H.FEHMİ KETENCİ
GÜNDÜZ KUŞAK PROGRAMLARI İYİCE KONTROLDEN ÇIKTI VE DEMET AKALIN'IN GAFI
Haftalık televizyon dergileri, magazin dergileri yaptığım yılları düşünüyorum da hafta boyu televizyonlar karşısında durarak tüm programları nasıl izlediğimize şaşırıyorum. Gerçi o zamanlar sadece TRT vardı.. O dönemler özellikle programlar üzerinde uygulanan denetimlerden dolayı çok eleştiriyorduk TRT'yi ve programlarını. Şimdi, daha iyi anlıyorum ki o dönem TRT yayınlarına ve onun için ter akıtanlara büyük haksızlık etmişiz.
Birkaç gündür hazırlığına devam ettiğim iki kitapla ilgili kaynak araştırmaları nedeniyle yaklaşık bir haftadır evdeyim ve bir taraftan bilgisayarda yazılarımı yazarken göz ucuyla da televizyon programlarını sürekli takip ediyorum?
Keşke takip etmez olsaydım?
Hele hele gündüz, sabahtan başlayarak akşam saatlerine kadar devan eden adına sözde "Kuşak programlar" denen programları izleyince adeta nutkum tutuldu?
Yazık reyting canavarı, televizyon yayıncılığını ne hallere getirmiş?
Bu yapılanlara kadın programı demek mümkün değil. Öyleyse; gününü evde geçirerek ekran karşısında bu programları izlemek zorunda kalan kadınlarımıza gerçekten yazık?
Toplumumuzun sosyal yapısına baktığımızda bu tür programlardan olumsuz etkilenecek büyük bir kesim var.
Vallahi bu programlarla o kesimlere iyi örnek oluyorlar. Bu arada, televizyon yayınları konusunda ince eleyip sık dokuyan RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu) da bu tür programlara, programlarda yaşananların ekranda kontrolsüz sergilenmesine seyirci kalıyor?
RTÜK ne iş yapar anlamak mümkün değil. "Sınır Ötesi Yayınlar Sözleşmesi"ne ilk imza atan ülkeler ve doğal olarak da televizyon yayın kuruluşu TRT dir. Yayınlar ve içerikleri ile ilgili düzenlemeler, özellikle toplumsal içerikli programlarla ilgili düzenlemeler bu sözleşmede, ve doğal olarak da ülkemizde Radyo Televizyon Yayınlarını düzenleyen kanunda bunlar apaçık belirtilmiş olmasına karşın, bu tür yayınlarla toplumun sosyal yapısını zedeleyen, aile yaşamına negatif etki yapan, çarpıklıkları gösterelim derken yanlış yorum ve görüntülerle iyice çarpıklaştıran anlayışa pes doğrusu..
Kimse bana bu tür programlar için "arz, talep meselesi", izlenme oranları yüksek, izleniyorlar gibi zırva bir gerekçeyi öne sürmesin, bu programları haklı çıkarmak için çaba sarf etmesin. Bu programların giderek kontrolden çıkması, televizyon yayın kuruluşlarının var olan boşluktan olabildiğince yararlanabilmek hoyratlığından başka bir şey değildir.
Bu tür programlarda başıboşluk alıp başını giderken kanallarımız bir konuda son derece dikkatliler. Son zamanlarda, özellikle sigara yasağının devreye girmesinden sonra film ve dizilerde sigara içilen sahnelerde sigara içilme aksiyonunun "buzlanma" şeklinde örtülmesi tam bir görüntü komedisine dönüştü. Birileri "bunu mutlaka böyle kamufle etmelisiniz" mi diyor, yoksa o kanal yayınını durdurulma korkusuyla mı bunu yapıyor anlamak mümkün değil.
Sigara yasağına, sigaranın özendirilmesinin önlenmesine söylenecek bir şey olamaz ama bu yapılanlar lokal bir sansür anlayışını yansıtıyor. Kamuflaj amaçlı yapılan o görüntüler ise tam bir görüntü kirliliği?
ŞÖHRETİN BEDELİ Mİ!...
Geçtiğimiz günlerde ATV'de yayınlanan "Özel HAT" programını izlerken bir olayla karşılaştım ki şaşkınlıktan küçük dilimi yuttum desem abartmamış olurum..
Şaşkınlığımda ne kadar haklı olduğumu ertesi günle bu konunun sürekli gündeme gelmesiyle de daha iyi anladım..
Efendim, sizler de en azından basına yansıyan haliyle konudan haberdarsınızdır.
Son zamanlarda yaptığı albümüyle oldukça gündemde olan, adeta rakip tanımayan, rakipleriyle sürekli sataşma diyaloğuna giren yıldız adayı şarkıcı Demet Akalın kızımız, Bodrum konseri sırasında söylediği şarkı sonrasında alkışı az bulunca konseri izleyenlere kızgınlığını bir cümlelik sitemle dile getirmek istedi.. Sitem edeyim derken sitemin dozunu iyice kaçırdı ve "?Diyarbakır'dan mı, dağdan mı geldiniz, moron, moron bakıyorsunuz, alkışlamıyorsunuz?" sözleriyle tepki aldı..
Bu tür sözleri hele bir konserde hiç kimse bilerek şaka bile olsa söylemez, söyleyemez. İnanıyorum ki, son aylardaki albüm başarısını hazmetmeye çalışan Demet Akalın kızımız da bunu isteyerek yapmamıştır. Böyle bir durumda başına gelebilecekleri, alacağı tepkiyi bilir. Ama bazen neler yapabildiğini değil, neler yapmaman gerektiğini ön plana çıkarırsan ve kontrolü kaybedersen olacakları önleyemezsin.
Bazen şöhret olmak bazı şeylerin kontrolünü kaçırmanıza neden olabilir. Son zamanlarda yarı şaka yarı çiddi yerli yersiz diyaloglar, rakiplere sataşmalar ve de kameralardan yararlanmak uğruna her kamera önünde şov yapmak doğru olmadığını anlamıştır sanırım Demet Akalın kızımız. Bunu unutturabilir mi bilinmez ama bazı şeyleri alışkanlık haline getirmemeye özen göstermeli? Kendi öz eleştirisini yapmalı?
Bu yaptığına ertesi gün gereken yerlerden gereken tepkiler geldi.
İyi, ses getiren bir albüm yapmışın, yıldız olma yolunda önemli adımlar atmaya başlamışın, gereksiz sivriliklere ne gerek var sevgili Demet Akalın?
Dikkat et, şöhretin bedeli çoook ağırdır?
SALYA SÜMÜK PROGRAMLARI!...
Gelecek yazımızı mutlaka bu tür programlara ayıracağız ama, bu haftadan bu programlarla ilgili birkaç söz etmek izterim..
Bir hafta süreyle hem yazı yazıp hem de göz ucuyla izlediğim, salya sümük ağlayanların ağırlıkta olduğu bu tür programların ekranları bu kadar işgal ettiklerine şahit olunca, reyting canavarının televizyon yayıncılığını nasıl "hammm" yaptığı kafama "dank" etti ve de çoook üzüldüm..
Gününü bu programların karşısında geçirmek zorunda kalan ev kadınlarımıza acıdım?
Bu konuyu haftaya bırakalım bakalım neler düşecek tuşlarımızdan?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.