Kesin olmamakla birlikte 1866 yılında Malatya'nın Yazıhan ilçesine bağlı Karaca köyünde doğdu. Asıl adı Cafer'di. Okuması ve yazması yoktu. Bütün hayatı yoksulluk içinde bu köyde geçti. Şiirlerinde Fakir mahlasını kullandı. Kendisi fakir olmasına rağmen, gönlü zengin ve kimsenin malında gözü olmayan bir kişiliğe sahipti. İçli ve hassas ruhlu şair köyde yazları odunculuk, kışları dokumacılık yaparak geçimini sağlardı. Bektaşi meclisinde yetişen, olgunlaşan şairin şiirlerinin çoğunda tasavvufi konular ağırlıktaydı. Birinci Dünya Savaşı'na katıldı. 1925 yılında Şeyh Sait İsyanı sonrası Atatürk için 44 dörtlükten oluşan bir şiir yazdı. Köyünden dışarı çıkmayan şair yaşadığı dönemde iz bırakan olayları ve kendi iç dünyasını şiirleri ile günümüze taşıdı. Şiirleri kendi köylüsü ve araştırmacı yazar Cemal Özbey tarafından 1953 yılında 'Fakiri Malatyalı Halk Şairi Cafer Baba'nın Hayatı ve Şiirleri' adıyla kitap haline getirildi. Eşlerinin ölümü nedeniyle üç kez evlenen Aşık Fakir'in biri kız ikisi erkek olmak üç çocuğu oldu. Aşık Fakir, 1932 yılında hiç ayrılmadığı köyünde 66 yaşında hayata gözlerini kapadı.
Tüketmeye hazırlandığımız 2011 yılında zaman zaman 'biyografik yazılar'la çıktım karşınıza.. Bunun en büyük nedeni de, hayat hikayelerini anlattığım 'müzik' adına çok çok önemli kişilerin bizlere vedası ve ne yazık ki özellikle genç kuşak tarafından yeterince tanınmamaları idi.. Kaldı ki bırakın genç kuşağı, üzülerek parantez içine almak zorundayım ki; Türkiye'nin ilk milli davulcusu Vasfi Uçaroğlu'nun vefat haberini, eşi sevgili Kamuran Akkor'a dayanarak 'Kamuran Akkor'un acı günü' diye veren amiral rütbeli gazetemiz bile vardı..
Neyse.. Aşık Fakir'i yakından tanıtmak da nereden çıktı demeyin?.. Şu anda yüzbinlerce televizyon izleyicisi onun eserlerinden birini dinlemekle meşgul.. Nerede mi?.. İnternet ortamında elbette.. Peki kimin sesinden?.. İşte onu yazdığım anda hepinizin olmasa da pek çoğunuzun 'Aaaa' diye naralanacağınızı tahmin edebiliyorum..
Evet; Aşık Fakir'in 'Bul Getir' adlı şarkısı, şu anda Kıvanç Tatlıtuğ'un yorumuyla internet ortamında tıklanma rekorları kırıyor.. Dikkat buyurunuz lütfen; 'türkü' demedim, 'şarkı' dedim. Çünkü Türk Dil Kurumu'nun Büyük Türkçe Sözlüğü'ne göre;
Türkü: Hece vezniyle yazılmış ve halk ezgisiyle bestelenmiş şiir.
Şarkı: Tonlama değişiklikleriyle çeşitli duygular uyandıran uyumlu, ezgili insan sesleri dizisi.
Evet; Aşık Fakir, ölümünün 80. yılında bir şarkısı ile gündeme geldi.. Kuşkusuz; cep telefonlarını kulağına işaret parmağı ile dayayıp konuşan, vücutlarını baklava dilimlerine sokmak için spor salonlarına koşan gençlerimiz, Kıvanç Tatlıtuğ'un bu son saz çalıp şarkı söyleme sahnesinden sonra bağlamaya merak salarlar mı bilemem ama.. Bu olay medyamızda ses getirmekte gecikmedi.. Haber Türk Magazin'den sevgili meslekdaşım Oya Doğan, 'Türkücülerden Tam Not Aldı' başlıklı haberinde bu olayı sayfalarına taşıdı. Fatih Özden'den bir hafta ders aldıktan sonra kamera karşısına geçen Kıvanç için bakın Halk Müziği sanatçılarımız neler demiş?
