Hıncal Abi yıllardır yazar:
600 radyo ve televizyon kanalına sahip Atlantic Plak Şirketi’nin sahipleri Ahmet Ertegün ve aranjör Arif Mardin, isteselerdi Türk sanatçılarını da dünya çapında starlar yaparlardı..
Ama komşu Yunanistan’dan birini bulur çıkarır gene de dönüp Türk sanatçılarına bakmazlardı diye..
Niye?
Şöyle devam ederdi Hıncal Abi:
‘Çünkü onlar Türk olarak nam yapmak istemiyorlardı’
Oray adında bir gazeteci var.. Yıllardır Amerika’da yaşıyor..
Ve Hıncal Abi’nin yukarıdaki sözlerine bir cevap veriyor ki; değil ağzımla vücudumun tüm organları ile güldüm.. Diyor ki:
-Türkiye’de sanatçı mı var? Türkiye’de yetenek yoksa Ahmet Ertegün ve Arif Mardin ne yapsın?
Vücudunuzun her yerinden yükselen kahkahaları duyar gibiyim..
Ama önce Hıncal Abi’ye ‘bir sır’ vereceğim..
Abi; bu adam da Ertegün.. Oray Eğin değil Oray Ertegün..
Akşam’da aynı çatı alında çalışıyorduk.. Geçmiş zaman hangisi hatırlamıyorum yeni bir kitabım çıkmış, hemen imzalayıp götürdüm. Eline teslim ettim..
Adam bir iki satır bir şey yazar değil mi?..
Bırak bir iki satırı ‘çıktı’ dese yeter..
Yazmadı Hıncal Abi.. Satır yazmadı..
Niye?.. O da bir Türk’ün meşhur olmasını istemez..
O da Amerika’da Türk olarak nam salmak istemez..
Bunun için benzetme yapıp o da bir Ertegün diye yazdım Hıncal ağabeyciğim..
BİR HAFTA GEÇTİ.. GİYİNECEKLER ELBETTE..
‘Cennetin Gözyaşları’ dizisi bir önceki hafta, Cennet’e bulunan sahte annenin ‘Ben senin anne değilim’ itirafı ile son bulmuş, Cennet ve gerçek annesi kapıdan fırlayıp giden kadının peşine düşmüşlerdi.. Normal kıyafetleriyle..
Aradan bir hafta geçti.. Bir de baktık ki Cennet de, annesi olduğunu bilmediği kadın da montlarını paltolarını almışlar.. Ulan bunlar ne zaman giydiler diye düşündüm. Sonra kendi soruma kendim cevap verdim:
-Eh aradan bir hafta geçti.. O sürede üşüyüp bekleyecek değiller ya, arkalarına almışlar kalın bi şeyler…
Bir tek bizim kalın kafalar almıyor: Hala bu dizileri nasıl seyrediyoruz?
BAHTİYAR (Yetkin Dikinciler): Bıraktım bu işleri.. Giderim bir sahil kasabasına, gündüz kitap okurum, balık tutarım.. Akşama balık; ohhh yanında miss gibi.. Tövbe.. Tövbe ederim.. Kuran okurum.. Namaz kılarım.. (meğer rüyaymış)
SİNİRİNİ NAPTI NAPTI?
Beyaz TV’nin sabah şekerlerinden İlkay Buharalı, sinirlenince, ağzına geleni üç kelime ile ifade etti:
-Sinirimi zıvanadan çıkardı!
Türk Dil Kurumu ne der bilemiyorum ama;
sinir; bozulur, kalkar, zıplatılır, zıvanadan; çıkılır ama sinir zıvanadan nasıl çıkar anlayan varsa beri gelsin..
HER ZAMAN AYNI YERDEN OLMAZ Kİ!
Pazar günü.. Maçın devre arası.. Cama çıktım geleni geçeni seyrediyorum.. Manav; aktara sesleniyor:
-Her zaman aynı yerden olmaz ki abi!
Allah Allah; o da ne demek? Üç şey geldi aklıma;
- Domatesleri bu sefer ikinci sıradan verdim..
- Ön sırada kalanlara aldanma, bugün ıspanak isteme..
