Foster'ın bir gecelik macera için kocasını aldatırken öldüğünü öne süren Uluç, yazısını "Defne'nin ölümü tipik bir 'Su testisi, su yolunda kırıldı' olayıdır" cümlesiyle noktaladı. Bu satırlar, özellikle sosyal paylaşım sitelerinde büyük tartışma yarattı.
Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç, dünkü köşesinde Defne Joy Foster hakkında bir yazı kaleme aldı.
Foster'ın bir gecelik macera için kocasını aldatırken öldüğünü öne süren Uluç, yazısını "Defne'nin ölümü tipik bir 'Su testisi, su yolunda kırıldı' olayıdır" cümlesiyle noktaladı. Bu satırlar, özellikle sosyal paylaşım sitelerinde büyük tartışma yarattı.
TUBA ÜNSAL
Su testisi su yolunda değil, kafanda kırılsın.
AYŞE ÖZYILMAZEL
Bu yazı değil, bu resmen kötülük. Bir yazı okudum, kanım dondu, bu kadarı fazla, çok fazla!
ARMAĞAN ÇAĞLAYAN
Vicdanın sesi olayım derken, vicdansızlığın sesi olmak!
BİRİCİK SUDEN
Fuları biraz gevşetelim, beyine oksijen gitsin. HINCını ALa ala bitiremedi hayattan. İnsanları kötülemek, hatalarını çıkarmak neye iyi geliyor? Başkasına namussuz demek sizi namuslu yaptı mı bari?
METİN AROLAT
Demiş ki "Kim olduğunu bile bilmem, yanımdan geçse tanımam". Yine de kalemini saplamış "su testisi su yolunda kırılır" diye. Keşke tanısaydın, keşke... O zaman o kalemi kalbine saplar, yine de yazmazdın. Birileri onun cenazesinde "Onu nasıl bilirdiniz" diye soracak. "Acımasızdı, kötü kalpliydi" diye haykıracağım o zaman. Bunlar, Defne'mi bir kez daha öldürdüler
PINAR ALTUĞ
E Hıncal yuh ama! Pes, ben ne diyeyim sana!
TUBA ÖZERK
Ben Hıncal Uluç'un insan olabilme ihtimalini sevdim...
TGC'ye şikâyet yağmuru
Hıncal Uluç'un dün Sabah Gazetesi'nde yayınlanan yazısı üzerine Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne de şikâyet telefonları ve e-postalar yağdı. Twitter'dan da Aylin Aslım, Metin Arolat gibi sanatçılar ve pek çok Twitter kullanıcısı tarafından cemiyetin telefonları ve e-mail adresleri paylaşıldı. TGC Basın Senatosu Raportörü Süleyman Boyoğlu, "Yoğun bir telefon trafiği var. Arayan kişiler, cemiyetin bu konuda bir şey yapmasını istiyorlar" dedi.
Hıncal Uluç'un yazısının ardından, aynı gazetenin başyazarı Mehmet Barlas da, köşesinde şunları yazdı:
Geride kalanlar için acı olay
"Onun ölümüyle ilgili insafsız çeşitlemeler yapanlara karşı Cengiz Semercioğlu dünkü Hürriyet'te yayımlanan yazısında benim düşüncelerimi yansıtıyordu:
'Deniyor ki; Evli bir kadının gecenin o saati başka bir arkadaşının evinde ne işi var? Diyorum ki; Sana ne! Deniyor ki; '1.5 yaşında bebeği varken sokaklarda işi ne? Diyorum ki; Kime ne! Deniyor ki; İşte dejenere yaşam tarzı budur, gençliğe kötü örnek oluyorlar. Diyorum ki; Sen de iyi yaşam tarzınla örnek ol! (...)'
Ölüm özellikle geride kalan yakınlar için acı bir olaydır. Ölümü akbabaya dönüşmüş yaratıklarla birlikte karşılamak insanlara hüzün verir."
HABERTÜRK GAZETESİ Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı da, bugün köşesine bu konuyu taşıdı:
Kızın olsa yazar mıydın Hıncal Abi?
Hıncal Uluç uzun zamandan beri varlığını hissettiren bir yazı yazmıyordu. Dün bunu başardı. Ama keşke başarmasaydı. Defne Joy Foster'ın arkasından "abuk" bir yazı yazarak... "Su testisi su yolunda kırıldı" diyerek... "18 aylık bebeği olan bir kadın, daha o gece tanıştığı adamın evine koşmaz" diye "ders" vererek gündeme geldi.
