`OYA' UĞRUNA KAFADA KIRILAN VİSKİ ŞİŞESİ!

Hulûsi TUNCA

Aralık 1974'ün karlı bir İstanbul akşamı.. Mevsim kış, kar hani diz değilse de ayak bileği boyu.. Ama Unkapanı Plakçılar Çarşısı akşamın o saati olmasına rağmen cıvıl cıvıl.. Plakçılar, Anadolu'ya mal yani 'plak' yetiştiremiyor.. Hey gidi günler heeey!

O saat mi?.. Şirketlerin pek çoğunda saatler akşam 5'i geçti mi hemen viskiler açılıyor, çerezler saçılıyor sigara paketleri bir bir masaların üzerine çıkıyor.. Hangi şirketin kapısını çalsanız içeride mutlaka birkaç sanatçı vardır..

Yankı Plak Şirketi'ndeyiz.. İçeride yoğun bir trafik var.. Plak şirketinin sahipleri, gazeteciler ve de Neco..

Viski bardakları bir bir devrildikçe, muhabbetler de 'derinleşmeye' başlıyor.. Neco da o sıralar, genç şarkıcı Oya Germen ile evlilik hazırlıkları içinde.. Dışarıda tipi gibi yağan kardan olmalı; söz mevsimlerden 'yaz'a, yazdan denize, denizden bikinili fotoğrafla geliyor..

O zamanın 'deneyimli' magazin gazetecilerinden biri, şimdi 'bazı' genç magazin muhabirlerinden pek çoğunun yaptığı gibi bir 'densizlik' yapıyor ve Neco'ya soruyor:

"Oya Germen'in geçen yaz HEY'de çıkan bikinili fotoğrafı için izin vermiş miydiniz?.."

Soru tam olarak böyle olmasa da buna yakın bir şey?..

Emrah'ın bir şarkısındaki gibi 'sevdi mi tam seven' Neco, masanın üzerinde bulunan ve dipi gözükmeye yüz tutmuş viski şişesini kaptığı gibi bizim 'arkadaşın' kafasında patlatıyor.. Ortalık bir anda karışıyor.. Kan, revan.. Falan, filan..

İşte 20 Ocak 1975'de Oya Germen ile evlenen Neco'nun Oya'sını ne kadar sevdiğinin fotoğrafı! Hepimiz gözlerimizle tanık oluyoruz.. Oya German [o zamanlar], daha önce zengin bir ailenin öğrencilikle, evliliği bir arada yürütmeye kararlı oğlu ile hayatını birleştirmiş fakat mutlu olamayarak ayrılmış genç bir 'sanatçı adayı'mız.. Neco, bütün Türkiye'nin konuştuğu bir sanatçı!

Sevgili Oya, beni hatırlar mı bilmem.. Çünkü onlarla [karı- koca] 'ortak' olarak bir tek nikahlarında vardım, bir kızlarının doğumlarında, bir de Neco'yla Bulgaristan'daki Altın Orfe Müzik Festivali'ne giderken 'bizi' uğurlama sırasında.. Yani Oya ile karşılaşma sayım bir elin parmakları kadardır neredeyse..

Sevgili 'meslektaşım' Ayşe ise beni hatırlamaz.. Çünkü dünyaya ilk gözlerini açtığında hastane odasında başındaydım.. Bir daha da görüşmedik.. Doğrusu fırsat olmadı..

Oya şimdilerde 'Kırık Kalplerin Oya Ablası' imzasıyla Posta Gazetesi'nde 'yeni bir Güzin Abla' olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.. Baştan burun bükmüştüm, 'medyadaki güncelliğinden yararlanıp hemen köşe yazarı yaptılar' diye ama sonra yanıldığımı anladım.. Helal olsun vallahi..

Zaten benim 'Barış Manço: Uzun Saçlı Dev Adam/ O Bir Masaldı' adlı kitabımı yayınlayan Epsilon Yayınevi ile tanışmama da Oya'nın 'Ben Güzelim Ya Sen' adlı bir kitabı üzerine eşi Neco vesile olmuştu.. Neco'ya Epsilon için "Nasıl bir yayınevidir" diye sorduğumda, "Süper!" deyip beni sevgili editörüm Meltem Erkmen ile tanıştırmıştı..

