Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'nin yeni kitabı Sarayın Medyası'nda bir zamanların Amiral gemisi olan Hürriyet Gazetesinde yaşanan olaylar da yeraldı.
Kitabın ilgili bölümü şöyle ;
Gülben Ergen’in ücreti
Demirörenler’in gelişinden sonra gazeteyle ilişkisi kesinlenlerden biri de Gülben Ergen’di.
Her hafta Kelebek ekinde söyleşileri yayımlanan Gülben Ergen’in “Kalbimi koydum” köşesi, Kasım 2018’de sona erdi.
Gülben Ergen’in bir şarkıcı ve oyuncu olarak söyleşi yapması etik açıdan sorunlar yaratıyordu.
Kendisinin de rol aldığı “Vezir Parmağı” filmiyle ilgili olarak Mahsun Kırmızıgül ile söyleşi yapmasını Okur Temsilcisi olarak eleştirmiştim.
Kendi oynadığı filmin tanıtımını yapması yanlıştı. Gazete yönetiminin buna izin vermesini bir türlü anlaşamamıştım.
Onca gazeteci dururken, yazı çiziyle ilgisi olmayan bir sanatçıya sayfalar açılıyordu.
Üstelik Gülben Ergen, muhabir ve editörlerin yanından bile geçemeyeceği kadar yüksek ücret alıyordu; ayda 25 bin lira.
Mehmet Soysal, gazetede tasarruf önlemleri görüşülüp, tenkisat için çalışanların aldığı ücretlere bakarken fark etmişti.
Gülben Ergen’in aldığı bu parayı. “Ona bu kadar para vereceğimize dört-beş editör çalıştırırız” demişti.
Demirören döneminde Hürriyet’teki ender olumlu gelişmelerden biri diyebilirim bu karar için…
45 çalışana postayla zarf
Medyafaresi.com'da yayınlanan habere göre Faruk Bildirici kitabında bir başka çelişkiye daha yer verdi.
İşten attıkları 45 gazeteciye tek kuruş bile ödenmediğine dikkat çekti.
''Demirörenler, Vatan ve Milliyet’te uyguladıkları mali haklarını isteyenlere mahkeme yolunu gösterme tavrına aynen Hürriyet’te de başladılar.
Kasım 2019’da işten attıkları 45 gazeteciye kuruş bile ödemediler.
Üstelik bu arkadaşları, medya tarihinde pek görülmedik biçimde ev adreslerine gönderdikleri tebligatlarla işten çıkarmışlardı.
Çalışanlara posta yoluyla ulaşan tebligatta tek satırlık matbu bir gerekçe yer alıyordu:
“Yönetim kurulunun işletmesel kararı uyarınca iş akdiniz 25 Ekim 2019 itibariyle feshedilmiştir. Bilginizi rica ederiz.”
Asıl gerekçe atılanların hemen tamamının sendikalı olmasıydı. Doğan Medyanın Demirörenler’e satışından sonra güvence arayışına girdikleri için sendikalı olmuşlardı.
Demirörenler’in de Doğan Grubu gibi sendika düşmanı olduğunu unutmuşlardı.''