H.FEHMİ KETENCİ
YAZANLARDAN BENİM NEYİM EKSİK? BEN DE YAZDIMMM!?..
Başlığa bakınca "bu da ne demek istedi şimdi" diyerek yüzünüzü buruşturmayın..
Aslında bu başlığın bir nedeni var tabii. Bu sitede benim görevim televizyon eleştirmenliği? Bunun dışında, güncel konulara, özellikle de siyasi-politik konulara pek girmememi istedi benden Genel Yayın Yönetmenimiz Nurcan Sabur?
Haklıdır da? Sözünü ettiğimiz konular dipsiz kuyu gibi, yaz yazabildiğin kadar?
Ancaaak; sıkı bir televizyon izleyicisi ve de yılların televizyon eleştirmeni olarak bir süredir ekrana baktığımda, bu konulara ara sıra da olsa ucundan, kıyısından benim de değinmem gerektiğini düşünüyorum? Yaklaşık iki haftadır ekranı ve yazılı medyayı meşgul eden ilginç bir konu ve son haftaya damgasını vuran sayın Başbakanımız'ın Davos Ruhu'nu titreten ve televizyonlarda yayın süresinin yarısına yakın bölümünü kaplayan, gündem yaratan o tepkisi?
Ekranda ne kadar "zap" yapsan da ikinin biri haberde bu konuyla halvet oluyorsunuz. Bu kez ben de dedim ki; "Benim neyim eksik.. Gel de yazma.. Bu konuda ben de ifade özgürlüğü hakkımı kullanarak fikrimi bu satırlara yansıtayım ? Tabii sevgili Genel Yayın Yönetmenimiz'in engin hoşgörüsüne ve affına sığınarak?"
Yıllardır ülkemizde "Davos Ruhu" diye bir ruhun aramızda dolaştığını hepimiz biliriz.. Her yıl İsviçre'nin Davos kasabasında bir araya gelen Avrupa ülkeleri üst düzey yöneticileri "Dünya Ekonomik Forumu" ana başlığı altında, dünya ekonomisini kurtarma konusunda önemli(!) çözümler üretirler.. Biz de hemen hemen her yıl bu toplantılara, genelde başbakan düzeyinde katılırız. Alınan sonuçların bize ne yarar sağladığı konusunda hala net bir fikre sahip olamadım ama ülkemizde "Davos Ruhu"ndan söz etmeyi gelenek haline getirebilmiştir...
İşte, o toplantılardan biri daha geçtiğimiz hafta Davos'ta yapıldı.. Yıllardır üzerimizde iz bırakmayan Davos bu kez hatırı sayılır bir iz bırakarak tarih sayfaları arasında yerini aldı? Biliyorsunuz; o malum toplantıda ana konu, İsrail'in kontrolsuz güç kullanmayı iyice abartığı, çoluk çocuk demeden sivilleri de hedef alan Gazze saldırılarıydı.. Ve bu toplantıda; Başbakanımız Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez arasında yaşanan söz duellosu, toplantı moderatörunun hatalı yönetiminin de katkılarıyla da sertleşmesiyle ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın; "Davos benim için bitmiştir. Bundan böyle Davos' a katılmayacağım" diyerek toplantıyı terk etmesi ile de tavan yaptı?Olay televizyonlardan tüm detaylarıyla yansıtılarak gündeme damgasını vurdu ve bir hafta süreyle televizyon haberlerinin biririnci sırasına yerleşti..
Başbakanımızın tepkisi ile ilgili bir çok yorum yapıldı.. Kimilerine göre "içeriği ve tavrı çok sertti, dış politikada kısa ve uzun vadede bize zarar verebilirdi". Kimilerine göre ise "çok iyi yapmıştı.."
Bana göre ise; Başbakanımızın bu haksızlık karşısında tepkisini koyması doğru bir yaklaşımdır. Ekranda izlediğim kadarıyla da bu tepki İsrail Cumhurbaşkanı'nın Gazze ile ilgili açıklamaları karşıt bir tepkidir ve "(..)Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz?." Sözleri de doğrudan doğruya İsrail Cumhurbaşkanı'na söylenmiştir. Bu tepki ve sözlerde de haklı olabilir. Ancak benim anlayamadığım ve ekranda izlediklerimle örtüşmeyen davranışlar ve sonuçlardır. Başbakanımız dönüşünde yaptığı açıklamalarda" (..)Benim tepkim İsrail halkına ve cumhurbaşkanına değildi.. Toplantıda bana haksızlık yapan Moderatöreydi.."
Bu konuda kafam hala çok karışık? Hala çözemediğim ise bu toplantıda haklı olarak, vermesi gereken tepkiyi veren Başbakanımızın, tartışmanın odağında İsrail Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, tepki nedeni olarak doğrudan doğruya toplantı moderatörünü göstermesiydi.... Bana göre sayın Başbakanımız haklı olduğu bu hareketin arkasında duramadı.. O bölgede yaşananlar, bugün gelinen durum ve son dönemde İsrail'in Gazze bombalamasında kullandığı aşırı kontrolsüz güç sonrasında, özellikle de çocuk ve kadınların başına gelenlerin sorumlularına gereken tepki mutlaka verilmeliydi.. Umarım bu konuda elimizdeki ve elimize geçen fırsatları heba etmeyiz..
Ayrıca; bu olaydan cıkan sonuçta, ülkemizi taktir edenlerin, alkışlayanların başında Hamas'ın olması, İran tarafından taktir görmek ve bu haberlerin ekranlarda dile getirilmesi bir Türk vatandaşı olarak beni pek mutlu etmedi? Ve yine umarım ki bu durum Ortadoğuda; güvenli, güçlü arabuluculuğumuza ve tarafsızlığımıza bir zarar vermez.. Ayrıca da; bu ortamda yeşeren "kahramanlık öykülerine" de pek rağbet etmeyelim?