Kızları Ayşe'yi Hıncal Abi [Uluç] keşfetmişti, Oya bir köşe yazarı, daha doğrusu 'Kırık Kalplerin Oya Ablası' olarak kimin keşfi bilemiyorum..

Söz nereden buraya geldi, bu haftaki köşenin konu başlığı oldu?

Haberler, futbol karşılaşmaları ve bir iki televizyon dizisi dışında pek televizyon izlemem. Daha doğrusu izleyemem çünkü elimin altında şu an 3000 [yazıyla üç bin] sayfaya ulaşan bir Popüler Müzik Sanatçıları Ansiklopedisi adında 'tatlı bir bela' var ki sormayın gitsin.. 35 yıldır üzerinde çalışıyorum.. Ne zaman biter Allah bilir! Ben biterim o bitmez mi onu da Allah bilir! Türkiye'de isim yapmış, plakları yüz binler sattığı halde isim yapmamış aklınıza kim gelirse var.. Şimdi kütüphanemdeki HEY ciltleri bir bir iniyor.. Sayfalar bir bir açılıyor, plak listeleri, plak eleştirileri, plak ilanları, röportajlar bir bir taranıyor ki, benim 3 bin sayfalık bu 'duvar'da eksik bir tuğla kalmasın diye..

İşte o HEY'lerin sayfalarını çevirirken Neco'yla Oya'nın aşkını adım adım izliyorum.. Sonra başımı ekrandan yana çeviriyorum: 'Son Ağa'...

Sizi bilemem ama benim son yıllarda en zevkle izlediğim dizi.. Bunca yıldır bu işin içinde olmasına rağmen bana Sayın Tamer Karadağlı'yı ve ilk kez gördüğüm, sevdalandığı şirin mi şirin kızı yani Feride Çetin'i sevdiren dizi.. Adam; orta yaşlı.. Kız; gencecik.. Ama adam aşık.. Galiba kız da.. Gidişat onu gösteriyor.. Bayılıyorum; Salim Ağa ile Gülümser'in aşkına..

'Genç ve dul kaynana'yı oynayan bizim şarkıcı Emel'e ise tek bir lafım var: "Daha önceleri neredeydiniz?.."

'Ne alâka' demeyin ve lütfen beni dinleyin..

Neco'ya Son Ağa diye bakıyorum.. Değil mi ki 2007 yılında müziği bırakarak ve kendisinden 25 yaş küçük sevgilisi İdil Erge uğruna eşinden boşanarak Bodrum'a yerleşti.. Değil mi ki 12 Nisan 2008 tarihinde Caddebostan'daki evlerinde sade bir nikâh kıydı.. Değil mi ki baba olmaya hazırlanıyor..

Şimdiii? Yeni bir yarışma düzenlense, 'Benim Annem Dans Edemez' gibi 'Benim Babam Aşık Olamaz' diye..

Ben de jüri koltuğunda otursam [aman Allah korusun].. Aşık olan Neco'nun öyküsünü dinledikten sonra şöyle derim: "Babalar da öyle bir aşık olur kiiii?" Sonra Neco'ya dönerim ve;

"10 puan 10 puan 10 puan?"

Siz ne dersiniz sevgili magazinkolik okurları?.. Ne zamandır e-mail kutumu İHMAL ETTİNİZ.. Hadi şu mübarek Ramazan günlerinde zamanınız vardır.. Geçin bilgisayarın başına ve benim gibi not verin Neco'ya..

Ben her zaman gönlü SAHİCİ sevdadan yana olan Neco'nun yanındayım? Ya siz?..

YAZIN.. Ama mutlaka yazın.. İster 'GERÇEK ADI'nızla, ister 'RUMUZ'la..

Mektuplarınızı İNANIN çok ÖZLEDİM.. Yazarsınız değil mi? Yazarsınız, yazarsınız.. E ÖZLETTİNİZ ama..

hulusi.tunca@hotmail.com