Gülten Taranç kısa filmlerindeki ‘kadınları’ ilk uzun metrajlı filmi ‘Yağmurlarda Yıkansam’a taşıyor. Kadınların yaşadıkları sorunlar, hatta hayatlarını kaybetmelerine yol açan şiddet bir süre sonra istatistiklerdeki soğuk rakamlara dönüşüyor. Oysa rakamların ardındaki acı hep görünmez kılınıyor.
Yağmurlarda Yıkansam bir kadın cinayetinde geride kalıp o acıyı yüklenenin gözünden bakıyor hayata. Annesi babası tarafından öldürülen Gamze’nin hikayesi damga vuruyor hikayeye!
Film biraz da geride kalanların mağduriyeti, hüznü ve acısından bakıyor mevzuya. Annesini kaybettikten sonra büyük bir boşluk yaşayan Gamze’nin, annesinin yokluğuyla büyük bir kaosa dönüşen hayatının detaylarında dolaşıyor!
Film Gamze’nin öfkesi, yalnızlığı, çaresizliği ve özlemlerini hiç bakılmayan bir bakış açısıyla izleyici ile buluşturuyor...
Bu yıl Arnavutluk’ta yapılan Balkan Film Food Festivali’nde En İyi Film, Barcelona International Film Festivali’nde Altın Aslan ödülü kazanan Yağmurlarda Yıkansam kadın sorunlarına farkındalık yaratmak ve dikkat çekmek isteyen bir yapım!
Filmde Yeliz Tozan, Derin İnce, Murat Ergür, Engin Benli, Müge Ulusoy, Çiğdem Benli, Rabia Kaya, Gülçin Çakır ve Bilgin Ertok rol alıyor.
FİLMİN KONUSU…
Otuz beş yaşlarındaki Hale (çocukluğundaki adıyla Gamze), sevgilisi Engin’in yaptığı sürpriz evlenme teklifiyle, sıkı sıkıya kapattığı geçmişinin kapılarını aralamaya başlar.
Hale’nin sadece Engin’e karşı değil her şeye karşı bir sevme problemi vardır. Hayat onu ruhsuz ve soğuk bir kadın haline getirmiştir. İnsan kalabilmek, insan sevebilmek ve kendi gibi kalabilmek Hale için
zordur. Hale yavaş yavaş geçmişiyle yüzleştikçe sıcak bir insana dönüşmeye başlar. Ne yağmurlar, ne Engin silemez geçmişi, Hale geçmişini, çocukluğu Gamze ile yüzleşerek atlacaktır…
YÖNETMEN GÖRÜŞÜ
Sinemamızda kadın yeterince anlatılmamakta ve her geçen gün medya ve televizyon organlarında kadına şiddeti destekleyici ürünler, bilinçaltlarımızı kirletmektedir.
Bu güne kadar yapmış olduğum kısa film çalışmalarımda da “Yağmurlarda Yıkansam” filmimde de asıl hedefim, kadın sorunlarına farkındalık yaratmak ve bu farkındalığımı, farklı bir şekilde dile getirmek olmuştur.
“Yağmurlarda Yıkansam” film projemde melodram kalıplarına ya da ajitasyona başvurmadan, karakterlerimin başına gelen olayları naif bir biçimde ele almak ve yeni bir estetik dil yaratmak adına biçim ve içerikte bazı yenilikleri ortaya koymak istiyorum.
Bugüne kadar yaygın olarak kullanılan “flashback” anlatımı yerine karakterimizin hayatındaki farklı dönemlerini, aynı mekanda seyirciye izleterek, iç içe geçmiş bir zaman dilimi yaratarak yeni bir biçim deneyeceğim.
Bizim, aslında şimdiki zamanı izlerken, karakterimizin geçmişine de tanık olacağımız bir şimdiki zaman kurmak ve sinemanın anlatım olanaklarını zorlayarak bir kadın cinayetinin kaç kişinin hayatını etkilediğini gözler önüne sermek adına, bu zaman sıçramalarının ve kurulan yeni zamanın, içeriğe de hizmet edeceği kanaatindeyim.
Bugüne kadar sinemamızdaki kadın karakterler beyaz atlı prenslerin onları kurtarmasını beklemiştir. Hale ise bu kadın karakterlerin aksine, hayatına giren erkekle değil, kendi içine dönerek değişim, dönüşüm geçirir. Çünkü en büyük değişim insanın içinde olandır. Engin ise sevdiği kadını kendi istediği kalıplara sokmak yerine, Hale için değişmeyi, olgunlaşmayı göze alır.
Gamze’nin (Hale’nin çocukluğunun) müziğe sıkı sıkıya sarılarak hayata tutunması ise sanatın gücünü ortaya koymaktadır. Belki bir gazete de üçüncü sayfa haberi olarak okuyacağımız bir kadın cinayetini sanatın olanaklarından yararlanarak yeni bir dil ile seyircide farkındalık yaratmak adına beyaz perdeye taşımak ve insanları bu konu hakkında düşünceye sürüklemek en büyük amacımdır.