RTÜK'ün en öncelikli görevlerinin başında, ülkemizde yayın yapan tüm ulusal ve yerel televizyon yayınlarının denetlenmesi gelir? Yayınlar denetlenirken 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınlar Hakkında Kanun, kısaca; RTÜK Yasası'nın düzenlemelerinden yararlanılır. Tabi bu yasanın hazırlanması aşamasında örnek alınan "Avrupa Sınır Ötesi Televizyon sözleşmesi"nin kurallarına da uyum esastır? Hele hele; "Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi"ni ilk imzalayan ülkelerden biri olmamız nedeniyle bu sözleşmedeki ilkelere uyumsuzluk göstermemiz söz konusu bile olamaz? Ayıp etmiş oluruz?. Böyle bir durumda attığımız imzayı inkar etmiş oluruz ki bunu yapmak hiç işimize gelmez?
RTÜK, yani geniş adıyla namı değer Radyo Televizyon Üst Kurulu ülkemizde yayın yapan yerel ve ulusal tüm televizyon yayınlarını denetleme görevini gerektiği gibi yapıyor mu diye sorarsanız buna pek içten gelen bir yanıt vermemiz mümkün görünmüyor. Kısacası yanıtımız kesinlikle"hayır"dır? Bazı konularda denetlediği doğru da asıl haksız rekabete yol açan, haksız rekabeti körükleyici yayınların, reklam yayınlarının denetlenmediği kesin.
Televizyon yayınlarında, yayın ilkelerine uyum konusunda tam bir karmaşa hüküm sürmektedir? Yayınlarda tek uyulan; tüm kanalların belirlenen zaman dilimlerinde ortak reklam kuşak yayınlarına başlamalarıdır.
Allahları var bu konuda gereken dikkati sergiliyorlar.. Gerine gerine "şimdi reklama girmemiz gerek" demeleri yok mu, sanırsınız ki yasalara uyum konusunda göz yaşartıcı bir durum sergiliyorlar..
Ekranlarda yayın ilkelerinin uygulanması konusu yasalara düzenli uyumun olduğu tek gösterge? Bunun dışındaki uygulamalarda RTÜK tamamen kontrolu kaybetmiş görünüyor?
Kendi içinde bir çok sorun yaşayan, kafası karışık olan bir kurumun aslı görevini yapmada bu tür aksaklıkları yaşaması doğal gibi görünse de, ortalıkta bu karmaşadan yararlanmaya çalışanların olduğunu da unutmamak gerekir..
Bu karmaşadan yararlananlar ekranlardaki reklam yayınları konusunda ortalığı tozu dumana kattılar çoktan..
Bakmayın periyodik yayınları, belirlenmiş reklam kuşaklarına aksatmadan uyumlu davranmalarına, bu arada kargaşadan yararlanıp ortalığı toz dumana katmaktan da geri kalmıyorlar..
Kısacası bu konuda gücü yeten yetene.. Her zaman olduğu gibi yapılanlar, yapanın yanında kar kalıyor?
Bunlar nedir? Kimler, nasıl, neleri hiçe sayarak bu alanda istediği gibi at oynatıyor ona bir bakalım..
Ülkemizde Radyo Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) tarafından hazırlanmış olan RTÜK Yasası'ndaki yayın ilkeleri "Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi"ndekilerle hemen hemen aynıdır? Bu ilkeler televizyon yayınlarının düzenlenmesinde, denetlenmesinde olmazsa olmaz ilkelerdir.
Yayınlardaki "özel yaşam" konusu; 3984 sayılı RTÜK Yasası'nın yeniden düzenlenen 4. Maddesi'nin (f) şıkkında; "Özel hayatın gizliliğine saygılı olunması, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında kişilerin özel hayatının yayın konusu yapılmaması." Şeklindeki düzenleme ile güvence altına alınmıştır. Yasa böyle diyor ama ekrana yansıyanlara baktığınızda bu yasaya ne kadar uyulmadığını rahatlıkla görebilirsiniz.. Özellikle son zamanlarda magazin konusunda Uğur Yücel, Levent Kırca ve en çok tepki çeken Timuçin Esen'le ilgili yaşananların ekrana yansıtılışı, bu konudakı yanlışların göz ardı edilmesinden kaynaklandığının göstergesidir..
Bir başka, çok önemli konulardan biri ise; ekranda yayınlanan reklamların yayın ilkelerine ters düşen, yayın ilkelerini hiçe sayan bir kurguda yayınlanmasıdır..
