Hulûsi TUNCA
Hulusi Paşa yazıyor… ‘SEVDA KUŞUN KANADINDA’.. CEM KARACA..
Hulusi Paşa: Uyduruk, kaydırık, ipe sapa gelmez, sahici olmaktan çok uzak ya da batıdan uyarlanmış yerli dizilerden bıkmadınız mı asker?
Asker: Bıkmaz mıyız Paşam.. Düşünün benim dizi hastası hanım bile dizi izlemez oldu.. Şöyle adam akıllı gerçekçi bir dönem dizisi çıksa da seyretsek..
Hulusi Paşa: O zaman dinle.. TRT 1 müthiş bir dönem dizisine başlıyor: ‘Sevda Kuşun Kanadında..’ Adını rahmetli Cem Karaca’nın unutulmaz bir şarkısından alan dizi 1970’li yıllarda yaşanan büyük bir aşkı ve dönemin siyasi çalkantılarını ekrana taşıyacak..
Başrollerini Deniz Baysal, Murat Ünalmış, Yavuz Bingöl, İlker Kızmaz, Müge Boz, Uluç Bayraktar, ‘O Ses Türkiye’ yarışmasıyla ünlenen ve son olarak ‘Adını Kalbime Yazdım’ dizisinde rol alan Erkam Aydar ile “Yaz’ın Öyküsü” dizisinde rol alan Tolga Ortancıl, “Benim İçin Üzülme” dizisinde rol alan Timur Ölkebaş, “Emanet” dizisinde rol alan Ercan Özdal, “Seddülbahir 32 Saat” dizisinde rol alan Şakir Güler ve Alper Köymen’in paylaştığı dizi önümüzdeki günlerde ekrana gelecekmiş..
Asker: Merakla bekleyeceğiz Paşam..
Hulusi Paşa: Yetmişleri beklerken sabah sabah Seksenler çıktı karşıma asker.. Sabaha karşı 03-06 saatleri arasında ayakta olursanız; TRT 1’i yoklayın.. Sevilen dizi ‘Seksenler’ eski bölümleriyle ekrana geliyor.. Dün sabah 12 Eylül 1980 anlatılıyordu.. Sabaha karşı sokakları ele geçiren askerler.. İdarenin askere geçişi, leblebi gibi toplanan sağcılar, solcular.. ‘Pöh.. Bizim Almanya’da olmaz böyle şeyler’ deyip sokağa çıkma yasağını protesto eden Şahin (Ceyhun Fersoy).. Sokağa çıkmak isteyen oğullarına ‘icat çıkarmayın icat çıkarmayın’ diye engel olmaya çalışan Fehmi Baba (Rasim Öztekin).. Ve tabii ki posterleri peynir ekmek gibi satılan Kenan Evren.. Çok ilginç; akşam gene ‘Seksenler’ vardı ekranda yeni bölümleriyle.. Ve de ‘gıyabında’ Kenan Evren..
Mahalleye noter açılmıştır ilk kez.. Ve herkes noterin ne iş yaptığını kendine göre yorumlamaktadır..
Hakan Bulut (Butik Ali): Noter Bey, kaynanam bana kızı vermiyor?
Tahsin Taşkın (Balıkçı İdris): Sana değil noter, Kenan Evren gelse kızı vermezler..
12 Eylül 1980.. Hepimiz askeriz.. Hepimiz Kenan’ız..
Aradan geçen yıllar..
Biz kimseyi takmayız.. Hatta dalgamızı bile geçeriz..
Nelerimizden vazgeçmedik ki?..
Bir tek Ergun Plak (Serhat Kılıç) vaz geçmemiştir aşkı Nazlı’dan (Yasemin Çonka) Ama Fehmi Baba, ‘İlle de bordrolu SSK’lı iş’ demekte, plakçılığı işten saymamaktadır..
Ergun’un hastabakıcılık sevdası da ikinci gününde kovulmasıyla son bulmuştur.. Üstelik diziye yeni katılan Hastabakıcı Hayati’nin (Erkan Köse) tüm yardımlarına rağmen..
GÖZLER ESKİ DÜMBÜLLÜ NİYAZİ’Yİ ARIYOR!
Erkan Köse; 39 yaşında.. Onu ilk 2010’da “Gecekondu” dizisinde Durul Bazan’la birlikte izlemiş ve sevmiştik.. Daha sonra ‘Doksanlar’da ciğerci kedisi gibi bakkalın önünden ayrılmayan, Patlak Emin olarak sevdik.. Şimdi de ‘Seksenler’de Hayati.. Diziye büyük renk kattığı kesin..
Diziye yeni katılan biri daha var; Haluk Özenç.. Kim derseniz; Dümbüllü İsmail.. ‘Seksenler’in ilk yıllarında Vural Çelik’in canlandırdığı Dümbüllü İsmail.. Üzülerek söyleyeyim ki, yakın çevremden biliyorum gözler hala Vural Çevik’i arıyor bu rol için..
Hulusi Paşa: Senin gözün aramıyor mu Vural Çevik’i asker?
