1996 yılında arkadaşım Hasan Topaloğlu bana Adana’da bir sanatçı keşfettiğini, çok seveceğimi, orkestra ve sahne konusunda yardımcı olabileceğimi düşündüğünü söyledi. TV de “Ben sana aşık oldum bir tanem” diye haykırışını duyduğumda ekran başına çakıldım ve şarkıdaki yürekten seslenişi dinledim. Hayran oldum.
Bizi karşılaştırmadan evvel de şarkısına destek olmak amacıyla arasındaki şiiri bir kağıda yazıp izleyicilerime Ataköy Marina’daki “Regetta” olarak adlandırılan Dorodo barda söyletiyordum. O günlerde bizi seyredenler bilirler.
Bir gece şarkıyı söylerken kapıdan o şiiri ben söyleyeceğim diye bir ses gürledi. Murat kapıdan doğru sahneye geldi ve şarkıya başladı. Ben arkadan seyrettiğimde parmaklarından ter damlıyordu. Eşim ve aynı zamanda bateristim olan Nazmi Sunal ile beraber “Bu çocuk ünlü olacak” dedik. İşte o gün benim ve Nazmi’nin Murat ile ilişkisi başladı.
Uzun süredir Hasan Abilerde kalıyordu. Albüm yapım süresinde ve sonrasında da orada kaldı. Hasan abi bir an önce diğer şarkılarına da klip çekmek istiyordu. Ertesi günü dördümüz buluştuk ve Murat Göğebakan ve “Grup Çağrışa”yı kurduk. Orkestramın basçısı, gitaristi ve bateristi ona geçmişti
O yıllar “benim gibi mağdur olanlar bilir” her firmanın kendi koşulları vardı. En az 5 albüm veya 5 yıl, hatta 10 yıl sözleşme yapanlar bile vardı. Firma menajerliğini de alır, sizin konserlerinizin sahne arkasını da finanse ederdi. Klipleri, fotoğraflarınızı beş kuruş harcamadan çektirip meşhur olurdunuz.
Ünlü olan şarkıcılar onlar için para harcayan ve kabuğundan çıkaran insanlardan kopmak için uğraşırlardı. Bunu kollayan menajerler vardı desek daha doğru olurdu.
Hasan Topaloğlu üç kağıtçı değildir. O dönem albüm yapan her sanatçının yapımcısı da mı aynı kategoriye sokuldu? Bilemedim…
İsim vererek anlatmak da iyi değil. Prestij ailesine Murat ‘ın girmesi Hasan abi için de kolay olmadı çünkü…
Murat kendi başına hareket etmeyi seven bir özgür ruh... Şarkılarını yazarken içindeki aşkla hareket ediyor, insanlara güvenmek istiyordu.
Geride kalan ailesinden hiç bahsetmedi… Sadece oğlu kıymetlisi Bülent’i taşırdı gönlünde...
Kalanı yarın 2. Bölümde …
Bu girizgahı yapmamdaki sebep filmi izleyenlerin yazdıkları yorumlardan ziyade içerikteki bazı şeyleri gerçekten yaşadığım için anlatmak istemem.
Benim bu konudan menfaat sağlamam söz konusu bile değil. Bülent benim canımdır. Rahmetl eşim Murat’ı kardeşi gibi severdi. Yıllarca yapışık yaşadık. Bizi tanıyanlar bilir. Ayrıca her yazdığım kelimenin tanıkları da mevcuttur.
Yorumlar beni çok üzdüğü için yazmak istedim. Bülent’in yaşadığı acıları bizzat paylaşarak yaşadık.
Gönül isterdi ki bize de iki soru sorulsun, galaya davet edilelim, ruhunu şad edelim canım arkadaşımın.
Film her sinema filminde olduğu gibi bir kurgudur ve oğlunun ağzından anlatılmıştır.
Burak Sevinç de muhteşem oynamış ve söylemiş. Ali Akyıldız da, Emre Kaya da ,Tufan Kılınç da harikalar yaratmış… Tebrik ederim ve yürekten alkışlarım.