Çocukken annelerinin başka bir adama kaçmak için terk ettiği iki kardeş olan Gülcemal ve Gülendam’ın hayatı annelerinin gidişiyle paramparça olur.
Zorluklar içinde büyüyen iki kardeş kendilerine imrenilecek bir hayat kurarak yıllar sonra Bursa’ya dönerler. Gülcemal’in tek amacı annesinden intikam almaktır.
Onun herşeyini alacak, sonunda kapısına muhtaç edecek ve annesi ona “İyi ki seni doğurmuşum oğlum” diyecektir. Annesizliği, çocukluk yarasına saklayıp o yarayı hiç kapatmayan Gülcemal güçlü ve acımasız bir adamdır.
Annesinin deyimiyle bir yılan. Ancak daha Bursa’ya döndüğü ilk gün uzun kirpikli bir kızla karşılaşır. Korku ve öfkeyle başlayan bu tanışıklık uzun sürecek bir hikayenin ilk cümlesidir halbuki.
Deva, Gülcemal’in annesi Zafer hanıma çalışan bir ipek boyama ustasıdır. Üstelik Deva’yı, Zafer Pehlivan büyütmüştür. Onun manevi annesidir ve Deva evlenmek üzeredir.
Ancak bu düğünün olmaması için Gülcemal ve onun en büyük düşmanı Zafer Pehlivan elinden geleni yapacaktır. Herkesin kendince bir hesabı vardır bu düğünün bozmak için.
Her şeyden habersiz masum Deva ise hayatının bir gün içinde paramparça oluşunu izleyecektir.