Ancak görünen bu başarının perde arkasına yönelik müthiş bir iddia var…Mekan seçiminden çekimlerin bitimine kadar olayın içinde olan Alper Tuydes, Şahan-Tolga Gökbakar’ı haksızlık, vefasızlık, hatta nankörlükle suçlayıp, çekimlerin yapıldığı Karacabey-Longoz halkının kendilerinden nasıl nefret ettiğini iddia ediyor…
Alper Tuydes’in yazdıklarını birlikte okuyalım…
“Şimdi sizlere, Türkiye’nin son yıllarda en çok izlenen ve doğal olarak en çok gelir elde eden sinema filminin perde arkasındaki hak hırsızlığını, çevreye olan duyarsızlığını ve emeğe saygısızlığını uzun uzun anlatacağım. Bahsedeceğim kişiler, Şahan & Togan Gökbakar kardeşler ve filmi Recep İvedik 6 ile alakalı…
Geçtiğimiz yıl tanıştık Togan ve Şahan kardeşlerle. Yeni sinema filmleri için yer arayışındaymışlar. Kendileri ilk tanışmamızda nasıl sempatikler, nasıl mütevaziler. Harikayız. Kısa sürede arkadaş olduk, özellikle yönetmen Togan ile.
“Bir film çekeceğiz. Recep İvedik bu kez Konya yerine Kenya’ya gidiyor. Afrika’ya benzeyen alan lazım” diye düşmüşler yola ve Karacabey’e gelmişler. Karacabey Longozunu yıllarca zaten ‘Yerli Afrika’ diye anıyorduk biz. “Bundan daha güzel bir yer bulamazdınız” dedim. Longoz için de önemli bir iş olur düşüncesindeyim hep.
Yaşadığım şehre, bir şekilde değer katacak bu iş için çok mutluydum. Hemen onlarla longoz turu yaptık o gün. Baharda gelmişlerdi. Ama film eylülde çekilecekti. Longozu gezerken, hep gerekli olan yerleri, alanları, güneşin doğuşundan batışına vereceği ışığa kadar ayrıntısı ile kendilerine gösterdim. E kolay mı? 10 yıldır, o ormanın her karışında yalın ayak gezmişliğim var. Hem de fotoğrafçı gözüyle
SÜREKLİ YARDIM ETTİM
Bir yandan prodüksiyon, bir yandan yönetmen Togan ile görüştük epeyce. Sürekli Whatsapp’tan yazışmalar, planlamalar. Birkaç kez daha kendisi ile longozda gezip planlamalar yaptık. “İşte filmde kötü kabileler için daha yaşlı ağaçlar diyor” hemen onlara uygun yeri gösteriyorum. “İşte savan ortasında tek ağaç lazım” diyor, “Burası” diyorum. Aylarca koşturdum onlar için. İnanın çok emek sarf ettim, kendi işimmiş gibi hem de.
Başta, “Filmin bir kısmını Afrika’da çekeriz, bir kısmını burada” demişti Togan Gökbakar. Ben ise tamamı burada çekilsin derdindeyim hep. Öyle ya, filmi izleyen tamamı longozda çekilmiş diyebilsin. Büyüsü yarım kalmasın diye. E memlekete maddi de geliri var. Bir şekilde esnaflara kadar yansırdı hep bu durum.
Filmin tamamı burada çekilsin diye ikna etmek için sık sık foto ve video buldukça atmaya devam. Ve uğraşlarım sonucu Togan Gökbakar, “Tamamını burada çekeceğiz” dedi. Sevindim.
Ardından prodüksiyon işleri başladı. Sette çalışacak yerel halk, konaklama vb. faaliyetler için. Hepsiyle neredeyse tek tek ilgilendim. Onlarla günlerce, sürekli ev ev gezdim. Ekip için adam buldum bölgeden.
Çiftçi memleketi Karacabey’de sezon yoğunluğu var o dönem. “Devamlı müşterilerimizi geri çevirmek istemiyoruz. Ve ilçe otellerini ayarladım bir şekilde bunlara. Oda kapasitelerinden ücretine kadar, pazarlıklı hallerini listeleyip prodüksiyona bizzat verdim.
“Şahan hotel değil ev istiyor” dediler. “Yazlık tatil bölgesinde villa kiralayacağız” dediler. Buralı olduğumdan herkesi tanıyorum. Nazım da geçiyor. En son karar kıldıkları ev arkadaşlarımın eviydi. Babasını ikna etmek için yarım saat dil döktüm. Ve sonunda bağladım. Tüm bunlar devam ederken, Togan abiye ormana iş makinesi sokmamalarını ve insan gücüyle çalışmalarını özellikle rica ettim. Ormana hassas davranmalarını her fırsatta dile getiriyordum.
BENİ KULLANIP ATTILAR
Çekimler yaklaşırken bir de bana lütuf edilen oyunculuk var. E onca yardım ettik. Bir rol alırız.
