AYŞE ÖZYILMAZEL; SENİNKİ ANNE DE, SEVGİLİLERİNKİ DEĞİL Mİ?

Efendim bu hafta da son 3 hafta olduğu gibi TNT Kanalındaki "Hülya Avşar Show" un "Basın Tribünü" konuğu idim.

Aslında bu macera 3 hafta önce başlamıştı benim için? "Hülya Avşar Show" programın sorumlusu Savaş Kalafat telefon açarak her hafta gazeteci dostları programında ağırladıklarını benim de konuk olup olamayacağımı sormuşlardı?

Savaş; Benden bir sonraki kuşakta yer alan, sürekli rakip yayın organlarında çalıştığımız, ama kişiliğini sevdiğim ve gazeteciliğini çok beğendiğim bir arkadaşımdır? Hülya Avşar ise malum; ilk katıldığı güzellik yarışmasından beri tanıdığım, bugüne dek onlarca kez haberini yaptığım bir sanatçı idi benim için?Davetlerine zevkle icabet edeceğimi belirttim ve katıldım da?

İzleyenler bilirler, son derece keyifli bir program yaşadık?

Hülya'Avşar'a sorduğum photoshop'lu fotoğrafları konusundaki sorum önce stüdyoda buz gibi bir hava estirse de, ardından yaptığım, "İnsan bu fotoğraflara bakınca kendini lunaparklardaki güldüren aynalara bakıyor gibi hisseder herhalde" şekildeki yorumum da herkese kahkahaya boğuyor ve ortamı yumuşatıyordu?

O programdaki gerek sorduğum sorular, gerekse esprili yorumlarım ekibin ve sevgili Hülya Avşar'ın hoşuna gitmiş olacak ki bir sonraki hafta da orada olup olamayacağımı sordular. Ben de onlara olabileceğini hatta isterlerse onlara gazeteci kökenli internet sitesi sahibi arkadaşlarımı da getirebileceğimi söyledim. Ertesi gün arayarak bunu uygun bulduklarını söyledi sevgili Kalafat; o hafta da Magazinci.com sitesi sahibi ve Güneş Gazetesi Magazin Müdürü Nurettin Soydan, sivridilli.com sitesi sahibi Ozzy ve Babakuş sitesi sahibi Yavuz Yıldırım ile stüdyodaydık?

Bu programda başarılı geçmiş olacak ki; bu kez benden "fahri modaratör" olarak 3. hafta ekibini de kurmamı istediler? Hülya Avşar'ın o hafta adına düzenlenen Tenis Turnuva'sı olması nedeniyle program öncesi hiç konuşmadık. Düşündüğüm kadroyu sevgili Savaş Kalafat'a aktardım ve bana (Hiç kimseye sormadan) anında onay verdi?

Onlar da Hürriyet Gazetesi eski Müdür yardımcısı ve MGD Başkanvekili Erol Işık, internet sitesi sahibi olarak turuncutime.com'dan Tunç Erden Yakar ve Savaş Kalafat ile aynı yıllarda gazeteciliğe başlayan Burhan Akdağ idi?

Yani bu kadro tamamen Savaş Kalafat ve tarafımdan davet edilen bir kadro idi ve bundan yayına girene dek Hülya Avşar'ın haber olmamıştı. Tüm bunları neden anlattığımı az sonra daha iyi anlayacaksınız?

************************

Bu okuduğunuz yazının da kaleme alınış nedeni o programda yaşanan bir andı? Aşağıda videosunu izleyebileceğiniz şekilde o programa davet ediliş nedeni soru sormak olan biz gazetecilerden Tunç Erden Yakar, stüdyo konuğu olan Murat Dalkılıç'a ilk olarak

"-Sen Ayşe Özyılmazel'in son sevgilisiydin, Sen de açıklama yaptın "Erkekle yakaladığı sevgilisi ben değilim" diye, sevgililer geçmişi birbirine anlatır. Ayşe Özyılmazel hangi erkek sevgilisini bir erkekle yakalamış sana anlattı mı? şeklinde bir soru sordu.