Hüseyin Turan: Kıvanç'ın performansını profesyonel bir Halk Müziği sanatçısı gibi değerlendirmemek gerekir. O bir oyuncu ve altı gün ders alarak söylediği eserde başarılı olmuş. Detone olmamış. Saz çalma konusunda amatör olduğu belli ama kısa sürede çalışıp rolünün hakkını vermiş.
Kubat: Üzerine basa basa söylüyorum ki gerçekten çok beğendim. Bir oyuncunun kısa sürede saz çalmayı öğrenip, türküyü de doğru okumasını takdir ediyorum. Televizyonda görünce inanamadım. Çünkü ciddi ciddi saz çalmayı öğrenmiş. Her iki elini de çok doğru kullanıyor. Notaya basıyor. Şarkıyı kendisi söylüyor.
Belkıs Akkale: Diziyi izlemiyorum. Ama deryada yolunu kaybeden her kaptan türkülere sarılır.
Belkıs Abla, inceden inceye dokundurmuş.. Eh, kullandığı atasözüne bakılırsa 'Öyle Bir Geçer Zamanki' dizisinde Ali Kaptan'ı da deryada yolunu kaybettiği için bir gün elinde bağlama türkü söylerken görürsek demek ki şaşırmayacağız!
Sevgili meslekdaşım Oya Doğan'a -bana göre- en anlamlı açıklamayı Halk Müziği sanatçısı Özgür Akdemir yapmış. Demiş ki:
'Kıvanç Tatlıtuğ'un perfomansına değil de seçilen besteye şaşırdım. Kadına şiddetin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde, bu kadar popüler bir dizide 'Saçlarını Yol Getir' bestesinin seçilmesi bena göre son derece yanlış. Zaten bu türkü değil bir beste. Keşke şiddeti içeren bir beste seçilmeseydi..'
İşte O Şarkı: 'Tut Getir'
Tabip sen elleme benim yaramı/ Beni bu dertlere salanı getir/ Kabul etmem bir gün eksik olursa/ Benden bu ömrümü çalanı getir/ Git ara bul getir saçlarını yol getir
Bir kor oldu görülüyor özümden/ Name name inliyor sazımdan/ Dünyayı verseler yoktur gözümden/ Dili bülbül kaşı kemanı getir/ Git ara bul getir saçlarını yol getir
Merhamet et karşısından bıkmadan/ Hatırını gönlünü yıkmadan/ Çabuk getir can bedenden çıkmadan/ Fakirin derdine dermanı getir/ Git ara bul getir saçlarını yol getir
Yoksulun derdine dermanı getir/ Git ara bul getir saçlarını yol getir/ Benden bu ömrümü çalanı getir/ Git ara bul getir saçlarını yol getir
Evet sevgili magazinkolik okurları.. Durum bu.. Şimdi bağlama çalmaya meraklı gençlerimizin sayısında bir artma olur mu bilemem ama açık yüreklilikle bir gerçeği itiraf edeyim ki; lise yıllarımda (yani milattan önce falanca yılında) saz çalmayı çok istemiş ancak zamansızlıktan bunu fırsat bulamamıştım.. Hala içimde bir ukdedir ama.. Bu saatten sonra.. Yok bee.. Ben kim bağlama çalmak kim?.. Olsa olsa ben bundan sonra.. Benden sonra gelen sevgili genç meslekdaşlarıma bağlama ile yol gösterebilirim ancak..
Son bir not; bana müsaade.. Atatürk Havalimanı Dış Hatlar'a gidiyorum.. Miranda Kerr geliyormuş.. Karşılamam gerek.. Beni orada görmezse üzülür sonra! Haydi kalın sağlıcakla..
hulusi.tunca@magazinkolik.com