Yapma Hıncal Abi.
Bize ne bundan, sana ne bundan.
Sen Defne Joy Foster'ın yaptığını savunan bir yazı gördün, yapılanı doğrulayan bir satır okudun mu? Savunmadık ama karışmadık da.
O ayrı mesele. Aile meselesi. Onun acısını yaşayana bırak. Sen acıya acı katma.
Bak ne diyorsun: "Yarın o bebek aklını başına toplayacak yaşa geldiğinde 'Baba bana annemi anlat' dediğinde ne anlatacak İlker Yasin."
Madem bu kadar duyarlısın, o zaman bu yazı ne?
İlker Yasin bir şey anlatır. Ne anlattığı, ne anlatacağı seni ilgilendirmez. Ama ya İlker Yasin'in çocuğu okuyacak yaşa gelip, senin yazdığın bu yazıyı okuyup da "Annem su yolunda kırılmış testi" desin mi istiyorsun!
Ayıp Hıncal Abi!
Seni yakından tanıyan biri olarak soruyorum, daha doğrusu sormuyorum. Kesinlikle söylüyorum.
Defne Joy Foster, senin "kanatlarının altında" dolananlardan biri olsaydı ve başka birisi, dün yazdığını senin "koruman altındakine" yazsaydı en büyük tepkiyi sen gösterir, ortalığı ayağa kaldırır, savunmalar yapardın.
Yapmaz mıydın, doğru söyle. Bana söylemiyorsan, kendine söyle en azından. Aleyhte yazanları "ucuz ahlak bekçiliğiyle" suçlamaz mıydın?
Sakın yanlış anlama.
Defne Joy Foster'ın yaptığını savunuyor, "Aman ne iyi yapmış" falan demiyorum.
Dediğim şu: "Bize ne? Biz herkesin bekçisi miyiz, sorumlusu muyuz?"
Kim veriyor bize bu "özel" yetkiyi? Var mı böyle bir yetkin?
Benim yok şahsen.
Kocasının ruh halini soruyorsun. İster ölümüne üzülür, ister ölüm biçimine çıldırır. Onun üzüntüsüdür bu. Senin derdin, sorunun değil. Benim de değil. Hiçbirimizin değil. Onun, sadece onun.
Onun acısına acı katmak da bizim işimiz değil.
Bak fotoğraflara... Sarılmış tabutuna uğurluyor onu. Görmedin mi?
O halde sana ne Hıncal Abi! Bize ne!
Ve bazı yazarlara sormuşsun yazında, "Defne senin karın olsaydı yine bu yazıyı yazar mıydın?" diye. Bak ben de sana bir soru soruyorum Hıncal Abi.
"Defne senin kızın olsaydı bu yazıyı yazar mıydın?" diye.
Yazmazdın değil mi?
Peki kendi kızlarımıza yazmayacağımız yazıları, başkalarının kızlarına yazma hakkını bize kim veriyor Hıncal Abi?
Dobralık mı Hıncal Abi?
Hadi canım bırak sen de!
SEVİLAY YÜKSELİR
"Bizim oralarda ölenin arkasından konuşulmaz derler. Hiçbir şeye saygınız hürmetiniz yok bari o 18 aylık bebeğe saygınız olsun. Hıncal da onun gibi düşünen herkes de birer ölü soyucusudur benim nazarımda!" diyerek çok tartışılacak bir yoruma imza attı.
REHA MUHTAR
O kocada sende olmayan her şey var Hıncal Abi!..
Hayat acımasız bir serüven...
İnsan başına ne zaman ne geleceğini hiç bilmiyor...
En mutlu olduğun günlerde, yeni doğmuş bir çocuğu büyütmekte olduğun bir zaman diliminde "başına öyle bir olay geliyor ki" feleğin şaşıveriyor...
Ne yapacağını, ne edeceğini ilk anda kestiremiyorsun...
Öfke mi duysan, tepki mi koysan, hayata lanet mi okusan, intikam mı alsan, yoksa sukunetle mi sussan karar veremiyorsun...
***
Defne Joy Foster öldü...
Arkasında dünyalar güzeli bir bebeği bırakarak...
Ölümden daha fazlası yok...
Ölüp gitti ve artık konuşamayacak ki...
Kendini savunamayacak ki...
İlişkisini, kocasını, hayatını, çocuğunu, neler hissettiğini, ne yaşadığını, neyi neden yaptığını anlatamayacak ki...