Asker: Paşam, ben ondan çok gerçek bir 46 Basri arıyorum.. Mehmet Elmas; dizide nasıl ki gelecekte neler olacağını anlatıyor, millet de gülüp geçiyor, bize de gelecekte neler olacağını anlatacak bir 46 Basri lazım Paşam..
Paşam; bir de ‘Üniversite öğrencisi Hulusi Tunca’nın 12 Eylül’ü nasıl yaşadığını çok merak ediyorum.. Bi anlatsan da öğrensem..
Hulusi Paşa: O günler anlatılmaz yaşanır diyeceğim ama.. Hadi içimden geldi sana da anlatayım;
ÜNİVERSİTELİ HULUSİ’NİN 12EYLÜL’Ü
Günlerden 12 Eylül 1980 Cuma.. Uykumu iyice almaya çalışıyorum ki, bu gece Hey’in baskısı var.. Yener Abi (Süsoy) her zaman olduğu gibi baskıya gene beni bırakacaktır.. ‘Uykusuz Her Gece’ değilse de uykusuz geçecek bir gece daha beni bekliyor işte.. O da ne? Duyduğum ses, anacığımın ayak sesleri.. Ama hiç de ‘Uyu demeye geldim..’ diyesi yok gibi bu ayak seslerinin.. Hah geldi işte:
‘Hulusiiiii.. Kalk evladım hadi kalk..’
-Aman anne yaa! Bu gece baskıyla kalacağım bırak biraz daha uyuyayım..
‘Ne baskısı evladım?..’
-HEY’in baskısı başka ne baskısı olabilir ki anne?
‘Kalk kalk.. Kenan Paşa (Evren) televizyonda konuşuyor..’
27 Mayıs 1960 ihtilalini henüz 6 yaşında üstelik Ankara’da yaşamış biri olarak.. ‘Yoksa..’ dediğimi hatırlıyorum bir tek.. İlk kez sol elimde bir bardak çay olmadan, sağ elimdeki dumanı üstünde cigaramla televizyonun karşısındayım. Anam şaka yapmamış.. Gerçekten de Kenan Paşa konuşuyor:
‘Sevgili Vatandaşlarım; hepiniz tarafından yakinen bilinen birçok sebeplerden dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri ülkenin ve milletin bütünlüğünü, milletin hak, hukuk ve hürriyetini korumak, can ve mal güvenliğini sağlayarak korkudan kurtarmak, refah ve mutluluğunu sağlamak, kanun ve nizam hakimiyetini, diğer bir deyimle devlet otoritesini tarafsız olarak yeniden tesis ve idame etmek gayesiyle devlet yönetimine el koymak zorunda kalmıştır. Bugünden itibaren yeni hükümet ve yasama organı kuruluncaya kadar muvakkat bir zaman için yasama ve yürütme yetkileri benim başkanlığımda, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı’ndan oluşan Milli Güvenlik Konseyi tarafından kullanılacaktır..’
-Eee; bu durumda bu hafta HEY çıkmayacak mı?..
‘Paşanın o anda düşündüğü şey bak’ dediğini duyar gibiyim ama ne yaparsın ki meslek aşkı benimkisi de işte..
Oysa.. O güne kadar hep, Bekir Mutlu’nun sözlerini yazdığı, Erdoğan Berker bestesindeki gibi..
‘Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç../ Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç../ Bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç..’
diye başlayan o muhteşem şarkıyı mırıldanıp, bir sevgilinin kollarında hissetmişim kendimi.. Heyhat! Bir ilkbahar sabahı güneşle.. Yerine.. Bir 12 Eylül sabahı.. Kenan Evren’in sesiyle uyanmak da varmış kaderimizde..
Neyse.. Öğleye doğru telefon çalıyor.. Yener Abi arıyor.. ‘Bir saate kadar gazetenin minübüsü gelip seni alacak. Hazırlan..’ diyor..
Zeynepkamil’de oturuyoruz.. Balkona çıkıyorum.. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle millet balkonlarında.. ‘Boş Sokak’ hiç de Ajda Pekkan’ın o güzelim şarkısında anlattığı gibi değil.. Derken bizim Milliyet’in mavi renkli servis minübüsü geliyor.. Hemen aşağı iniyorum.. Binip, gidiyorum..
Milliyet’in mavi renkli servis minübüsünü polis minübüsü sanan mahalleli arkamdan konuşmuş. Sonradan öğreniyorum:
‘Eeee su testisi.. Melahat Hanım’ın oğlunu da götürdüler bak.. Hem Milliyet’te çalış.. Hem üniversitede oku.. Vardı canım bu gençte bir şeyler hep söylemişimdir zaten..’
Böyle demişler arkamdan işte..
Gazeteye varıyoruz.. Doğan Abi’nin (Şener) odasında toplanmış herkes.. Televizyon ve radyo açık.. Bir yandan Milliyet’in istihbarat servisinden gelen en sıcak ve en son haberler..
Bir ihtilal daha yaşadım ‘netekim’.. Ya işte böyle asker!
Asker: Vay be Paşam, sizde de ne anılar varmış?..
Hulusi Paşa: Valla Coşkun Sabah’ın ‘Anılar’ında yok bu kadar anı asker..
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.