Yusuf Ömer Sınav-Osman Sınav... BÜTÜN AİLE SİNEMACI!

Yusuf Ömer Sınav-Osman Sınav... BÜTÜN AİLE SİNEMACI!

Yusuf Ömer Sınav. babası Osman Sınav gibi başarılı bir yönetmen olmak istiyor.

Ünlü babanın oğlu olmak hiç kolay değil. Hele babası gibi yönetmen olmayı seçmek, iki kat daha zor. 21 yaşındaki Yusuf Ömer "Oyunculukta iddiam yok, babam gibi yönetmen olacağım," dediğinde aklıma Picasso'nun hikâyesi geldi. Babası gibi ressan olmayı isteyen Picasso 13 yaşına geldiğinde, babasının isteği üzerine resimdeki güvercinin ayaklarını tamamlamış. Bunu o kadar gerçeğe yakın yapmış ki, fırça ve boyalarını oğlunun eline turuşturan baba, o günden itibaren resim yapmayı bırakmış. Oğlu bir gün kendisini geçerse Osman Sınav'ın yönetmenliği bırakacağını hiç sanmıyorum. Çünkü "Dünyada var olmamı ifade eden tek şey, yönetmenlik," diyor.. Osman Sınav çok yakında atv'de başlayacak Masumlar dizisinin çekimleri yüzünden günde üç-dört saat uykuyla dolaşıyor. İddialı. Aşka dair söyleyecek çok şey birikmiş içinde..." İzleyici aşkı ve sadakati sorgulamaya başlayacak," diyor. Oğluna soruyorum. Babanız bir gün gelip size, âşık olduğunu söylese, ne yaparsınız? "Buna birkaç ayrı senaryo yazabiliriz. Annesine bağlı bir çocuk, dönüp babasını vururdu. Babasına bağlı bir çocuk 'Anlıyorum seni baba, hayatını yaşamaya devam et,' derdi. Nötr olan bir çocuk iki tarafın da yanında olmaya çalışırken çok yıpranırdı. Ben de herhalde çok yıpranırdım."

OSMAN SINAV

* Hayatta pişman olduğum tek şey sigara içmemş Çocuklarıma kötü örnek oldumş Oğlumun sigara içtiğini öğrenen karım, o gün sigara içmeyi bıraktış Ben hâlâ bırakamadım.

* Evlilik aşka dair bir şey ama aşk değildir. Kurumdur yani. Eğer onu taşıyabilecekseniz, yapmalısınız.

* Kadınlar daha sadıklarş Sadakat kadına daha çok yakışan bir şey zaten.

* Sürekli boynumdan ve omuz kaslarımdan ağrı çekerimş Hareket edemez hale gelirim setteş Oyuncu nefesini tutuyorsa gayri ihtiyarı ben de tutarım, o geriliyorsa ben de gerilirimş Hiçbir zaman şöyle arkama yaslanarak monitörü önüme alıp Sinan (Çetin) gibi rahat rahat izleyemedim.

YUSUF ÖMER SINAV

* Ben Osman Sınav'ın dört oğlunu tanıyorum, hiçbiri kardeşim değil!

* Osman Sınav'ın oğlu olmak bana çok şey kazandırdığı gibi benden çok şey götürdüş 'Benim arkadaşım Osman Sınav'ın oğlu' demenin bile insanlara ego kattığını gördümş

* Ne annem ne de babam toplumda gördüğümüz genel anne baba tiplemesi değildirş

* Babamdan habersiz, küçük çaplı dokuz kısa film çektimş Ama hiçbirini babama göstermedimş Çöpe attımş Yarattığınız bir şey size çekici gelmiyorsa hiçbir önemi yok.

- Sert filmlerden sonra bir aşk dizisiyle çok yakında yine herkesi şaşırtmaya hazırlanıyorsunuz. Bu romantizm yaşla beraber mi ortaya çıktı? Yoksa hep mi romantiktiniz?

- O.S: İçimde hep vardı aslında. Romantizme dönüş yaptım. Aşka dair anlatmak istediğim çok şey birikmiş içimde. Senaristlerimizden Aybars'a anlattım. Müthiş bir senaryomuz var şimdi. Evli adamın sevgilisinin de masum olacağı bir hikâye istedim. Mesela evlilik sadece aşkla yürüyen bir şey değil. Evliliğin kendisi de bir aşktır öyle de bakmak lazım ama bizim anladığımız manada evlilik aşka dair bir şey, ama aşk değildir. Kurumdur yani. Dizide aşkla sadakat arasındaki temel çelişkiyi anlatıyorum. Sadakat çizgisi içinde aşka ne kadar cesuruz? Ve o çizgiyi aştığımızda ne oluyor?