Togan abi ile daha önce görüştüğümüz için bana sürekli geldiğinde “Rolüne hazırlanıyor musun? Bu geldiğimde sana audition çekeceğiz. Sen bizim yerel rehberimizsin, seni filme öyle yazacağız” falan diyor. Derdimiz para değil ya. Seviniyoruz biz de bu laflara…. Togan abi prodüksiyon ile ilgilenmemi istedi ya. Prodüksiyon ne dese, gece gündüz demeden koşturduk hep.
Ben tabi prodüksiyona ormanı öğrettim. Mekanları ezberlettim. Artık işler rayını oturuyor.
Sonra ne mi oldu? Ben bir şekilde saf dışı kalmaya başladım. Duyuyorum ki Togan Karacabey’e geliyor, gidiyor, aramıyor, sormuyor. E geldiğinde rolümü söyleyecekti, audition çekecekti. Aramıyor bile…
Çekimler başladı. Artık ne yönetmen ne prodüksiyon. Alper’i ne arayan var ne soran. 1 ay geçti. Ve benimle kimse bir daha muhatap olmadı. Bir telefonla tüm otelleri boşalttırabilir, sette çalışan yerel halkı oradan çekebilirdim. Çünkü hepsi arkadaşımdı. Ama memleketimin menfaati var diye sustum ve gidip görüşmeyi yeğledim. Togan’la görüşmeye kalktım. Görüşmedi benimle. Çağrı mıydı neydi, öyle birine havale etti. Togan’a, bana verdiği sözleri hatırlatmam dokunmuş. Bir daha muhatap olmayacakmış benimle.
Çağrı abi’ye; “Bana verilmiş sözler vardı. Siz beni maddi manevi kullandınız. Onca emeğimin karşılığı bir hiç mi? Sayemde Afrika’ya gitmediniz. Size buranın her halini göstermek için günlerce arşiv taradım. 10 yıllık tecrübemi kullandım. Bu sayede aradığınız tüm mekanları çok çabuk size onaylattım. Yetmedi prodüksiyonun her işini prodüksiyondan daha çok ben gördüm.”
Bana dedi ki: “Sen olmasan Ahmet gelirdi, Mehmet gelirdi ve bize burayı gezdirirdi. Prodüksiyona da ben mi dedim yardım et diye? Onu onlarla konuş. Etmeseydin. Para mı istiyorsun? Bizde hakkın kalmaz, para istiyorsan söyle” dedi.
Film bitti gittiler. Köylü isyanda. Son gün paralarını alamamaktan korkup, orman yolunda beklediler adeta. Çünkü adamların ödemelerini hep geçiştirmişler son zamanlarda. Oteller hep isyandaydı ödeme yapmıyorlar diye. “Alper sen getirdin bunları başımıza konuş” diye. “Ah dedim Alper, ne işler açtın başına.” “Ben mağdur edilmekle kalmayıp, bir de insanların da mağdur olmasına mı neden oluyorum?” diye çok korktum. Bir kısmını set bitiminde, kalanını 1-2 ay sonra galiba ödediler ama esnaf yine de memnun değildi. Çok uğraştırmışlar.
Ve set bitti. Setin olduğu son akşam, ormanda final partisi adı altında kutlama yaptı İvedik tayfası. “Öküz öldü ortaklık bozuldu” derler ya. Bütün çöplerini ormanda öyle yığıp bırakmışlardı. Belediye ekipleri topladı arkalarını. “Ne de olsa birileri alır” diye düşündüler herhalde. Merak etmeyin, birkaç saat içerisinde belediye hemen topladı. Böylece film sürecinde gösterdikleri özeni, set bittiği gün bırakıp kaçtılar adeta.
Fotoğraf o günden. Tarihi ve mekânda kullandıkları ürünler ortada. Yani ispatsız değil hiçbiri. Prodüksiyon ve Togan Gökbakar ile tüm yazışmalarımın ekran görüntüsü de mevcut. Birisi çıkar, bu durumu başka türlü kapatmaya kalkarsa diye saklıyorum şimdi.
O filmin Afrika’ya gidilmeden burada çekilmesine vesile olmakla kalmayıp, yerel ihtiyaçlarından tutun daha aklıma gelmeyen pek çok işlerini halletmeme rağmen karşılığı koca bir hiç oldu benim için. Üstüne üstlük hakkımı aradığım için düşman oldular resmen. Şimdi, 8 Kasım’da bu filme giderken bunları bilin istedim. Dedim maddi bir karşılığını alırsam en azından kullanılmamış hissederim kendimi. Ama ona da sırt çevirdi Yapımcıları. Togan ve Şahan istememişler bana para verilmesini de.
Bu zamana kadar sustum. Memleketim için bir şekilde faydası olur bu iş diye. Ama sanırım artık susamayacağım. Çünkü her afişini ve reklamını gördüğümde kendimi enayi gibi hissetmek ağrıma gitmeye başladı.
Sizler de film vizyona girince bunları da düşünün olur mu?”