Bir çok programda neredeyse reklam arası dizi, film, program izler hale mahküm ediliyoruz.. Son yıllarda dizilerin ekranda kalma sürelerine bakarsanız bu sürenin çoğu zaman 120-140 dakikalara ulaştığını görebilirsiniz.. Ve yine bu dizilerin yayın süreleri içinde yer alan reklam kuşaklarının aldığı süreyi hesapladığınızda neredeyse dizinin toplamda yarısı kadar bir süreyi kapladığını görebilirsiniz..
Bu konu o kadar rahatsız edici bir hale geldi ki dizi izleyicisini neredeyse canından bezdirdi..
Halbu ki; bu konu da; hem RTÜK Yasası'nda hem de "Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi"ndeki düzenlemelerde çok net bir şekilde anlatılmaktadır.. RTÜK Yasası'nın Reklamlar Madde 19'un yeni düzenlemesinde; " ?..Reklamlar günlük yayın süresinin % 15'ini geçmeyecektir. Ancak, ürünlerin alımının, satımının, kiralanmasının veya hizmetlerin topluma doğrudan sunulmasını sağlamak üzere bu oran spot reklamların % 15'ini aşmaması kaydıyla % 20'ye çıkabilir. Bir saatlik yayın içerisinde spot reklamlara ayrılan süre % 20'yi aşamaz. (Bu süre yeni düzenlemeyle %20 olmuştur) Ürünlerin alımını, satımını, kiralanmasını veya hizmetleri halka doğrudan sunan türdeki reklamların yayını günde bir saati geçemez." şeklinde belirtildiği ilkeye günümüz yayınlarında, ne kadar uyulup uyulmadığın rahatlıkla görebilirsiniz.. Tam bir sorumsuzluğa dönüşen bu ilkesizliğe kim denetleyecek, tabii ki RTÜK. Ancak uzun zamandan beri bu konuda her kes bildiğini okuyor olmasına karşın RTÜK'ün pek bir şey yaptığını göremedik..
Reklam yayınlarındaki ilkesizliğin en en bariz örneği ise tam bir komedi.. Tam anlamıyla işi kılıfına uydurarak yasaya muhalefet haline dönüşmüş?
RTÜK Yasası Reklamların Biçimi ve Sunuluşu Madde 20; "Reklamlar program hizmetinin diğer unsurlarından açıkça ve kolaylıkla ayırt edilebilecek ve görsel ve işitsel bakımdan ayrılığı fark edilecek biçimde düzenlenecek, bilinçaltı ile algılanan reklamlara izin verilmeyecektir.
Haber veya güncel programları düzenli olarak sunan kişilerin görüntü ve seslerine reklamlarda yer verilmeyecektir." Şeklinde düzenlenmiştir..
İlk bakışta bunda ne var diyebilirsiniz.. Ama daha dikkatli bakarsanız o kadar çok şey var ki? Birincisi; dizi veya film veya çok heyecanlı keyfli bir program izlerken birden bire ekrana bir görüntü gelir, hiç bir ön anons veya görüntüsüz, ikazsız.. Biraz izleyince reklam olduğunu anlarsınız?
Bu uygulamayı bir çok dizi ve programda rahatlıkla görebilirsiniz..
Reklam yayınlarında bir başka uygulama var ki buna RTÜK nasıl izin verir anlamak mümkün değil.. Bu alenen haksız rekabeti körükleyen yasada belirlenen düzenlemeyi hiçe sayan bir uygulama..
Madde 20'nin son paragrafı; "Haber veya güncel programları düzenli olarak sunan kişilerin görüntü ve seslerine reklamlarda yer verilmeyecektir." der de, kime der!..
Uzunca bir süre sabah kuşağında yayınlanan ve Seda Sayan'ın sunduğu programda bu tür reklamlar her yayında yer almıştı? "Tanıtıcı Reklam" adı altında programın yayını sırasında ekrana gelen, program sunucusu Seda Sayan'ın alenen görüntüsü ve sesiyle katkıda bulunduğu reklamlar programın bir parçası gibi yansıtılarak, reklam yayın ilkelerini hiçe saymanın ibretlik bir örneği olarak aylarca uygulandı..