- İzleyici, sadakatsizliği affetmeyi öğrenecek mi?

- O.S: Evet.

- Çok cesursunuz...

- O.S: Bunları tartışacağız. Affetmeyi öğrenecek ya da affetmeyecek, affetmeyince ne olduğunu görecek. Altı ay boyunca hayalimde kahramanları düşündüm. O karakterler hangi oyunculara yakışır, yakışmaz, giysiyi giydirip çıkarmak gibi! Özgü'de (Namal) değiştirdiğim hemen hemen hiçbir şey yok. Karakterin gönlü ile paylaşacağımız çok şey var. Ama Özgü zaten bu arada değişti. Yüzündeki anlam oturdu.

- Evli kadınlar için 'evlilik', belli bir zaman sonra daha mı zorlaşıyor?

- O.S: Evet evli kadınlar için daha zor. Kadınlar daha sadıklar. Sadakat kadına daha çok yakışan bir şey zaten.

- Babanızın dizisinde, Doludizgin Yıllar'da başroldesiniz...

- Y.Ö.S: Bir sene konservatuvara gittim. Sonra istediğim şeyin oyunculuk olmadığını daha iyi anladım. ABD'de bir buçuk sene sinema okudum. Döndüm. Dizideki rolü seviyorum. Ama amacım yönetmen olmak.

- Babanızın dilinden düşmeyen, bir hayat düsturu var mıdır?

- Y.Ö.S: Babam bize hep "Ne yaparsan yap onurunla yaşa," der. Annemle babam toplumda gördüğümüz genel anne baba tiplemesi değil. Osman Sınav'ın oğlu olmak çok şey getirdiği gibi çok şey de götürdü benden. Size yaklaşanlar ne kadar hakiki arkadaş ne kadar sahte bunu anlamakta zorlanıyorsunuz. Bu arkadaşınız için de sevgiliniz için de geçerli.

- Ünlü babanın oğlu olma acıları...

- Y.Ö.S: "Ben Osman Sınav'ın oğlu ile beraberim, Osman Sınav'ın oğlu benim arkadaşım," demek bile bir insanlara ego katıyor. Bir gün arkadaşım aradı "Burada bir çocuk var seni onunla tanıştırmak istiyorum," dedi. Gittim dershaneye. Bahsettiği çocuk yan masada. Etrafında da dört-beş kız var. Kızlar soruyor. "Kurtlar Vadisi'ni niye bıraktınız?" diye. "Bıraktık ya hoşumuza gitmedi," diyor. Allah Allah, galiba ailesinden biri sektörün içinde diye düşündüm. "Sektörden tanıdığınız mı var," diye sordum. "Benim babam yönetmen,"dedi. "Aaa," dedim. "Benim de babam yönetmen,". Babasının ismini sordum "Osman Sınav," dedi. "Bildiğim kadarı ile benim böyle bir kardeşim yok." Biliyor musunuz? Ben Osman Sınav'ın dört oğlunu tanıyorum, hiçbiri kardeşim değil!

- Sınav ailesinin kuralları var mıdır?

- O.S: Başımıza ne gelirse samimiyetle bunu birbirimize söyleme kuralı! Çocuklarıma: "Başarıyı herkesle paylaşabilirsiniz. Ama bir şey var ki, problemler olduğunda bunu ilk paylaşacağınız yer ailedir. Benim baba olduğumu hissedebilmem için sizin başınıza gelen herhangi bir olumsuzluğu ilk benimle paylaşmanız gerekir," diyorum.

- Hiç baba dayağı yediniz mi?

- Y.Ö.S: Hayır. Şakalaşma sırasında çocukken popoma küçük bir tekme atmıştı o kadar.

- Evi kim yönetiyor?

- Y.Ö.S: Bizi annem yönetiyor. Evde otorite annemdir.

- O.S: Diyorum ki: "Ben 100 kişi ile her gün yönetme işini zaten yapıyorum. Eve geldiğimde artık hiçbir şeyi yönetmek istemiyorum."

