Popüler sanatın iki yönü vardır.
Birincisi bu sanatı icra edenler.
İkincisi ise bu sanatı icra edenleri halkla buluşturan medya kuruluşları ve gazeteciler.
Her iki yönde de bulundukları yeri hak etmek ve hazmetmek önemlidir.
* * *
Beylik bir söz vardır: Merdivenleri hızlı çıkarsan, düşüşün de o kadar hızlı olur!
Yıllar içerisinde nice hızlı yükselenleri ve o derece hızlı düşenleri gördüm.
Örneklerini saymakla bitiremem.
Sabun köpüğü gibi büyük yer kapladıklarını sananlar o köpükler sönünce yere yapışıp kaldılar.
Zirveye çıkmak ne kadar zorsa orada kalmak da ondan daha zordur!
* * *
Bir de işin medya tarafı var.
Zamanında gazetecilik yapanlar ister okullu ister alaylı olsun, gerçekten gazeteciydiler.
Ne zaman ki, gazete patronlarının gazetecilik dışında işleri olmaya başladı, işte o zaman gazetecilik de yozlaşmaya, bozulmaya başladı.
Çünkü o günlerden itibaren gazetecilik, habercilik olmaktan çıktı, patronların hükümete baskı unsuru haline geldi.
Gazetecilik ilkeleriyle ilgili çok şey konuşuldu, çok şey tartışıldı.
Patronlar gazeteci olmayınca ne ilke kaldı ne gazetecilik.
Medya kuruluşları şirket gibi yönetilmeye başlayınca pahalı ve tecrübeli gazetecilere yol gözüktü.
İşini gayet düzgün şekilde yapan meslektaşlarımı tenzih ediyorum ama gazeteciyim diye ortalıkta gezip mesleğini basamak olarak kullanmaya çalışan o kadar niteliksiz sözde gazeteciler var ki…
Hem işi bilmiyorlar hem de dik duramıyorlar.
* * *
Öyle ya…
Dik durabilseler…
Can Yaman gibiler, gazetecileri uzak tutmak için korumalarıyla dolaşma cüretini gösteremezdi.
Yurt dışında bir dizide rol alınca zirveye çıktığını zannettiği için bulunduğu yeri hazmedemeyenler, bir dönem yazlık komedi dizisinde rol alırken şiddetle ihtiyaç duyduğu basın mensuplarının gün gelip de onu zirveden indirebileceğini bilirdi.
Gençliğin de yakışıklılığın da bir gün biteceğinin farkında olsa o tweeti atmaya çekinirdi.
Ancak burnu kaf dağında olanlar böyle davranabilirdi, tahminler de boşa çıkmadı.
Kendi sirkinden çıkıp başka sirkin gözdesi olmaya çalışanlar, izleyicilerini ve terbiyecilerini unutmuş gözüküyor.
Hatta daha da ileri gidip terbiyecisine saldırıyor.
Ama kendilerine bu şöhreti kazandıranlara saldırdıklarında hemen pistten alınacaklarını unutuyorlar.
* * *
Ne yazık ki, tüm bu olayların merkezinde yer alması gereken Magazin Gazetecileri Derneği, eskiden olsa tavrını ortaya koyacakken olup bitenleri izlemekle yetiniyor.
Oysa ki, üyelerinin ya da yakınlarının sadece vefat ilanlarıyla ilgilenmek yerine magazincilerin itilip kakılmasına, hakarete uğramasına tepkisini koyması gerekmez miydi?
Ya da MGD’de bu gücü gören sanatçılar, böylesine bir tavır içine girmeye cesaret edebilir miydi?
Son olarak oturdukları koltukların sıcaklığını kaybetmek istemeyen müdürlerinin cesaretini arkalarında hisseden magazin gazetecileri, sanatçı geçinenlerin kendilerine böyle davranmasına izin verirler miydi?
* * *
Büyüklerimiz ne demiş: Birlikten kuvvet doğar.
Magazin gazetecileri birleşirse onları kimse itip kakmaya, saygısızca davranmaya cesaret edemez.
Küçük dağları ben yarattım sananların da burnu elbet sürtülür.
Kalın sağlıcakla.