11 Mart'tan yani bu Korona belası başımıza musallat olduğu günden bu güne kadar...
Ne İBB'den...
Ne Kartal Belediyesi’nden...
Ne Kadıköy Belediyesi’nden...
Ne Valilikten,
Ne Kaymakamlıktan...
Ne herhangi bir bakanlıktan...
Ne başka bir resmi kurumdan...
Ne de Vefa- Ahbap gibi yardım kuruluşlarından...
Bırakın maske-kolonyayı...
Bırakın kapımın çalınmasını...
"Bir ihtiyacınız var mı" diye telefon eden bile olmadı...
Oysa haberlerde kapıları çalan, yardım eden, erzak götüren polisler, zabıtalar…
Dron kullanarak maske-kolonya yollayan belediyeler vardı…
Ya onlar başka bir gezendeydi, ya da ben …
Sokağa çıkmak yasak.
“Telaşlanmayın ekmek kapınızda olacak…”
Eğer Cuma akşam üstü bakkalın çırağına 2 ekmek aldırmasaydım…
İki günlük yasakta yiyecek ekmeğim yoktu.
Gerçi açlıktan ölmezdim…
Ama ekranda evlere ekmek götüren…
Altın kalpli fırıncıları kıskandım…
Sözün kısası, 11 Mart’tan bugüne…
“Yaşlı ve yasaklı” olduğum için…
Beni koruyup kollaması gerekenlerden…
Hiç biri ne aradı, ne kapımı çaldı…
KİM ÇALAR KAPINI SABAH RÜZGARINDAN BAŞKA
Onlara ünlü divan şairi Fuzuli’nin 600 sene önce yazdığı şiirle seslenmek istiyorum:
“Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı” (Sabah rüzgarından başka kapımı çalan yok....)
Evet…
Allah'a şükürler olsun ki,
65 yaşını devirmişler için hastalıklı, işe yaramaz, asalak
Algısı oluşturulsa da
Hiç birine muhtaç olmadan...
İhtiyaçlarımı karşılıyor...
Onlar kapımı çalmasa da…
Heyecanımı kaybetmeden Yaşamaya, devam ediyorum...
NOT:
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili Zeki Kıvanç, Türkiye’nin dünyaya yetecek kadar maske üretebileceğini söylemiş…Çok sevindim. Acaba 2 tane bizim eve yollayabilirler mi!!!!