Sevgili dostlar, arkadaşlar ve meslektaşlar. Bir gün, hepimizi “dünyadaki hayatın sonu” sayılan o musalla taşına yatıracaklar… Ahu Tuğba’nın vefatı nedeniyle çıkan haberlere bakıp çok üzülüyorum.
Kadının naaşı hala Türkiye’ye gelmedi. Orada yani… Hala uğraşıyoruz… Başından beri birkaç insan Ahu’ya da kızına da sahip çıkmaya çalışıyoruz… Nedir bu bir ölü üzerinden pirim kasmak… Biraz empati yapın ve şu sözlerime dikkat verin lütfen…
Ahu Tuğba aile dostumuzdur… Ölümünü ilk haber alanlardan biriyim. Hakan Solaker’in uyarmasıyla Anjelikle ilk konuşan kişiyim. Bunlar önemli değil. Önemli olan o, ilk anda tanık olduklarım… Çaresizlikten hüngür hüngür ağlayan bir genç kız, hayatını kaybetmiş bir dost.
Gazetecinin soğukkanlılığı bazen işe yaramıyor… Bunu da gördüm. Arada binlerce kilometre varken annesini kaybetmiş bir çocuğu nasıl teskin edersiniz? Dilim döndüğünce anlattım dinledim ve ne yapılacağını sorguladım Anjelikle… “paramız yok abi” diyordu Anjelik. Ahu’nun o yaban ellerde kalmasını istemiyordu.
Aylar önce ona yalvarmış trafik kazalarından önce “anne ne olur Türkiye’ye dönelim” demişti. Seyhan Soylu ile saatler süren görüntülü konuşmalarını biliyorum. Seyhan yardımı, destek olmayı çok sever.
Samsundaki estetik mucizeler yaratan Prof. Dr. Hayati Akbaş’a hocaya götürüp Ahu’yu tepeden tırnağa estetik yaptırmak istiyordu… “ Seninle program yapacağız seyircinin önüne en bakımlı halinle çıkmalısın” diyordu…
Ahu da biliyordu Amerika’da yaşamanın ne kadar zor olduğunu… Onun da aklında, tanındığı, sevildiği, itibar gördüğü insanların içine dönme isteği vardı… Varsa yoksa hayatı Anjelik’ti. Ancak sorun vardı… Ahu sürekli tartıştığı “ayar” çekmeye çalıştığıyla kızıyla bir barışık bir kavgalıydı…
Koruma içgüdüsü yüksek bir anneyle, hayatını yaşamak isteyen kararlarını kendi vermek isteyen bir genç kızın, kuşak çatışmasının yaşandığı bir hayattı onlarınki… Ama ben biliyorum Ahu için Anjelik hayatından daha değerliydi. Anjelik de bunu biliyordu ve genç bir kadın olarak kendi hayatını yaşamak istiyordu.
Anjelik’in cep telefonu yoktu ve Ahu yıllarca yasaklamıştı… Bütün bağlantı Ahu’nun telefonu üzerinden yürüyordu. Nasıl saplantılı bir korumacılık duygusu olduğunu anlayın diye bu detayları veriyorum…
Annesinin iki yıl önce öldüğünü Anjelik’le konuştuktan sonra öğrendim. Herkesten saklamıştı. Niye?
Yine başa döneyim. Bir süredir Ahu’nun cenazesi ile ilgili yorumlar yapılıyor… Gelecekti şöyle oldu böyle oldu diye. Arkadaşlar ne ben ne de Ahu’nun Türkiye’ye getirilmesi için mücadele veren arkadaşlarımın, Nurettin Soydan, MGD Başkanı Okan Sarıkaya’nın bu olaydan en küçük menfaati yok.
Bizimkisinin adı sadece vefa… Magazin Dünyasında en çok haberi çıkan bir şöhrete yapılan bir vefa borcu… Kendi adımıza da değil bütün gazeteci arkadaşlar adına…
Pazar günü, hakkını teslim etmeliyim Nurettin Soydan’ın katkılarıyla İstanbul Belediyesi adına Murat Ongun’u arayıp ricada bulunuldu. Anjelik “Abi annemin bir mezarı bile yok” demişti. Nasıl ağır bir cümle… Eksik olmasın İstanbul Belediyesi anında sahip çıktı.
Anjelik'le yaptığımız telefon trafiğinden sonra Murat Ongun bizzat arayıp İstanbul’daki cenaze işlerinin mezar yeri temininin yapılacağı sözü verdi…
Nurettin Soydan’la belki 10 defa konuştuk. Bu arada da hem Nurettin Hem de ben Anjelik'le kontak halindeydik. Ve sonuçta cenaze nakil masrafları için 15 bin dolara ihtiyaç vardı. Nurettin gerekirse kendi aramızda toplayıp bu parayı temin edelim” dediğini hatırlıyorum.