Murat Dalkılıç bu konuda hiç konuşmadıklarını, hatta sevgili oldukları dönemde Ayşe Özyılmazel ile o kadar da çok görüşmediklerini söyledi. Yakar ardından ikinci soruyu sordu.

"-Peki sizce Ayşe Özyılmazel'in bir erkek ile yakaladığı sevgilisinin kız olma ihtimali var mı?" diye... Murat Dalkılıç, Ayşe Özyılmazel'in köşe yazısındaki deyimiyle "Kemküm" etti.

Ardından da Hülya Avşar canlı yayında bizim tribüne dönerek "Bu soru çok ağır oldu" dedi.

*************************

Ve Ayşe Özyılmazel, Pazar günü Sabah Gazetesi'ndeki köşesinde bu olayı anlatan bir yazı kaleme aldı?

İşte oradaki bir cümleye çok takıldım? Aynen şöyle diyordu Ayşe kızımız ;

"- Programda gazeteci kimliği altında pek de adını duymadığımız birileri çıkıp sorular soruyormuş."

Bak Ayşe; apoletini taşımaya çalıştığın gazeteciliğin ilk kurallarından biri araştırmaktır. "Soruyormuş" kelimesi, gazeteci jargonunun değil, yıllar öncesinde kalan "dedikodu yazarı"nın sıkça başvurduğu bir söylemdir?Gazeteci "Soruyormuş" demez, araştırır ve emin olduktan sonra "soruyorlar" diye kesin hükümlü haber ya da köşe yazar okuyucusunu yanıltmamak için?

Programı izlememiş olabilirsin ama internette bu programı baştan sona yayınlayan sitelere girip yazını öyle yazabilirdin?. Benim gazetelerde yöneticilik yaptığım yıllarda ve halen sahibi olup Genel yayın Yönetmenliğini yaptığım sitede böyle bir ifadeye izin vermedim ve vermem de?

Bu işin teknik yönüydü Ayşe !

Gelelim ifade yönüne; "- Programda gazeteci kimliği altında pek de adını duymadığımız birileri çıkıp sorular soruyormuş." Demişsin ya !

Sevgili Tunç Erden sana cevap verdiği köşe yazısında "100 yıllık magazin tecrübesi var orda" demiş ya ! eksik söylemiş? hem de senin "gazeteciyim" dediğin süre kadar yani 5-6 yıl eksik söylemiş? Yani senin adını "pek de duymadığın" kişiler tam 105 yıllık bir tecrübeyi ekrana taşıdılar o derece?

Ben bu mesleği 33 yıldır yapıyorum Ayşe? yani senin yaşından 1 yıl daha kıdemliyim mesleğimde? Ayrıca Ayşe, senin doğum haberini o dönemde çalıştığım Hey Dergisi'nde haber yapan kişiyim ben, sen tanımasan da?

Aynı çatı altında bulunduğun duayenimiz Hınçal Uluç'a sor beni Ayşe !..

***********************

Diyorsun ki köşe yazında

"O iğrenç, seviyesiz ve hadsiz soruyu sordurduğun kişi senin tetikçin, evinden çıkmıyor, kardeşin Helin'in basın danışmanlığını, menajerliğini falan yapıyor.

Bunu bilmeyen yok!

Kalkıp adamı hiç tanımıyormuş ayaklarına yatman da komik.

Bir daha yemezler Hülya Avşar! Senin programında senden habersiz kuş uçurulamaz. Sen her şeyi planlarsın. Sen stratejistlerin kraliçesisin."

Bak Ayşe; burada hiç kimsenin avukatlığını yapmayacağım; Tunç Erden Yakar sana bu konuda kendi sitesinde yanıtını verdi zaten?

