The Last Dance...MİCHAEL JORDAN BELGESELİ DİLLERDEN DÜŞMÜYOR!

The Last Dance...MİCHAEL JORDAN BELGESELİ DİLLERDEN DÜŞMÜYOR!

Eski NBA yıldızı Boris Diaw, Chicago Bulls ve Michael Jordan efsanesini anlatan The Last Dance adlı belgeselin gerçekleri gözler önüne serdiğini açıkladı.

Eski NBA yıldızı Boris Diaw, Chicago Bulls ve Michael Jordan efsanesini anlatan The Last Dance adlı belgeselin gerçekleri gözler önüne serdiğini açıkladı.

Eleştiri mi, övgü mü yaptığı anlaşılmayan açıklama sonrası NBA şampiyonluğu yaşayan Fransız yıldıza değişik tepkiler geldi.

Boris Diaw, "The Last Dance'ın 2020 yılında yayınlanması harika oldu. Çünkü insanlar Michael Jordan'ın ve 1990'ların Chicago Bulls'un kim olduğunu ve basketbol ile genel olarak spor dünyası için yaptıklarını unutmaya başlamıştı" demişti.

Michael Jordan’ın hayatını anlatan ‘The Last Dance’ (Son Dans) belgeseli tartışılmaya devam ediyor. Netflix Türkiye’nin en çok izlenen yapımı olduğu görülen belgeselde yer alan detaylara daha önce MJ’in takım arkadaşı Horace Grant itiraz etmişti.

Son Dans’ta detaylı şekilde anlatılan bir başka olayla ilgili de tartışma başladı. 1997 NBA Finallerinin meşhur 5. maçında Jordan, Utah Jazz karşısında hasta hasta 38 sayı, 7 ribaund ve 5 asiste imza atmış ve tarih yazmıştı.

O dönemde ünlü yıldızın maça ağır bir grip etkisi altında çıktığı açıklanmış, maç da tarihe ‘Flu Game’ olarak geçmişti.

Ancak belgeselde Michael Jordan ve antrenörü Tim Grover o geceyle ilgili farklı bir iddia ortaya attı: “Jordan grip olmamıştı, zehirlenmişti.”

Belgesele göre gece vakti karnı acıkan MJ, pizza sipariş etmişti. Pizza kötü durumdaydı ve sadece ben yedim” diyen Jordan pizzayı 5 kişinin getirdiğini öne sürmüş, aynı kişilerin kapıdan Jordan’ı görmek için çaba gösterdiğini söylemişti.

Jordan sonrasında fenalaşınca gece 3’te Grover odasına çağırılmıştı. Jordan’ı yerde kıvranırken gördüğünü söyleyen antrenör, “Grip değil gıda zehirlenmesi olduğu belliydi” demişti.

Pizzayı hazırladığı öne sürülen Craig Frite adlı kişi katıldığı radyo programında bu iddiaları net bir dille reddetti.

O geceyi en küçük detayına kadar hatırladığı görülen Frite şöyle konuştu:

“Söylediği aptalca şeyler. 5 kişiymiş… Dükkanda o kadar kişi bile çalışmıyor, sadece iki kişiydik.

Pizzayı yaptım ve şoförden beni otele götürmesini istedim. Jordan ekstra pepperonili ince, kıtır kenarlı büyük bir pizza sipariş etmişti. Tüm malzemeler tazeydi. Başka hiçbir şey yoktu.”

Pizzacıdaki işine yeni başladığını belirten Frite, Grover’ın kendisine 20 dolar artı bahşiş verdiğini söyledi.

“Jordan’ı görmek istedim. İçerde puro içiyordu, üstü çıplaktı ve cam açıktı. O dönemde Salt Lake soğuktu, üşütmüş olabilir. Veya yemek yediği diğer yerleri sorgulayabilir. Ama o pizza sağlamdı.”

İşte Craig Frite’ın açıklamalarından öne çıkanlar:

Herkes Bulls’un Utah’ta Park City’de kaldığını biliyordu. O dönemde bir restoran işinde çalıştığınızda zaten böyle büyük şeyleri bilirsiniz.

Dükkandaki tek Chicago Bulls taraftarı bendim. Ve telefonu aldığımda inanamadım.

Marriott’tan aradılar ve sipariş verdiler. İşe dört beş hafta önce müdür yardımcısı pozisyonunda başlamıştım.

‘Pizzayı ben götüreceğim’ dedim. Restoran müdürü çıkmıştı ve tüm yetki bendeydi. O yüzden itiraz şansları yoktu.

Ne olur ne olmaz diye ‘Pizzayı ben hazırlayacağım, teslimatı ben yapacağım’ dedim.

Büyük boy ince hamura ekstra pepperonili pizza hazırladım. Özenle hazırladım, başında bekledim güzelce kabarması için; Michael’ın pizzası yani!

Gerçi o zaman pizzayı Micheal’ın yiyeceğini bilmiyorduk.

Teslimat için otele gittik. Neredeyse şehirdeki herkes takımın Marriott’ta kaldığını biliyordu.

Haliyle güvenlik kontrolünden de geçtik ki senaryonun b.ktanlığı da burada başlıyor. Odanın kapısına beş kişi geldiğimizi söylüyorlar. İki kişiydik. Ben ve şoför ki o saatte restoranda o kadar çalışanım bile yoktu.

Bir de otelin önünde polis arabası bekliyordu. Otele girerken kim olduğunuzu açıklamanız gerekiyordu. Üzerimizde restoranın kıyafetleri de vardı ve nereden, ne için geldiğimiz belliydi.

Ve ayrıca pizza hazırlanış aşamasından teslimata kadar bir an bile gözümün önünden ayrılmadı.

Neyse kata çıktık, başka oyuncular da bizi gördüğünde ‘Aa, pizza’ diye pizzaya yaklaştı ama Micheal’a geldiğini söyleyince dokunamadılar.

Kata bile puro kokusu yayılmıştı, kapıyı çaldık, o b.ktan hikayeyi anlatan adam açtı kapıyı ama çok az araladı buna rağmen puro kokusu ve dumanı çarptı bizi.

Pizza teslimatı için geldiğimizi söyleyince bekleyin diyip kapıyı kapattı. Sonra geri geldi, pizza o zaman sanırım 15 dolar falandı.

 20 verdi ‘Üstü kalsın’ gibi bir şey dedi hatırladığım kadarıyla ben de bir fırsat gelmişken ‘Michael’a bir selam verebilir miyim’ diye sordum.

Kabul ettiler, kafamı odaya uzattım, kağıt oynuyorlardı hatırladığım kadarıyla selam verdim, teşekkür ettim, gittik. Hikaye bu kadar.

İşin komik tarafı oğluma Michael ismini Michael Jordan’dan dolayı vermiştim. Bir de antrenörü ‘Yüzde 100 gıda zehirlenmesiydi’ diyor.

Tamamen saçmalık. Doktora gidip tanı koydurmuşlar mı?

İçerde o kadar çok puro içiliyordu ki, camlar açıktı ve üstünde bir şey yoktu, atlet gibi bir şey giymişti sanırım.

O dönemde Salt Lake soğuktu, üşütmüş olabilir. Hatta akşam üstü dört gibi Park City’de güneş dağların ardına kaçardı. 

Normalden de daha soğuk hissedilir hava. Veya yemek yediği diğer yerleri sorgulayabilir. Ama o pizza sağlamdı.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.