Seyhan Soylu “Savaş Amerikan vizen var mı seninle birlikte gidip cenazeyi alıp gelelim “ dedi… Yıllardır Amerika’ya çıkmadığım için vizem yoktu ve almak kolayda değildi. Ahu orada bekliyordu ve vatanına kavuşması gerekiyordu.
Ahu’nun imam nikahı yapıp sonra ayrıldığı eski kocası iş insanı Örfi Bilgin masrafı neyse ben karşılayayım diye haber göndermişti… Seyhan Soylu iki kere Örfi ile konuştu… Ve beklediğimiz haber geldi.
Sayın vekilimiz eski dışişleri bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun katkısıyla Florida konsolosluğuna bilgi gitmiş Ahu Tuğba’nın Türkiye’ye nakli konusunda devletin eli bir vatandaşına uzanmıştı… Vefalı bir iş insanımız Cemal Kalyoncu “maddi anlamda ne gerekirse katkıda bulunacağız” diyerek söz vermişti…
Beyaz TV’nin Magazin müdürü Bilal Özbilge patronu Osman Gökçek’i arayıp durumu anlatmış, eksik olmasın sayın vekil Kültür bakanlığı ile temasa geçip, sinema ve kültür daire başkanı sevgili Birol Güven’i devreye sokmuştu. Devlet Ahu’ya sahip çıkmıştı…
Ahu Tuğba’nın naaşı Türkiye’ye getirilecek, bir sanat merkezinde tören düzenlenecekti… Nurettin Birol Güvenle yazışmalarını ve konuşmalarını biliyorum… Atatürk Kültür Merkezi’nin de içinde olduğu iki yer öne çıkmıştı… Bütün beklenti Ahu’nun Türkiye getirilmesiydi. Ta başından beri belli olan bir durumu maalesef haberci arkadaşlarımız biraz sulandırdı…
Ahu morga kaldırıldığı sırada eve gelen siyahi sağlık görevlisi “hiç merak etmeyin annenize çok iyi bakacağız” derken asıl sinyali vermişti bile. Anjelik siyahi görevlinin nezaketli sözlerinden sonra annesine otopsi yapılacağını anlamıştı. Yani orası Amerika ve “şipşak otopsi” olamazdı. Rapor çıkmadan kimseye cenaze teslim etmezlerdi.
Gelinen durum herkes beklemede. Otopsi raporu çıkacak. Hastalığa bağlı doğal ölüm olduğu yetkililerce onaylanacak cenaze sahibine teslim edilecek. Anjelik’in etrafında bazı insanlar var.
Tanımam geçmişlerini bilmem. Ama bildiğim bir gerçek var. Bu olayın başından sonuna kadar ilgili olan birkaç kişi var. Herkes elinden geleni yapıyor. Sinema adına olayı sahiplenen Tek kurum var o da Sinema Kültür müdürlüğü Birol Güven.
Katkıları için müteşekkiriz. Sevgili Birol Güven bakan beyi bizzat arayarak gerekli izinleri temin etmiştir…
Anjelik’e katkı için para göndermeye kalkanlar etraftaki dolandırıcılara dikkat etmeli. Anjelik’in banka hesabı yok (neden bilmiyorum bana aynen bunu söyledi). Bu konuda yardım ve destek olmak isteyenler Florida konsolosluğu ile yazışmalı onların vereceği bir hesap numarası var ise ona katkıda bulunmalı.
Ama bana kalırsa buna da gerek yok. Anjelik’in transferleri dâhil her türlü masrafı hayırsever iş insanımız Cemal Kalyoncu üstlendi. Onun orada ekibi var ve gereken yapılıyor.
Tek yapılacak şey beklemek. Beni bu satırları yazmaya zorlayan tek şey gerçekleri bilin istedim. Ortada şaibeli bir durum yok. Sadece “Çakallar”a geçit vermemek lazım.
Anjelik için annesinin ölümü büyük bir travma ve bu aşamadan sonra da ona destek gerekiyor. Telefon görüşmelerimizde “Abi biliyor musun o son gün anneme yatağındayken yoğurt yedirdim.
Annem benim için öyle dua etti ki çok şaşırdım. Allah razı olsun kızım derken çok duygulandım.” Ne kadar güzel bir veda olmuş. Anne duası… Sevdiklerinize sahip çıkın.
Saygı ve sevgilerimle…