- Aklına bile getirme! Ağzına biber sürerim bak..
ÇOCUKLAR DUYMASIN.. DEDELERİNİN SALONDA YATTIĞINI..
Çocuklar Duymasın.. Kanal D’nin dizisi.. Şimdi de seher vakitlerini dolduruyor.. Sabah 06 civarı rastladım..
Meltem’in (Pınar Altuğ), babası Kemal Bey (Ferdi Akarnur), evini haşarat bastığı için bir geceliğine yatıyla geldi..
Ve yatma vakti.. O da ne: dede salondaki koltukta yatıyor..
Evin oğlu ve kızı; anladığım kadarıyla evlendi gitti.. Yani yukarıda en az 2 boş oda var..
Eee; koca dedeye koca evde bir oda bulunamadı mı?
Ne dersiniz sevgili Birol Güven?..
ÇİĞKÖFTE KİMİN?
Faruk Özlü (Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı): Adıyaman çiğköftesinin tescillenmesine az kaldı. Türkiye’de çiğköfte sektörünün yüzde 99’e Adıyamanlılar’ın elindedir.
Ahmet Eşref Fakıbaba (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı): Gerçek çiğköftenin Şanlıurfa’ya ait olduğu yıllar önce zaten tescillendi. Herkes çiğköfte yapan ama Urfalılar gerçek çiğköfte yapar. Ama ne yazık ki sahip çıkmıyorlar. Ben de yaparım. Yapardım daha doğrusu. Artık hanım yapıyor ben yiyorum.
Hulusi Tunca (Bakan değil): İbrahim Tatlıses nereliyse çiğköfte de oralıdır = Çiğköfte Urfalı’dır..
BABA-OĞUL TATLISES
Sevgili İbrahim Tatlıses, almış İdo’sunu bir kebapçıda oturmuşlar siparişlerin gelmesini bekliyorlar.. Söz Tatlıses’den acımıyor.
Baba: Oğlum asıl Tatlıses benim..
Oğul: Sen Tatlı’sın, sonradan Tatlıses oldum.. Ben doğuştan Tatlıses’im..
Hulusi Tunca (Hakem): Oğlan haklı İbo’cum..
BABA-KIZ TATLISES
Dilan Çıtak; 1.5 yıl önce kızı olduğunu kabul eden İbrahim Tatlıses’in soyadını almak için mahkemeye başvurdu.
Kız: Babam benimle görüşmeyi kabul edince İdo’yu yanıma alıp, karşısına çıktım. Beni görür görmez ağlamaya başladı. Çok heyecanlandım. O anı unutamam. Hemen ısınma olmuyor ebette. Ama şimdi ayrı kalınca babamı çok özlüyorum..
Hulusi Tunca: Beni de ağlattın kız!
KARI-KOCA KURTOĞLU
Batum’daki bir otelde konser vermeye giden Cengiz Kurtoğlu ve değerli eşi ölümden döndü.
Cengiz Kurtoğlu: Restoran bölümünde yemekteydik. Birden bir patlama sesi geldi. Bulunduğumuz yeri duman kapladı. Yanda bir balkon gördüm, eşimi alıp hemen oraya çıktık ve canımızı kurtardık. İtfaiye çok geç geldi. Şehirde üç gündür doğal gaz yokmuş.. Allah’tan.. Ya olsaydı? Facia olurdu..
Hulusi Tunca: Çok büyük geçmiş olsun Cengiz Baba.. Sen bize lazımsın, senden daha çok ‘Liselim Benim’ dinleyeceğiz.. Öyle değil mi?
ABİ-KARDEŞ (SOYADI ÖNEMLİ DEĞİL)
Kadına Şiddetle Mücadele Günü’nde utanç kararı: Batman’daki mahkeme, kız kardeşi Amine Demirtaş’a (16) bir hafta işkence edip sonra da öldüren ağabeye ‘iyi hal indirimi’ yapmış..
Hulusi Tunca: Hay sok… sok… Sokrates (hayatını halkın ahlaklı yaşamasına adamış Yunanlı filozof) olsa ne derdi acaba bu adalete?