Öldü işte...
Belki hatalıydı...
Belki günahtı...
Belki haklıydı...
Belki kocasıyla ayrı hayatları yaşıyordu...
Belki çocuğu için evliliği kağıt üstünde sürdüyordu...
Bunları bilebilir miyiz?..
Bunları sen bilebilir misin Hıncal Abi?..
***
Peki bunları soracağın bir kimse var mı şimdi?..
Soramayacağın bir ölümün, cenazesinin kalktığı günde, "Su testisi su yolunda kırılır... Babası çocuğuna 'annesini bir bekar evinde bir ton alkolle öldü' diye mi anlatacak" diyecek kadar yangını nasıl düşürebiliyorsun cenaze evine?..
Bir çocuğu korumasını hiç bilmiyorsun değil mi Hıncal Abi?..
Hayatta her zaman bir şeyler söylemek zorunda değilsin...
Her zaman bağırmak, kızmak öfkelenmek mecburiyetinde de değilsin...
İnsanların susacağı, susması gerektiği anlar, susması gerektiği durumlar vardır...
Bazen konuşulmaz susulur...
İnsanlık adına, ölen insan adına sukunet ve tevekkül gösterilir...
***
Sana sorduğun soruların cevaplarını verebilecek mi Defne?..
Böyle bir olanağı var mı o kızcağızın?..
Ölmedi mi o daha bir gece önce?..
Cenazesinin kalktığı gün annesi için yazdığın bu yazıyı okumayacak mı o küçük çocuk?..
İyilik mi yaptın o çocuğa şimdi?..
Korumuş mu oldun o çocuğu bugün?..
Geleceğini mi sağlam inşa ettin, yazdığın bu yazıyla o çocuğun şimdi?..
***
Hıncal Abi,
Sen eleştirdiğin için insanlar sana kızıyor zannediyorsun...
Oysa eleştirdiğin için kimse kızmıyor sana...
"Kötülük" yaptığın için kızıyorlar sana...
Yaşamın boyunca biriktirdiğin onca kini ve nefreti, suçsuz, günahsız insanlara kötü günlerinde, akrebin iğnesi gibi soktuğun için insanlar sana bu kadar öfke duyuyorlar...
Hem sana bir şey soracağım?..
Sen bu kadının kocası mısın ki bu soruları öldüğü gün ona sorabiliyorsun?..
Sen o çocuğun babası mısın, annesiyle ilgili bu kadar fütursuz sözcükleri kullanabiliyorsun?..
***
Aldatılan sen misin de bu kadar ahlak bekçisisin?..
Biliyor musun aralarındaki ilişkiyi?..
Belki başka hayatlar yaşıyor, çocuk için birarada bulunuyorlardı...
Biliyor musun, bilebilir misin?..
Bazen hayat bizlere çok acı oyunlar oynar...
Tahmin edemeyeceğin şeyler çıkar...
Ne yapacağını bilemediğin, öfke, tepki, acı, sevgi, üzüntü arasında sürekli bir tahtaravalliden geçtiğin günler yaşarsın...
Öyle anlarda, Tanrı'nın bana mümkün olan en büyük sabrı vermesini dilerim...
En azından elaleme karşı sukunetimi muhafaza edebilmek için...
***
Kocasını gözlüyor musun Defne'nin, Hıncal Abi?..
Sende olmayan her şey var o adamda biliyor musun?..
Sen "bir gecelik ilişki için erkeğin evine koşan kadından" söz edip, ortalığı velveleye veriyorsun...
O adam susuyor...
Sen, "bu çocuğa, bu baba ne anlatacak" diye bağırıyorsun?..
O baba yine susuyor, karısının cenazesini defnediyor...
Sen "Ben bu kadına saygı duymam... . Su testisi su yolunda kırılır" diyorsun...
O adam tabutu öperek karısını son yolculuğuna uğurluyor...
Aralarında ne geçti bilmiyorum?..
Sorunları var mıydı yok muydu, ondan da bihaberim... Yeni bir hayata mı yelken açmışlardı, yoksa çocukları için mi aynı evde kalıyorlardı onu da süzemiyorum...
Bebeğiyle yalnız başına kalan genç babanın, kafasında soru işaretleri var mı onu da çıkartamıyorum...
Ancak bildiğim bir şey var!..
O kocada sende olmayan herşey var Hıncal Abi...