DİZİDEK ROLÜNÜ GERÇEK SANANLAR?
İki haftadır ekranları meşgul eden ve neredeyse memleket meselesi haline gelen bir başka konu ise; ekranın beğeni ile izlenen dizisi "Kurtlar Vadisi"nin "Kurtlar konseyi üyesi roluyle adından söz ettiren tiyatro oyuncusu Atilla Olgaç'ın bir televizyon programında ortaya attığı ama daha sonra, yaptığı hatayı ve işin vahametini anlayıp kafasına dank edip; "O bir senaryoydu. Gerçeklerle ilgisi yok" dediği Kıbrıs'ta yaşadığını ileri sürdüğü konu idi?
Konuyu burada bir kez daha anlatmama gerek yok. Hemen hemen herkes ekranlarda bu konu ile ilgili olarak tüm detayları izlediler. Benim burada kısa bir yorumum olacak ki o da özellikle ülkemizde halkın beğenisini kazanan televizyon dizi kahramanlarını canlandıran kişilerin bazen psikolojik olarak bazen de reklama yönelik olarak dizideki karakterlerini gerçek yaşama taşıma yanlışları veya alışkanlıklarıdır. Bu alışkanlığın veya tanıtımına yönelik bu davranışların sonuçlarını kestirememek de bir başka psikolojik vaka..
Yeni çıkardığı bir albüm tanıtımına katkı olsun diye olmadık şeyleri yapanların vardıkları sonuçlar, vizyona çıkacak bir film için yapılan bu tür davranışların ortaya çıkardığı sonuçlar ve kişisel imajına katkı amacına yönelik olarak kurgulanan ama giderek kontrolden çıkan davranışların sonuçlarından geri kalanları iyi değerlendirmek gerek. Bu tür davranışlar faydadan çok zarar getirmiştir. Bıraktığı psikolojik travmanın etkileri ise yıllarca silinmeyebilir..
Atilla Olgaç katıldığı o magazin programında bu konu ile ilgili böylesine bir senaryo yazarken hangi psikoloji ile hareket etmiştir bilinmez ama canlı yayında yaptığı bu açıklamalardan sonra ne büyük hata yaptığını anlasa bile bu yaptığını yıllarca unutamayacaktır..
EKRANIN "MAVİ ŞEKER"İ KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİYOR!...
Gündüz kuşağında ATV ekranında öğlenden sonra yayınlanan sunuculuğunu yılların şirin sunucusu Ece Erken sunduğu "Mavi Şeker" kaldığı yerden devam ediyor?
"Mavi Şeker" programı yeni bir program.. Nasıl kaldığı yerden devam eder diye itiraz ettiğinizi duyar gibi oldum.. Haklısınız? Kaldığı yerden devam eden program değil programın "mavi şeker" sunucusu Ece Erken?
Bildiğiniz gibi ekranın sevimli, "şeker kız"ı Ece Erken, evlilik nedeniyle uzunca bir süredir ekranlarda yoktu.. Son aylarda ise; magazin gündemin sık sık rastladığımız "boşanıyor", "boşanacak" haberleriyle gündemdeydi. Bu söylentilerin paralelinde "Mavi Şeker" adlı eğlence programıyla ekranlara yeniden hızlı bir dönüş yaptı..
Bir dönem ekranlarının şeker kızı Ece Erken, ATV'de sunuculuğunu yaptığı yeni programı "Mavi Şeker" ile ekranlara döndü ve görünen o ki televizyon için yeterince hazırlanamamış.. Ve yıllar önce kaldığı yerden aynen devam ediyor..
Kaldığı yerden devam etmek kötü bir şey mi? Tabii ki değil ama, özellikle sunucuların programlarında sürekli kendilerini yenilemeleri gerek.. Ece Erken programında yıllar önce yapılan şeyleri yapmaya devam ediyor.. Örneğin Konuklarla ekranda "Sessiz Sinema" oynama gibi.. Veya artık çok gerilerde kalan ucuz kamera oyunları gibi..
İnsanlar artık gündüz kuşağı programlarında aynı şeyleri izlemekten bıktı.. Bazı sunucular programlarında hala popülaritelerinin son kırıntılarını devam ettirebiliyorlar ama onların da sonu yakın..
Ekranda bir eğlence programı sunucusu olarak hala, sempatik, şekerliğiyle ilgi çekebilecek potansiyeli olan Ece Erken'in biraz da kendini yenilemesi, ekranda yıllar önce yapılanları yapmaması gerek?
YORUM FARKI!...
"FAHİŞEYİ CANLANDIRDIM DİYE!.."
Müjde Ar bu? Her yerde cesur "yorum farkı"yla fark edilir..
Müjde Ar'ın, Pınar Kür, Aysun Kayacı ve Çiğdem Anad'la birlikte NTV'de sunduğu programda tartışılan konulardan biri de son günlere damgasını vuran tiyatro sanatçısı Atilla Olgaç'tı.
Programda ; Türkiye ile Kıbrıs Rum Kesimi arasında krize neden olan Atilla Olgaç tartışılırken Çiğdem Anad;"Kurtlar Vadisi" dizisinde Kurtlar Konseyi'nin üyesini canlandıran Olgaç'ın, rolünün etkisinde kalmış olabileceği" yorumunu getirince, bu yoruma sözünü ekranda bile olsa sakınmayan Müjde Ar'ın verdiği yanıt ilginçti?
"Ben yıllarca fahişeyi canlandırdım, kaldırıma mı çıktım?"
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.