- Oğlunuza kadın-erkek ilişkileri, evlilikle ilgili en çok ne anlatıyorsunuz?

- Y.Ö.S: Babam iki insan ilişkisinde karşılıklı saygının hep çok önemli olduğunu söyler.

Oğlunuz size "Baba ben evleniyorum," dese ne yaparsınız?

- O.S: Önce onu anlamaya çalışırım. Tahlillerimi söylerim. Neler yaşayabileceğini anlatırım. Ama sonuçta seçimi ona bırakırım. 21 yaşında evlilik kararı çok erken tabii. Evlilik çok ciddi bir şey. Onu taşıyabilecekseniz yapmalısınız. Sürekli mutlu olmak söz konusu değil.

- Siyasi görüşünüz uyuyor mu Yusuf Ömer'le? Ülkücü müsünüz gerçekten?

- O.S: Biz milliyetçiyiz.

- Ne kadar milliyetçisiniz? Milliyetçilere oy verecek kadar mı?

- O.S: Bazen oy vermeyecek kadar milliyetçiyim. Türkiye'de insanların politik konulardaki konuşmalarının çok doğru anlaşıldığını düşünmüyorum. 80 öncesi ülkücüydüm. 80'den sonra dünyaya bakışım değişti. Dünya değişti çünkü. Ben o deli gömleğini çıkardım ve bir daha giymedim. Sonra o deli gömleğini kimlere giydirmişler, nasıl giydirmişler. Sağ, sol, ülkücü, devrimci, İslamcı ya da başka neyse insan hayatının nelere mal olduğunu, kimlere, ülkeme neler yaşatmış onları analiz etmeye çalıştım. Ve hâlâ da analiz etmeye çalışıyorum. Hiçbir zaman tutucu olmadım.

- Geldiğinizden beri sigara içiyorsunuz... Hiç bırakmayı düşünmediniz mi?

- O.S: Hayatta pişman olduğum tek şey sigara içiyor olmam. Çocuklarıma bu açıdan kötü örnek olmuş olmam. Eşim de sigara içerdi. O oğlumuzun sigara içtiğini öğrendiği gün, bıraktı içmeyi.

- Babanızın sizi şaşırtan davranışları, delilikleri olmaz mı hiç?

- Y.Ö.S: Vardır. Marjinal insanlarız biz. Ben de onun oğluyum. Babamla bakışarak anlaşırız. Lafla bir şey anlatamayız biz, hareketlerle, mimiklerle konuşuruz. Daha doğrusu tepki insanıyız.

- O.S: Diyarbakır'da Deli Yürek'i çekiyoruz. Çok yakın bir arkadaşımın bir düğünü var. Gidemeyeceğim ama gelmemi istiyorlar. Dedim ki eşime, "Al oğlumu, beraber gidin." Bunlar beraber giyinmişler, gitmişler. Ağır bir düğün. nİçeri bir giriyorlar, herkes Yusuf Ömer'e bakıyor. Saçlarının yanlarını kazıtmış. Jöle sürmüş, bir kulağında iki küpe.. Allah Allah diyorlar. Öyle ağır bir adamın nasıl böyle bir oğlu olur. Yani onun genç olarak bunu yaşaması gerekiyordu, o da yaşadı. Şimdi ben ona özeniyorum, saçlarımı böyle kestirsem diye ama cesaret edemiyorum.

- Nedir Türk insanını televizyonda cezbeden şey şimdi? Sanki diziler eskisi kadar izlenmiyor.

- O.S: Yoo. Belki de diziler, aynı yerlerde dönmeye başladı. O yüzden biraz seyircinin entelektüel kesimi dizilerden uzaklaştı. Onları kazanmak için yeni şeyler yapmamız lazım. Ayrıca, çok hızlı kabul görecek bir şey olmalı. Dostoyevski'nin söylediği gibi, "İnsan en çok yeni bir şeyden korkar." O yüzden yakın ve çabuk kabul edebileceğimiz hikâyeler yapmak gerekir. Dengeyi bulmaya çalışacağız.

- Niye bizden Oscar'lı oyuncu ve yönetmen çıkamıyor?

- O.S: İyi oyuncularımız var aslında. Bireysel çalışma var. Ama endüstri olarak bir Türk sinemasından söz edilemez.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.