar,yaşam sevinçleri sonsuza kadar yok olmuş insanlar var.
Kadın savaş mağduru mudur? Evet, elbette. Ama bu oyunda mağdurlarla suçlular aynı kefede sanki. Çünkü savaş birkaç insanın değil, tüm insanlığın suçudur. Oyunda Pier?in şu sözleri her şeyi açıklamaya yetiyor;
?Hiç kimseyi, hiç bir halkı, hiç bir ırkı suçlamadı, insanlığı suçladı?.
Günümüzde, iktidar canavarı, güç, insanları yerle bir etmeye devam ediyor. İnsanlık suçu işlenmeye devam ediliyor. Tekerrür eden tarih eşliğinde, değişen sadece insanlar mı yoksa rolleri midir?..