"EĞİTİME ADANMIŞ BİR HAYAT: ÖĞRETMENLERİMİZİN İZİNDE"

 

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü...

 İçimizde minnet, gurur ve sevgi dolu duygularla, öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum. Özellikle de "Başöğretmen" unvanını gururla taşıyan Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun öğretmenlere verdiği önemle başlayan bu köklü geleneği hatırlıyoruz. Atatürk, öğretmenlerin "gelecek nesilleri inşa edecek birer mühendis" olduğunu söylerken aslında bir milletin kaderini çizen elleri işaret ediyordu.

Bu anlamlı günü sizlerin paylaştığı hikâyeden ilham alarak, büyük bir çabayla ve adanmışlıkla yıllarca öğretmenlik yapmış bir isimden bahsetmek istiyorum: Dicle Köy Enstitüsü mezunu, sevgili babam Öğretmen Hüseyin Akdağ.

Babanızın hikâyesi, bir öğretmenin sadece bilgi aktaran bir rehber olmadığını, aynı zamanda hayatlık bir şefkat, sabır ve fedakarlık abidesi olduğunu gösteriyor. Diyarbakır'ın çetin koşullarında Beşpınar Köyü'nde tek başına bir ilkokulda öğretmenliğe başlayarak şehirlerdeki sağırlar okullarında işitme engelli öğrencilere umut olmuş, onlara hayatı yeniden öğretmiş bir insan. Daha sonra İstanbul Beşiktaş, Yıldız sağırlar okulunda öğretmenlik, Göztepe Sağırlar okulu ve yetiştirme yurdunda yıllarca yöneticilik yaptıktan sonra Müdür olarak öğretmenliğe devam etti.

Emekli olduktan sonra Çapa tıp fakültesi Kulak Burun boğaz servisin de  Koklear İmplant (Biyonik Kulak) ameliyatı olan hastalara duydukların sesin ne olduğunu ve konuşmayı öğretti.

Öğrencilerinden bazısı bugün üniversite mezunu, toplumun çeşitli kademelerinde yer alan büyük başarılara imza atıyor. Hüseyin Akdağ, öğretmenliğin, sadece bir meslek değil bir yaşam şekli olduğunu kanıtlamış.

Öğretmenlik, sadece bilgi aktarmak değil; şekil vermek, ruh vermek ve sevgiyle dokunmaktır. Hüseyin Akdağ, engellerin ötesine geçerek işitme engelli öğrencilerinin karanlık dünyalarını aydınlatmış, onlara yeni bir hayat armağan etmiş. O sadece bir öğretmen değil, öğrencilerinin hayatlarına şefkatle dokunan bir anne-baba, bir ışık olmuş. 50 yıllık meslek hayatında, eşi annem Gülnaz Akdağ ve yol arkadaşıyla birlikte yarattığı bu sevgi dolu dünya, hepimize ilham kaynağı oldu.

60 yıl aynı yastığa baş koyduğu sevgili eşiyle birlikte, sevgisini ve şefkatini sadece ailesine değil, on binlerce öğretmen ve öğrenciye de yansıtmış. Bu hikâye, aslında hepimizin öğretmenlere duyduğu borcun bir yansıması.

Öğretmenler, sadece harfleri ya da rakamları öğretmez. Yaşamı anlamlandırmanın yollarını, üzülmeyi, sevinmeyi ve en önemlisi de insan olmanın gerekliliğini aşılarlar. Hayatımızda iz bırakan, bir sözüyle yüreğimize dokunan öğretmenlerimizi hatırladığımızda, aslında onların bize kattıklarının ne denli derin olduğunu fark ederiz. İşte benim hayatımda çok önemli olan öğretmenlerim,

"Yaşamayı öğreten babam Hüseyin Akdağ; Okumayı, yazmayı öğreten ilkokul öğretmenim Sıdıka Özelgin; Gazeteciliği öğreten Tevfik Yener; Hayatı ve insanlığı öğreten işadamı Yılmaz Ulusoy..."

Bu dört isim, öğretmenliğin bir meslekten daha fazlası olduğunun kanıtıdır. Her biri özünde birer Işık olmuş; cehaletin, karanlığın ve umutsuzluğun önünde parlayan meşaleler.

Bugün öğretmenlerimize olan sevgimizi, saygımızı ve minnettarlığımızı dile getirme günü. Ancak unutmamalıyız ki, onları sadece bir gün değil, her gün hatırlamalı ve emeğini takdir etmeliyiz. Hüseyin Akdağ’ın ve tüm kaybettiğimiz öğretmenlerimizin ruhu şad olsun. Onların adına bu ülkeyi daha güzel yarınlara taşımak bizim en büyük sorumluluğumuz.

Öğretmenler, yalnızca özelliklerini aktaran kişilere değil; aynı zamanda gelecekte şekillenen, değerleri öğreten ve bizde hayat boyu rehberlik eden ilham kaynağı olan kişiler

Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün "Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" sözü, bu mesleğin ne denli kutsal ve önemli olduğunu biliyoruz. Öğretmeninin, yetiştirdiği bireylerle topluma yaptığı katkı, bir milletin kaderini değiştirebilecek

Bugün minnettarlığımızı dile getirirken, başta Başöğretmen Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal geçmiş tüm öğretmenlerimize saygıyla anıyor ve onların aziz hatıraları önünde eğiliyoruz. Yaşamını eğitime adamış Hüseyin Akdağ ve onun gibi güzel öğretmenlerin emeklerini unutmamak, onlara kaliteli birer birey olmak en büyük sorumluluğumuz.

Bir öğretmeninin, bir fidanı koca bir ormana dönüşen bir bahçıvan olduğunu hatırlayarak, onların etrafındaki karanlıkları aydınlatmaya devam ediyor. Çünkü bu topraklarda öğretmen olmak, sadece meslek değil, bir ülkede adanmışlık demektir.

Bugün, o kıymetli mirası daha da yükseklerde taşıma günü. Tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.