ZÜLFÜ LİVANELİ ENDİŞELERİNDE NEREYE KADAR HAKLI?

ZÜLFÜ LİVANELİ ENDİŞELERİNDE NEREYE KADAR HAKLI?

70'li, 80'li yılları düşünün.

Telif hakkı diye bir kavramın bile bulunmadığı o karanlık yılları.

Sokaklarda meyve sebze gibi kaset satılan gezici tezgâhları.

Radyolarda ve tek kanallı televizyonda, bırakın telif hakkı ödemeyi, senin eserini çaldıkları için üste teşekkür bekleyen zihniyeti.

Hoyratça korsanlanan, orijinal kapağına bile saygı gösterilmeyen eserleri.

Bir kâbus gibi.

+ + +

Türkiye kendi müzik hayatını böyle bitirdi.

Bugün hiçbir ciddi besteci ürün veremiyor.

Ortalık, bilgisayar davullarının üzerine söylenen birtakım tekerlemelerle dolu.

Albüm yapan yok.

Çünkü bir albüm demek, aylar, hatta yıllar süren beste ve söz çalışması, sonra bunların stüdyoda en az üç ay boyunca kaydı demek.

Kimse bu çabayı gösteremiyor, çünkü ortada yapımcı yok.

Yapımcı da albümün yayınlandığı gün ortalığı saracak korsan CD'leri ve bilgisayardan indirmeleri hesap ediyor ve böyle bir işe girişmiyor.

+ + +

Yukarıdaki satırlar bana ait değil.. Zülfü Livaneli'nin geçtiğimiz günlerde Vatan gazetesinde yayınlanan bir yazısından aldım.. En yakın tanıklarından biri olduğum 70'li ve 80'li yılların müzik dünyasındaki hazin tabloyu öyle bir güzel özetlemiş ki..

Gerçekten de ortalık duygusuz, bilgisayar doğumlu birbirinin benzeri şarkılardan geçilmez oldu..

Ekran da birbirinden farksız, kaliteden yoksun 'şarkıcı bozmaları'na kaldı..

Nereden aklıma geldi?.. Oysa hiç de gündemimde yoktu..

Amma? Ankara'dan gelen bir telefondaki ses;

'Merhaba Hulusi Bey.. TRT Ankara Televizyonu'ndan arıyoruz.. Önümüzdeki hafta müsait olursanız İstanbul'a gelip, sizinle Eurovision hakkında görüşlerinizi paylaşmak istiyoruz..'

deyince ister istemez hatırlayıverdim o duygu yoksunu şarkıları ve şarkıcıları?

TRT'nin kamerasına konuşurken, 'TRT'nin de hiç mi kabahati yok' dedim ve ekledim..

'Bugün Eurovision denildiğinde aklıma ilk Semiha Yankı gelir.. Ne Sertab Erener.. Ne de 'Opera' faciası.. Hep sevgili Semiha'yı hatırlarım.. Bir de Malta'dan gelen 3 puanı.. Ama iyi ki Eurovision'a ilk katıldığımız 1975 yılında 'Seninle Bir Dakika' gitmiş Avrupa'daki yarışmaya.. Bugün bu şarkıyı bilmeyen, mırıldanmayan var mı?..'

Sonra TRT'nin şarkı ve şarkıcı ?şarkıcılar- seçimindeki yaptığı yanlışları dile getirdim [artık o bölüm yayınlanır mı bilemem tabii..]

Semiha Yankı'dan sonra bizi temsil edenleri bir hatırlayalım;

Nilüfer & Grup Nazar, Ajda Pekkan, Modern Folk Üçlüsü & Ayşegül Aldinç, Neco, Beş Yıl Önce On Yıl Sonra, Mazhar-Fuat-Özkan [iki kez], Klips ve Onlar, Seyyal Taner & Grup Lokomotif hatta Kayahan.. İyi, güzel..

Peki ya sonra?..

İzel-Reyhan-Can.. Aylin Vatankoş.. Burak Aydos.. Tüzmen.. Tuğba Önal & Grup Mistik.. Pınar Ayhan & Grup SOS.. Sedat Yüce.. Buket Bengisu & Grup Safir.. Hatta Gülseren.. Bu şarkıcı ve grupların bizi Eurovision'da temsil eden şarkılarını hatırlayanınız var mı sorarım size..

TRT ondan sonra toparlanmış ve Sertab Erener, Athena, Sibel Tüzün, Kenan Doğulu ve Mor ve Ötesi'ni görevlendirmiş..

Ve şimdi de Belçika doğumlu kızımız Hadise.. Sevgili TRT'ciler onun ve şarkımız hakkında neler düşündüğümü de sordular elbette. Tek cümleyle cevap verdim:

'Yılbaşı gecesi hayran kaldım.. 'Budur' dedim..'

Hadise'nin Moskova'da hadise yaratıp, en iyi derece ile Türkiye'ye döneceğinden un ufak bir şüphem yok..

Lâf niye buraya geldi..

'TRT'nin Türk Pop Müziği'nin gelişmesi ve devamlılığını sürdürmesinde payı var mıdır?' şeklinde bir soru gelince bunları hatırladım..

Bugün bir hastalık var müzik dünyamızda; AYH yani 'Albüm Yapma Hastalığı'.. İlli de 12- 14 şarkıyı bir araya getirip bir albüm yapacaksın.. İçinden bir tane tutarsa ne alâ..

Kardeşim Batılılar'ın yaptığı gibi yapsana.. Yani single denilen olayın üzerine gitsene.. Bakın Hadise'nin 4 şarkılık single'ı çıktı.. MP3'lere.. Internetten indirmelere rağmen bakın nasıl da satacak.. Şuraya yazıyorum..

Türkiye'nin müzik hayatı işte o zaman canlanacak, eski günlerine dönecektir..

Ne dersin sevgili Zülfü Abi.. Haksız mıyım?

Bu arada kısa adı MÜYORBİR olan Müzik Yorumcuları Meslek Birliği'nin Olağan Genel Kurulu yapıldı. Başkanlığına sevgili Ahmet Koç getirildi.. Yönetim Kurulu üyeliklerine de; sevgili Ali Kocatepe, Edip Akbayram, Belkıs Akkale, Sabahat Akkiraz, Metin Özülkü ve Feridun Düzağaç..

Yıllarını müziğe adamış bu dostlarımı candan kutluyor.. MÜYORBİR'e yeni dönem çalışmalarında sonsuz başarılar diliyorum..

Sevgilerimle.. Saygılarımla..

[email protected]

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.