Bu iş neredeyse Seda Sayan'ın sabah kuşağındaki programlarıyla başladı denilebilir? Ve buralarda kalmadı tabii.. Aynı uygulamalar; Mehmet Ali Erbil'in sunduğu "Çarkıfelek" programında da her yayında kesintisiz olarak ekranlara geldi. Aynen Seda Sayan'ın yaptığı gibi Mehmet Ali Erbil'de program içinde yer verilen bu tür reklamlarda sesiyle ve görüntüsüyle katkıda bulundu? Bu reklamlar neredeyse yayınlandıkları programın bir parçası şeklinde sunuldu ve reklam yayın ilkelerine aykırılığın bir başka ibretlik örneği olarak yayınlarda uzun süre yer aldı? Görünen o ki; bu aykırı uygulamaları nedeniyle bu programlara her hangi bir yaptırım uygulanmadı..
Bu konuda, iyice ayyuka çıkan uygulamalara, izlenme oranı oldukça yüksek "Var mısın Yok musun" adlı yarışma programında rastlıyoruz.. Yapımcı-sunuculuğunu Acun Medya, Acun Ilıcalı'nın üstlendiği "Var mısın Yok musun" yarışma programında, yarışma kurgusu içinde, yarışmanın bir parçası gibi uygulanan, başta Acun Ilıcalı olmak üzere, yarışmada ki tüm yarışmacıların, gerek görüntüleri ve gerekse sesleriyle katkıda bulundukları ve adına "Tanıtıcı Reklam" denilen reklamları sıkça gördük ve hala da görmekteyiz.. Bu yarışma programı içinde ekrana gelen "Tanıtıcı Reklamlar"ın izleyici üzerindeki etkisini varın siz düşünün.. Burada olamaması gereken bir başka şey ise olabildiğince apaçık sergilenmekte, Reklamların Biçimi ve Sunuluşu Madde 20 içeriği itibarıyla tümüyle ihlal edilmektedir? Ayrıca bu maddede; "?bilinçaltı ile algılanan reklamlara izin verilmeyecektir" yasal düzenlemesi de tamamen yok sayılmıştır?
İşi o kadar kontrolden çıktı ki, adı "Tanıtıcı Reklam" olan bu tür reklamlar neredeyse o dizinin, filmin, yarışma programının bir parçası haline geldi.. Son yıllarda giderek artan, "Tanıtıcı Reklam" adıyla tanımlanan bu tür reklamların cirit attığı ekranları denetleyenler neredeler? Bu konuda bir şey yapmadıklarına göre, onlar için yasaların hiçe sayılması normal sayılıyor veya görüyor, görmüyorlar.. Asıl denetlemeleri gerekenleri denetlemeyenler, dizilerdeki, filmlerdeki öpüşme, erotik sahneleri kesip budamaktan bu çok önemsiz saydıkları(!) konuları gözden kaçırıyorlar anlaşılan?.
YORUM FARKI!
Geçtiğimiz günlerde ekranlara yansıyan bir görüntü hayretle ve ibretle izlediğimi söylemeliyim? Ekranlarda üzerine bir çok yorum yapıldığına göre bir çoğunun da dikkatini çekmiş bu görüntüler anlaşılan..
Konu şu; Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve ve "First Lady" Hayrunisa Gül köşkte, siyasilerin, bürokratların yanı sıra sanat dünyasından bir çok ünlünün de davetli olarak yer aldığı Cumhuriyetimizin 86. Kuruluş yılı onuruna bir resepsiyon verirler. Konuklarını girişte karşılayan Abdullah-Hayrunisa Gül çifti resepsiyona katılan tüm konuklarının "hoş geldiniz" derken gelen konukların ellerini tek tek sıkarlar..
Buraya kadar her şey normal görünüyordu.. Konuk karşılamada sıra davete icabet eden TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'e gelmiştir.. İbrahim Şahin önce Abdullah Gülün elini sıkar ama hemen yanında kendisine uzanan eli sıkmayarak ev sahibesinin elinin bir an havada kalmasına neden olur. Eli havada kalan ev sahibesi Hayrunisa Gül'dür..
Bu görüntüyü izlediğimde her halde bir anlık karışıklık oldu diye düşündüm, birkaç kez daha izledim.. Bir karışıklık yoktu ve uzanan el görmemezlikten gelinerek bilerek sıkılmamıştı? Bunu bir art niyet olarak görmek doğru değil ama belli bir nedeninin olduğu da aşikardır.
Bir tarafta Devlet Kurumu TRT'nin Genel Müdürü, diğer tarafta ise; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın eşi?
Bu görüntüyü izlediğimde çok ama çok şaşırdığımı söylemeliyim.. Hem şaşırdım hem de eli havada kalan Cumhurbaşkanımızın eşi Hayrunisa Gül adına üzüldüm.. Bu durumlarda insanın elinin havada kalması hiç güzel bir şey değil?
fehmi.ketenci@magazinkolik.com