İkbal Gürpınar, üçüncü kocasından da boşanmaya hazırlanırken, mahkemede kendisini daha doğrusu davayı izleyen gazetecilere döndü ve “Şimdi hepinizin resmini çekiyorum..Bu fotoğrafları internette paylaşıp sizi herkese rezil edeceğim.. Allah belanızı versin. Hakkımı helal etmiyorum.. Kabe’nin duvarlarına yapışın e mi?..” diye haykırdı..
İkbal Hanım’ın filmlere konu olacak öyküsüne geçmeden önce 4 soru soralım:
1-İnternette fotoğrafı yayınlanan bir gazeteci, yüz kızartıcı bir suç işlemedikten sonra neden rezil olsun?
2-Durduk yerde Allah neden sadece görevini yapan arkadaşlarımın belasını versin?
3-Bizde (gazeteci arkadaşlarımız üzerinde) nasıl, ne gibi bir hakkınız var ki helal etmiyorsunuz?
4-Kutsal Kabe’nin duvarlarına yapışırsak çok mu günaha gireriz acaba?..
Sorularımız bitti.. Şimdi gelelim öykümüze;
Doğar doğmaz evlatlık verdiler
2012 yılında rahmetli Yener Süsoy’a hayatını anlatırken söze aşağıdaki gibi başladı.. Okuduktan sonra göreceksiniz ki; romanlarda, filmlerde hatta Samanyolu TV’deki dizilerde bile rastlayamayacağınız türden bir hayat hikayesi..
“Beni doğar doğmaz çocuğu olmayan bir akrabamıza vermişler. Ama onlar beni çok çirkin bulup geri göndermiş.. Hiç anne sütü emmedim.. Babam zorla beni Kırıkkale İmam Hatip Lisesi’ne yazdırdı.. İlk sene erkeklerle ayrı sınıflardaydık, başımız örtülüydü. Sonra Kenan Evren bir yasak çıkardı. Kızlarla erkekleri karıştırdılar, başımızı açtılar..”
İşte böyle büyüdü minik İkbal Gürpınar.. Sonra Allah ‘yürü ya kulum’ dedi.. Hem iş hem de özel hayatında.. TRT’den kovulduktan sonra özel televizyon kanalları arasında adeta kapışıldı.. Neresi iyi para verirse doğal olarak o kanala gitti. Başarıdan başarıya koştu.. Bu işin; iş kısmıydı.. Bir de özeli vardı..
İlk evliliğini 17 yaşında yaptı
İkbal Gürpınar, 1986 yılında 17 yaşında iken inşaat mühendisi zengin bir akrabasıyla evlendirildi. Şöyle anlatıyordu o günlerini:
“O kolej mezunu bir mühendis, ben ise lise 2’den terk biri. Uyum sağlayamayacağımız baştan belliydi. İnanmayacaksınız ama eşim balayımıza sevgilisini de davet etmiş, düşünebiliyor musunuz? Bunu duyar duymaz boşanmak istedim, ailem asla kabul etmedi. Annem de, babam da "Ancak kefen ayırır" dediler.
Hamile kaldım, kocama müjde vereyim dedim. Telefonda kükredi; "Hemen aldıracaksın onu" diye. Ama kürtaj olacak param yoktu. Anneme söyledim; "Günahtır, asla aldırtmayız" dedi. İyi ki de aldırtmamışım. Ve işte böylelikle 1987’de benim biricik oğlum Alper doğdu..”
Dışarıdan liseyi bitirdi, üniversiteden mezun olduğu gün, özgürlüğünü ilan etti, ailesinin karşı çıkmasına rağmen, evliliğine son noktayı koydu. 11 yıl sonra 1997 yılında boşandı..
İlk iki evlilikten iki oğlu oldu
İkbal Gürpınar, makine mühendisi Burhan Karagözlü ile 1 Ekim 2004 tarihinde ikinci evliliğini yaptı. Beş yıl sürdü. 2 Temmuz 2009 tarihinde boşandı. 2007’de Efe adında bir oğlu daha oldu. Melih Gökçek’in kıydığı nikahın şahitliğini Recep Tayyip Erdoğan yapmıştı.
Bu arada TRT’den kovuldu.. Sebep; kahkahaları ve cinsellik.. Şöyle anlatmıştı o günleri:
“Biz programda kadınların cinsel sorunlarını da çok açık konuşuyorduk. Türk kadını değil köyde, şehirde bile bir erkek doktora gidip kendini ifade edemez. Onun için ben onların soramadığı her şeyi soruyordum. Burası devletin kanalı olduğuna göre, amaç halkı bilgilendirmek değil mi? Bu yüzden de birkaç kere uyarı aldım.
Bölüm müdürümüz Muhsin Yıldırım, bana "Çok kahkaha atıyorsun, çok yırtınma. Halk seni STV’deki gibi görmek istiyor. Programda cinsel konular yer almasın" dedi. Ben de "Oradaki program kan, gözyaşı programı. Burada sabah programı yapıyorum, insanlara enerji vermeliyim. Ayrıca ben neşeli bir insanım" diye cevap verdim.
Ayrıca göğüs çatalının görünmesi ve mini etek de yasaktı. Bu arada program yapımcımıza da "Emre Kongar, Sunay Akın, Turgut Özakman’ı bir daha asla programa çıkarmayacaksınız" dedi. TRT’den fatura karşılığı ayda 18 bin YTL alıyordum...”
‘Anne başını örttün beni yaktın..’
2010 yılında oğlu Alper, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler’de okuyor, şubatta okulunu bitirmeye hazırlanıyordu.. Ama annesinin başını örtmesini asla affedemedi.. “Sen başını örttün beni diplomat yapmazlar artık” diyordu.
İki kez umreye, bir kez de hacca giden ünlü sunucu, üçüncü kez umreye gitmeye hazırlanırken bir de böyle bir sorun çıkmıştı.. Ama onun adı ‘İkbal’se bütün korlukların üstünden gelmesini de bilirdi..
Bir yıl geçti.. İkbal Gürpınar, 4 Ekim 2011 tarihinde Tasavvuf Müziği sanatçısı Emre Ermiş ile üçüncü kez nikah masasına oturdu. Belki de ‘Allah’ın hakkı 3’tür.. Bu son olur inşallah’ diye geçirmişti içinde üçüncü kez imza atarken..
Bir evlilik daha bitiyor..
Ne yazık ki duası kabul görmedi.. 5 yıllık evlilik çatırdadı çatırdadı ve bitme noktasına geldi.. ‘Şiddet gördüğü’ gerekçesiyle mahkemeye gitti. Kendisinden 6 yaş küçük eşine boşanma davası açtı. 600 bin TL tazminat talep etti. Duruşmadan çıkarken doğal olarak orada bulanan adliye muhabirleri de bastılar makinelerinin deklanşörüne. Klik.. Klik.. Klik..
Üşenmedi akıllı telefonunu çıkardı. Hani şu resim de çeken telefonlar. Kendisini daha doğrusu davayı takip erden gazetecileri bir bir çekti. Bizim çocuklar ilk kez böylesi bir durumla karşılaşıyorlardı.. Devamını merak ediyorlardı ne olacak diye.. Olacağını ünlü sunucu söyledi:
“Bu fotoğrafları internette paylaşıp sizi herkese rezil edeceğim.. Allah belanızı versin. Hakkımı helal etmiyorum.. Kabe’nin duvarlarına yapışın e mi?..”