Ama şunu bil ki; ben bugüne dek, hiçbir sanatçı ya da kişinin güdümünde haber yapmadım, kimsenin isteğiyle soru sormadım.. Ne Hülya Avşar bu 3 programlık maratonunumda bana böyle bir densizlik yaptı ne de programın yapımcısı Sinevizyon Şirketi ve temsilcisi meslektaşım Savaş Kalafat?

Acaba sen talimatlarla mı köşe yazıyorsun da "karşındakini nasıl bilirdin ? Kendin gibi" özdeyişini mi aktarmaya çalışıyorsun bize?

***********************

Gelelim işin diğer yönüne !

Sen; "Sevgililerimden biri beni bir erkekle aldattı !" açıklamanı sanıyorum, "gazeteci !" kimliğinle değil, şarkıcı kimliğinle yaptın.

Rahmetli Abdi İpekçi başta olmak üzere rahmetli Yener Süsoy'lar, Doğan Şener'ler, halen bu sitede köşe yarlığı yapan Hulusi Tunca'lar bana "gazetecinin hiçbir zaman haberin öznesi olmaması" gerektiğini öğretmişti de o nedenle bu soruyu sordum sana?

Senin şarkıcı olarak hayallerini, hedeflerini bilemem; bu açıklamayı yaparken kasetini çok mu satmak istedin, daha fazla ekstra iş mi almak istedin bunu ben bilemem.

Köşe yazında bu konuda annenin çok üzüldüğünü ve Hülya Avşar'ın da anne olduğunu belirterek kendince ajitasyon yapmaya kalkmışsın?

Gel şu Akşam Gazetesi'nden Nur Banu Güney'e yaptığın verdiğin röportajdaki açıklamana bir kez daha göz atalım;

"Sevgilim Beni Bir Erkekle Aldattı!"

Anneni köşe yazın içine sokarken (ki sevgili Oya benim gerçekten çok değer verdiğim ve sevdiğim biridir Ama keşke onu bu yazının içine sokmasaydın !) senin rahle-i aşk tedrisatından geçmiş sevgililerinin anneleri hiç mi düşünmedin? "benim oğlum acaba homoseksüel mi ?" sorularının vebalini sen nasıl çekeceksin Ayşe ! Hem de gayri resmi kayınvalidelerinin tamamının beyinlerine kurt düşürerek yaptın bunu.

Gel bunun "Belaltı" ve "Talihsiz" bir açıklama olduğu konusunda anlaşalım Ayşe !

**********************

Dur daha bitmedi;

Bu röportajın yayınlanmasından hemen sonra 19 Nisan tarihinde saat 13.43 de twitterdaki hesabından aynen şu açıklamayı yaptın Ayşe;

"-Ya bir durun dostlar ! İllaki kurban arayacaksınız. Bilip bilmediğiniz hiçbiri değil ! Tanımıyorsunuz! Hayatımda olan her şeyi bilmiyorsunuz? "

(Burada koskoca Sabah Gazetesi köşe yarını tashih etmek belki bize düşmez ama siz magazinkolik.com okuyucularına saygımdan düzelterek yazmak zorunda kaldım? Twitin orijinal halini aşağıdaki küpürden görebilirsiniz?)

Bilmediğimiz nedir Ayşe ? Neden böyle bir açıklama yapmak zorunda hissettin kendini??

Bak bu açıklamanın üzerine kendi twitter hesabımda ne yazmışım aynı gün birkaç saat sonra (20.32);

"Ayşe Özyılmazel, 'Sevgilim beni bir erkekle aldattı' dedi. Ya aldatma heteroseksüel bir ilişkiyse ?!."

Yani biz gazetecilere bu pası sen verdin Ayşe? Neden mi haber yapmadım ya da köşe yazmadım o tarihte bunu Ayşe ?

Anne ve babana saygımdan? Hem bıçağı kemiğe dayandırmamıştın o tarihte daha ?


Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.